7 Ağu 2012

Sakınca!

Cumhuriyet 07.08.2012
MAVİ SÜRGÜN
Serdar Kızık

Güneydoğu’da PKK terör örgütünün son çıkışıyla karşılaştığımız gerçek, kurtarılmış otonom bölge yaratma çabalarına işaret ediyor.
Özünde Büyük Kürdistan’ın kurulması için küresel egemenlerin planındaki adımlar sürdürülüyor.
Son dönemde farklı bir stratejiye yönelen terör örgütünün bu girişiminin nasıl boşa çıkartılacağı kuşkusuz önemli.
Bu aşamaya nasıl gelindiği de irdelenmeli!
Bu yüzden iktidar sahipleri, kamuoyundakisoru işaretlerini yanıtlamak durumunda.
Güneydoğu’da ayrı ayrı noktalara yaklaşık500 militanını yerleştiren terör örgütü, son saldırıların hazırlığını nasıl oldu da bu kadargizli kapaklı yürüttü?
Ağır silahları, onları taşıyan araçları nasıl sağladı?
Neden gerekli önlemler alınmadı?
Hani bölgede uçan kuş biliniyordu, hani“stratejik ortakla” istihbarat paylaşımısürüyordu?
Uludere’deki istihbarat bilmecesinin yarattığı kaos nedeniyle mi bu alanda yeni zafiyetler belirdi?
İstihbarat gibi, bir ülke için yaşamsal değerde bir konuyu, başka ülkelerden beklemenin yersizliğine mi tanık olduk yeniden?
Yandaş basının tutumu evlere şenlik.
Bir zamanlar vadilerde açık hedef oluşturan karakolların yer seçimi ve savunmasızlığı nedeniyle askerleri suçlayanların, bugün sesi soluğu kesilmiş!

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun“Şemdinli’de ne olduğunu biliyorum ama söylemem” demesi belirsizliği büyütmekten, kuşku ve kaygıları artırmaktan öte bir anlam taşımıyor.
Her şeyden önce o şehitlerin ailelerinin “bilme hakkı” var.
Denilebilir ki “bilseler ne yazar”; olan, ölenlere ve geride kalan yakınlarına oluyor.
Bir yanıyla doğrudur da yatıp kalkıp, terörle, terörün nasıl çözüleceğiyle ilgili konuşuyoruz sürekli.
Yıllardır gencecik insanlarımız, “terörü önleme” adına canlarını veriyor.
AKP iktidarı on yılı, “terörün kökü kazınacak”söylemiyle, şehitlere rahmet, yakınlarınabaşsağlığı dilemekle geçirdi...

Başbakan Erdoğan son saldırıların ardındanaskeri operasyonların süreceğini belirtti yeniden.
Terörle mücadele edenlerin Silivri’de terörist diye tutukluluğunun sürdüğü bir dönemde,Türk ordusunda YAŞ kararlarıyla görülmedik büyük bir tasfiyenin gerçekleştirildiği günlerde söylüyor bunu.
Emekli edilenler -ki aralarında Birinci Ordu’da düzenlenen plan seminerine katılmayanlar bile var- çoğunluğu “darbe planı” olduğu ileri sürülen imzasız belgelerde salt adları geçtiği için tutuklular.
Üstelik kanıt diye sunulan bazı CD’lerin, üniversiteler ve bağımsız kuruluşlarca sahte olduğunu gösteren bilirkişi raporlarına rağmen...
Yargılamalar bitmeden, hüküm kesilmeden, suçlamaların kesinleşmediği bir dönemde New York Times’ın deyimiyle, emekli edilenlerle “ordudaki evcilleştirme”tamamlandı.

Bugün yaşanan iki önemli gerçeğin altını çizmekte yarar var.
PKK’nin Suriye yönetiminden destek aldığını, gerekirse sınır ötesi operasyon yapılacağını söyleyen Başbakan, terör örgütünün ana merkezi, zaman zaman havadan bombaladığı Kandil’in varlığını niçin ikinci plana itiyor?
Bundan öncekiler gibi, son saldırılar daBarzani denetimindeki bölgeden gelmedi mi?
İkincisi, PKK’ye destek veren düşmanülkelerinin varlığından söz ederken bunların adını vermeyi niçin “sakıncalı” buluyor?
Halkın büyük bir bölümünün bildiği gerçeğin“sakıncalı” yanı ne olabilir ki?
Söz konusu “sakıncayla”, yaşadığınız “terör belasının” ilişkisinden olmasın sakın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder