1 Ağu 2012

Diyarbakır’ı “merkez” yapma savaşı


Tayyip Erdoğan, ABD’den yeni dönmüştü. 15 Şubat 2004 gecesi Kanal D‘de Teke Tek programına çıkmıştı. Zorlana, zorlana, yutkuna yutkuna şunu söyledi:
“Hani var ya, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi. O proje içinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir.”
Böylece Diyarbakır’ın BOP kapsamında “merkez” yapılmasının planlandığını bizzat Proje Eşbaşkanının ağzından duymuş olduk.
Diyarbakır “merkezine” Akdeniz kapısı!
Peki, Diyarbakır nasıl merkez yapılırdı?
Bu sorunun cevabı, Suriye’yi hedef alan harekâttadır.
Burada defalarca belirttik. Barzanistan’ın yaşaması, Akdeniz’e uzanmasına bağlıdır. Diyarbakır’ın İkinci İsrail’e merkez yapılması da Akdeniz’e kapı açılmasını gerektiriyor.
Suriye’deki savaş aslında Diyarbakır Savaşı
O nedenle bugün Suriye’de yaşanan savaş, Diyarbakır’ı Kürdistan’a merkez yapma savaşıdır. Bu savaşta Esad yönetimi Diyarbakır’ın Türkiye’de kalması için savaşırken, Abdullah Gül - Tayyip Erdoğan ikilisi Diyarbakır’ı “merkez” yapmak için ABD cephesinde savaşmaktadırlar.
Barzanistan sınırlarından taşınca...
PKK de bu savaşta ABD cephesinin en önündedir. PKK’nin piyon rolü, stratejiktir; dalgalanmalara bakarak anlaşılamaz. Barzanistan bugünkü sınırlarının dışına, ancak PKK eliyle genişletilebilir. O zaman Barzanistan, Barzanistan olmaktan çıkar ve PKK yönetimine geçer. Zaten Diyarbakır merkezi, şu anda PKK’nin kontrolündedir.
Bunun herkesten çok ABD bilmektedir. O nedenle Org. Necdet Özel PKK’ye dokunabilmek için, ABD’den hiçbir zaman izin alamayacaktır.
ABD’nin stratejik piyonu: Barzani değil PKK
ABD, Diyarbakır merkezli İkinci İsrail’i ancak PKK ile kurabilir ve kurduktan sonra da ancak PKK eliyle yönetebilir.
Bunları bir kez daha ve önemle niçin belirtiyoruz? Çünkü basına da yansıdığı üzere kafalarda kargaşalık var. Nedeni stratejik olarak bakılmıyor. Dalgalanmalar ve yönlendirici haberler ortamında bocalanıyor.
ABD’nin stratejik hedefi
ABD’nin Körfez Savaşı’ndaki amacı, artık bütün hatlarıyla ortaya çıkmıştır. Birinci amaç, Büyük Kürdistan’ı kurmaktır. Geri kalanı belirleyici değildir.
ABD, 1991 yılında Birinci Körfez saldırısıyla Irak’ı bölmüş ve Barzanistan’ı kurmuştur.
2003 baharında Irak’ı işgal ederek, Barzanistan’ı Diyarbakır’a doğru genişletme planını yürürlüğe koymuştur. Burada görev PKK’nindir. AKP iktidarı sayesinde bu iş de başarılmıştır. Diyarbakır ve çevresinde 90 kadar belediye PKK hükümetçikleri haline getirilmiş ve özerk bölge fiilen oluşturulmuştur.
BOP Eşbaşkanlığı Yardımcılığı’na kendi kendisini atayan Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa Şartı’na Türkiye’nin koyduğu çekinceyi kaldırma önerisiyle Özerk Kürdistan’ı resmileştirmede en öne fırlamıştır.
Üçüncü aşamada hedef, Suriye’dir. Plana göre, Suriye bölünecek ve Diyarbakır merkezli Kürdistan Akdeniz’e bağlanacaktır.
Bu aşamada başrol yine PKK’nindir; Barzani’nin kendi bölgesi dışına yayılma yeteneği yoktur. Bu tür işler, yukarıdan atamayla olmaz. İmkân ve yetenek gerekir.
AKP’nin Suriye savaşındaki görevi
Bu durumda Suriye’nin kuzeyinde olanları hafife almak, AKP’den beklenen tavır. AKP görevini yapmaktadır.
Suriye’yi bölmenin BOP kapsamında tek bir işlevi vardır; Kürdistan’ı Akdeniz’e çıkartmak!
Şu anda, AKP ve Suriye’deki muhalefet, kendi ülkelerini bölmek için işbirliği halindedir. PKK de bu işbirliğinde, ABD’den talep ettiği ve üstlendiği rolü oynamaktadır. Nitekim Kürt açılımından sorumlu Devlet Bakanı, Suriye’nin kuzeyinde Kürt örgütlerinin etkili olmadığını söylüyor.
Bölünme sırası
Tablo bu kadar açıkken “sıra Türkiye’ye geliyor” yakınmaları, iyi niyetli de olsa böncedir. Gerçekleri görmekten korkanlar, gözlerini Güneydoğu’ya çevirirlerse, Türkiye’nin bölünmesi sürecinin arkada kaldığını görebilirler. Şimdi o bölünme, yaşayabileceği sınırlara ve hukukî sonuçlara götürülüyor.
ABD,
- Önce Irak’ı bölmüştür.
- 1991 - 2012 sürecinde Türkiye’yi fiilen bölmüştür.
- Bir yılı aşan süredir Suriye’yi bölmektedir.
Kadıyı görmezden geliyorlar
Türkiye’yi ABD bölmüştür. Türkiye’yi ABD’ye böldürenler, annelerinin dostu kadı olduğu için, görmezden geliyorlar ve kimsenin görmesini de istemiyorlar.
Üç aşama boyunca ABD’nin aletleri ve piyonları da ortadadır: AKP, Barzani, Talabani, PKK, Suriye muhalifleri.
ABD’nin bir de stratejik ortağı var: İsrail!
ABD niçin başaramayacak?
Peki, ABD başarabilecek mi?
Kesinlikle başaramayacak!
En kritik noktada, Türkiye’nin Suriye, Irak ve İran cephesine geçeceğini göreceğiz. O nokta, devrim durağıdır. Hükümet halkın olacaktır.
Birkaç yıl önce Irak’ın ABD’ye karşı cephe tutacağını, bir tek İşçi Partisi görebiliyordu; çünkü sürece olgulara dayanarak stratejik düzlemde bakıyor.
İşgal edilmiş Irak dahi, o kadar ağır hasardan sonra ABD’ye tavır alabildiyse, bunu Türkiye haydi haydi yapacaktır. O zaman bugün PKK’nin geniş kesiminin ve denetimi altındaki halk güçlerinin Türkiye tarafına geçtiğini de göreceğiz. Geçmeyenler etkisiz hale getirilecektir.
İşçi Partisi’nin kapıya dayanan tarihsel görevi
Süreç oraya gelince, İşçi Partisi’nin milletin yönetiminde merkezi bir konumda olacağını da göreceğiz. Bunun işaretleri artık açık açık görülüyor.
CHP’nin ve MHP’nin iktidar olma şansları yoktur. Çünkü ABD’ye karşı milli seçeneği temsil etmiyorlar. Her iki partinin genel başkanları da Tayyip Erdoğan’ın rolüne talipler.
İşçi Partisi, CHP ve MHP’nin ve hatta AKP’nin geniş kitlesi içindeki yurtsever - halkçı güçleri kazanarak, iktidara yürüyecektir. Sosyalist solun devrimci kesimi de İşçi Partisi ile bütünleşecektir.
Ayak sürümenin anlamı yok! Sürecin yüklediği görevi benimsemek ve İşçi Partisi’ne katılmak, günün görevidir.
Tarihe artçılar değil, öncüler önderlik eder.

Son Güncelleme: Pazar, 29 Temmuz 2012 21:36 

Hiç yorum yok: