Kur’an’dan onay aldığı iddia edilen her türlü olgu, mutlak
manada metne sadakat ölçeğinden geçmiş olmak zorundadır. Yani, Kur’an metninde
yer alması şarttır. Bugün Türkiye’de uygulanagelen Kurban, Kur’an’da geçen
kurban ile hiçbir surette örtüşmez!
Aksine, Kur’an’ın kurban anlayışına çekilmiş bir kılıç gibidir.
Şimdi konumuza girelim
Kurban kelimesi, kurb kökünden mastardır. Bu kökten türemiş
meşhur bir kavrama sahibiz. Akraba kavramı...
Akraba kavramı ile kurban kavramı aynı kökten türemiş olup,
eş manalıdırlar. Kurban, kelime anlamı itibari ile, “yaklaşmak” manasına gelen
bir kelimedir. (Bkz.Ragıp El İsfehani, el Müfredat, krb mad.)
Kurban konusunu en doğru biçimde anlayabilmemiz için sizlere
1 ayet aktaracağım;
Hac Suresi Ayet 37: Onların etleri de kanları da Allah’a
asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız O’na ulaşır. Onları size bu şekilde boyun
eğdirir ki, sizi hidayete erdirdiği için Allah’ı yücelterek anasınız. Güzel
düşünüp güzel davrananlara müjde ver.
Büyük dilbilimci Ragıp El İsfehani’ye göre bu kök, “doluya
yaklaşmak” manasına geldiğinden, Allah’a yaklaşma babındadır. Ve dolaylı
olarak, “Allah dışında ki tüm ilahlardan uzaklaşma” anlamı kazanır. Yani,
insanlığın kaderine yön veren, Allah dışındaki tüm totemleri reddetme, onların
siyasi, ekonomik, politik ve felsefi dayatmalarından uzaklaşmak sureti ile
Allah’a yaklaşmak. Kurban kelimesinin “politik” anlamı bu şekildedir.
Bu hususta Bakara suresinin 87. ayetine bir göz atalım;
“Ve iz ehazna misaka beni israile la ta’büdune illellahe ve
bil valideyni ihsanev ve izl kurba vel yetam vel mesakini ve kulu lin nasi
husnev ve ekiymus salate ve atüz zekah, sümme tevelleytüm ila kalilem minküm ve
entüm mu’ridun”
Biz İsrailoğullarından, Allah’ın dışında kimseye kulluk
etmeyecek/O’na yakın olacak (1), ana babaya, yetim ve yoksullara yardım edecek,
herkese iyilik yapıp, “salat-ı uygulayacak”, mal biriktirmeyip topluma
dağıtacaksınız diye söz almıştık. Ancak pek azı müstesna, sözlerinden döndüler,
hala dönmekteler...
Yukarıdaki çeviride (1) ile ifade ettiğim kısım, “kurba”nın
anlam bütünlüğünü akseden bölümdür. Kuran’ı yapısı gereği, ayetin devamı da,
“kurba” eyleminin uygulanış biçimini tarif etmektedir. Yani, halka yardım etme,
sermaye yığmaktan kaçınma, sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda harcama gibi bir
bütünlük göze çarpmaktadır.
Değerli okurlar, “Kur’an-ı Kerim’i” açıp, Arapça orjinalini
incelediğinizde, “kurba vel yetam vel mesakini” ifadesini her zaman yan yana
göreceksiniz. Yetam ve Mesakin, yetim ve miskin/fakir demektir. Kurba ise,
Allah’a yaklaşma olarak göze çarpar. Yani Allah’a yaklaşmanın yolu, yetim ve
miskinlerden geçmektedir.
Yani yetim ve miskine yaklaşarak, “Allah dışında ki
belirleyici totemlerin dayatmalarından uzaklaşıyor, dolayısı ile Allah’a
yaklaşıyorsunuz.” Bu yaklaşma, bedensel değil, ideolojik bir yaklaşmadır. Yani
ezilenlerin ideolojisine yaklaşma, devrimcileşme...
Kurban kelimesinin direk geçtiği bir diğer ayet ise “Ahkaf
suresi 28. ayettir”
“Fe lev la nesarahümlezinettehazu min dunillahi kurbanen
aliheh bel dallu anhüm ve zalike ifkühüm ve ma kanu yefterun”
Allah’ın yanında yakınlık sağlamak için edindikleri ilahlar,
onlara yardım etseydi ya! Tam aksine, onlardan uzaklaşıp kayboldular. Bu,
onların yalanları, uydurup durduklarıydı.
Dün yazdığım yazıya devam ediyorum. Kur’an’ın ayetleri
üzerinde yapılan “çeviri tahribatları akabinde üretilen yapay algılamalara
dikkat çekeceğim.”
Kurban’ın hayvan kesmek olduğu iddiasını besleyen surelerden
birinin de Kevser suresi olduğu iddia edilir. Malum, Kevser suresi bir namaz
suresidir. Surenin ikinci cümlesinde “fe salli li rabbike venhar” ifadesi,
Rabbin için namazı kıl ve kurbanı kes biçiminde çevrilir. Bu çeviri tamamen bir
katliamdır.
Dolayısı ile buradaki salli, “destekleme” anlamıyla
çevrilir. Allah ve melekleri peygamberi desteklerler...
O halde Kevser suresinde ki salli kelimesi de
“desteklemektir.”
Ve gelelim venhar kelimesine. Venhar, nahr kökünden türemiş
bir kelime olup, boğazına bıçak dayanmış devenin göğsünü ileri attırması
manasına gelir. Yani “bir işi göğüslemektir.” Ama vatandaş kalkmış, bıçağı
dayama kısmını almış ve olmuş sana hayvan gırtlaklamak...
Allah’a yaklaşma
Bu haliyle Kevser suresinin doğru çevirisi;
“Rabbini destekle/devrimcilik yap ve güçlükleri göğüsle”
biçiminde olmalıdır...
Maide suresi 27. ayet konuyu ayrıca zenginleştirmekte dir.
Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku.
Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden
kabul edilmemişti. “Seni mutlaka öldüreceğim.” dedi. Öteki: “Allah sadece takva
sahiplerinden kabul eder.” dedi.
Habil ile Kabil olarak bilinen bu iki kişi arasındaki
dialog, görüldüğü gibidir. Bilindiği üzre, ‘’hayvan kesme geleneği, İbrahim
Resul ile ilişkilendirilmektedir’’. Yani, Kuran’ın kurban getirdiler ifadesi,
İbrahim Resul öncesinde olmuş bir olay ile ilişkilendirildiğinde, hayvan
kestikleri manasına gelmez! Bu, Allah’a yakınlaşma adına bir fiil,eylem
ürettikleri manasına gelir...
Yukarıdaki ayette gördüğümüz gibi, bu iki kişiden biri,
doğru bir eylem üretmiş, yani Allah’a yaklaşmıştır. Diğeri ise, yaklaşamamıştır.
Yine yaklaşamama nedeni ayetin devamında belirtilir ; ‘’Seni muhakkak
öldüreceğim’’. Bu, kibrin ve egonun dışavurumudur. Kibir ve ego, toplumsal
paylaşımı engelleyen, tarihsel süreçte Kuran’ın temel düşmanı olan şirk
dininin, yani mal ve servet yığmak sureti ile bireyci tutum sergileme dininin
temel kıstasıdır. Kuran, bütün olarak infak ayetlerinde, mal ve servet
yığıcıların dinini ‘’şirk’’ dini olarak tanımlarken, bu genel izahat
çerçevesinde, yukarıdaki söylem; bu dine mensubiyet manası taşımaktadır.
Münafık: Malını dağıtmayan
Bildiğiniz gibi, infak ve münafık kelimeleri ‘’n-f-k’’
kökünden gelmektedir. Nifak, iki yüzlülük demektir. Münafık, iki yüzlü kişi
manasına gelir. İnfak ise, kişinin elde ettiği mal-servetin ihtiyaçtan artanını
dağıtma manasındadır. Dolayısı ile, münafık demek, malını dağıtmayan demektir.
Bu din dilinde bu şekilde ilişkilendirilmek durumundadır. Çünkü, aynı kökten
gelen iki ayrı ifadenin arasındaki büyük ilişki asla göz ardı edilemez.
Perşembe günü devam edeceğim...
Okmeydanı sapığının davası
Geçtiğimiz günlerde yazdığı Okmeydanı Sapığı ve Sivil
Şehitlik makalesinde geçen mağdurların Çağlayan Adliyesi’nde bir duruşması
olacak. Evet, makaleyi hatırlayın. İlgili duruşma 18.10.2012 günü, saat
13:00’te Çağlayan Adliyesi’nde duruşma yapılacakmış. Mağdurun eşinin ricasına
binaen duyururum.
Kaldığımız yerden devam edelim. Habil-Kabil kıssasında geçen
“kurban” anlatımının “hayvan kesme” sanılması, tümüyle teknik bir yanılgıdır.
Çünkü geleneksel anlatıma göre, hayvan kesme: “Hz.İbrahim ile birlikte ortaya
çıkan bir uygulama olarak kabul edilir.” Habil-Kabil kıssası ise, yine aynı
geleneksel metinlerde çok daha eski bir olay olarak bilinir.
Allah’a yaklaşmaktır
Şimdi gökten bir koç indiği söylenen Hz.İbrahim kıssasının
ayetlerine;
(SÂFFÂT suresi 102. ayet) Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa
gelince, İbrahim dedi “Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni
boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?” “Babacığım, dedi,
emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın.
Ayette “ne kurban kelimesi geçer, ne de iması yapılır.”
Kaldı ki ısrarcı bir dille anlatmaya çalıştığım şu gerçeği de ele alalım,
kurban kelimesi hakkında bildiğiniz her şeyi unutmanız gerekmektedir. Kurban,
yani yaklaşmak kelimesi Arapçadır. Yaklaşmak anlamına gelir. Oğlunu kurban etti
diye bir cümle kurarsak, Oğlunu yakınlık etti gibi bir gariplik ortaya çıkar.
Hz.İbrahim’in yaptığı şey, kendisini mücadele şuurundan
alıkoyan tüm imgelerden arınma fiilidir. Bütünüyle, Allah’a yaklaşma (kurbiyet
kurma), Allah dışında ki her şeyden uzaklaşma temelinde bir eylemdir. Bu eylem,
mal, servet, makam, imtiyaz ve hatta evlat ve eş sevgisinden dahi bağımsızlaşma
ile mümkündür.
Kurban, kişinin Allah’a yaklaşmasıdır. Dolayısı ile Allah
dışındaki tüm belirleyicilerden uzaklaşmasıdır. Bu yolla, kişinin kendisine
yaklaşması da söz konusudur. O halde “kendisine yabancılaşmış, dolaylı olarak
doğaya ve topluma yabancılaşmış insanın” bu hastalıklardan arınması vaziyetine
kurban denir. Kur’an’da ki kurban bir bütünüyle bu eksende bir rota çizer.
Bu bir imtihandı
Hz.İbrahim kıssasına dönelim;
Evlat sevgisi, özellikle de erkek evlat istemesi ve bu
isteğe olan bağlılığı anlatılan İbrahim Peygamber ile ilgili şu bölüme dikkat
ediniz;
Bunun üzerine biz, İbrahim’e yumuşak huylu bir oğlan
müjdeledik.
Evet görüldüğü gibi, İbrahim Resul’ün çok istediği şey, yani
evlat kendisine verilmiştir. Sonrasında ise, Allah’a yakınlığı test edilmek
sureti ile, “en çok sevdiğini feda edip edemeyeceği sorgulanmıştır’’...
“Bu, hiç kuşkusuz apaçık imtihanın ta kendisiydi.” (Saffat
suresi 106)
İmtihanın amacı, kişinin sevdiklerinden Allah yolunda vaz
geçip geçememesi noktasındadır. Yani kurbanın temel amacı budur. Aksi bir mana,
hayvan satın alıp kesme gibi bir ritüel uygulaması bu noktada gözlemlenememektedir.
Hali hazırda, yukarıdaki imtihanın başarısı neticesinde, Allah’ın lütfu olarak
oğlu yerine bir kurbanlık verildiği ifadesinin kullanıldığı görülmektedir.
Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. (Saffat
suresi 107)
Bu ayette geçen kurbanlık ifadesi, “yaptığı iş nedeni ile
Allah’a yaklaşmış olduğunu” belirginleştiren bir ifadedir. Bir hayvan, koyun ya
da dana değildir. Hz.İbrahim X fiili yapmış ve Allah’a yaklaşmıştır. Anlatılan
mesele budur.
O halde bugünün insanı Kur’an’sızlaştırılmış bir dine
mensuptur. Kurban fiilini en doğru biçimde uygulamak için, insanın kendisine
yabancılaşmasını sağlayan her şeyden arınması, Allah dışında ki tüm otoritelere
itiraz etmesi gerekir. Yani “kurban“ eylemsel bir ibadettir. Bir ritüel
değildir. Hayvan keserek olmaz, insanın içindeki egoyu kesmesi ile olur.
Dinsel hassasiyetleri yüksek gibi görünen kitlelerin,
esasında Allah’a “kanlı sunaklarda ego tatmin eden tahta putlara yapılmış
muamelenin aynısını yapması” ve kesilen hayvanların kanlarıyla arınma
kültürünü, İslam’a monte etmesi gariptir. Her fırsatta mangalda kül bırakmayan,
Allah ve Peygamberine söz söyletmeyen bu kavrayış, esasında en büyük hakareti
kendisi yapmaktadır.
Bir hayvanın gırtlağını keserek yapılan ibadet, tarihsel
pagan kültünün dışavurumudur. İslami değildir. Bunu önceki 3 makalemizde de ele
aldık.
Kur’an’da hayvan kesmek yok
Simgesel olarak kurbanın ana manası, Allah’a yaklaşmak için,
yetime ve miskine yaklaşmak. Fakat, yetimden kasıt, anasız babasız kimse
değildir. 100 Tane akrabası olduğu halde bankadan kredi almak zorunda kalan
herkes yetimdir. İşte bu durumun ortaya çıkmasına neden olan sebeplerle verilen
mücadeleye kurban ibadeti denir. Vatandaş nereden çıkartmış bu hayvan kesmeyi
bilmiyorum. Çünkü Kur’an’da böyle bir şey yok.
İnsanın kendisine yani doğaya yabancılaşmasına neden olan etkenlerden
arınması ile birlikte çözülen toplumsal sorunlar, kurban ibadetidir.
Hz.İbrahim’in devrimci şuurdan bir an dahi uzaklaşmasına neden olan büyük evlat
sevgisinin sınanması bu temelde ele alınmalıdır.
Kişinin mücadeleden uzaklaşmasını sağlayan herşey (mal,
makam, statü, servet, evlat, eş..vb) bir prangadır. İnsan, bu prangalarla
kurduğu ilişki üzerinden ideolojik eğilimlerini belirler. En muhalif ideolojik
eğilim dahi, bu prangalardan bağımsız değildir.
İşte Hz.İbrahim’in evladının boynuna bıçak dayaması, öz
evlattan dahi vazgeçebilecek bir aklın resmidir. İnsanın mücadeleden
uzaklaşması, dolayısı ile kendisine yabancılaşması durumu belirginleşir. Çünkü
insan, sürekli devrim yönünde hareket eder. Sürekli faaldir. Durağanlaştığı an,
insani tüm özelliklerini yitirir. Bu yönüyle, muazzam bir tehlikeye dönüşür.
Dolayısı ile kurban ibadeti belirli bir hafta ya da zaman
dilimine sıkışması mümkün olmayan, yaşayan ve devrimci bir ibadettir. Fakat,
biz bayramlarda sembolik olarak, birbirimize yaklaşır, muhabbetimizi
derinleştirir ve bu ruhu temsilen bir araya geliriz. Mezbahalarda, eli kanlı
kasapların ağzından çıkan arapça dualar eşliğinde yapılan iş, Hz.Muhammed’in
hayatı boyunca hiç vuk’u bulmamış bir uygulama olması hasebi ile dindışıdır.
Ortadoğu’da hemen hemen hiçbir ülkede böyle bir uygulama yapılmamaktadır.
Eğer diyorsanız ki, ben “Kurban Bayramı’nda” hayırlı bir iş
üretmek isterim, gidin ihtiyaç sahiplerine destek olun, elinizden avucunuzdan
artanı yoksullarla bölüşün, hastaları ziyaret edin, sokak çocuklarının başını
okşayın, küskünleri barıştırın derim. Allah’ın nezdinde ibadet olarak makbul
olan davranış budur. Hatta o boğazına bıçak dayanan sevimli koyunların özgürce
yaşayabilmesi için çevreyi katleden kapitalist kodaman bozgunculuğa karşı bir
ses yükseltin. Doğayı, insanı ve toplumları sevin, koruyun.
Aslolan ibadet böyledir. İbadet hayatta, ritüel tapınakta
yapılır. İslam bir ritüel dini değildir. Dolayısı ile yeryüzü Allah’ın
mescididir. Allah’ın mescidlerini ticarethaneye çeviren engerek soyu ruhban
aklı ile mücadele, Allah’a yaklaşma vesilesidir. Allah’a yaklaşma gayreti de
kurbanın ta kendisidir.
Yetimi, miskini kollayın
Kurban Bayramı, mutlak anlamda bir özeleştiri haftası
olmalıdır. İnsanlar, kendilerini mücadeleden alıkoyan zincirleri masaya
yatırmalı ve tıpkı Hz.İbrahim gibi bunlardan arınmak için mücadele
etmelidirler. Böylece Kurban Bayramı, herkesin Allah’a yakınlığını arttırıcı
bir sürece çevrilecektir. Aksi takdirde, kaçan danaların ardına düşmüş
kasapların doğradığı hayvanlardan akan kanlarla ıslatılmış toprağın üzerinde,
kan ve gözyaşına mahkum edilmiş mazlumların feryadı dinmeyecektir.
Yetimi, yoksulu, miskini göz ardı eden bir din, Allah’ın
dini değildir.
Yetime yaklaşın, yoksulu koruyun ve bölüşün. Kurbanınız hayırlı
olsun...
BİTTİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder