“Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok. Geçinirsiniz. Ona mahkûmsanız 800 lira da büyük para. Netice itibariyle peynirin kilosunun fiyatı bellidir, ekmeğin fiyatı bellidir. Bir geçimdir sürdürebilirsiniz.”
Bunu söyleyen bu ülkenin Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı!
Söylediklerini ben size Türkçeye çevireyim:
“Sen buna mahkûmsun köle, kölesin ulan sen; nasıl geçinemezmişsin!
Âmâ bir vatandaşımızı nasıl azarlamıştı eski Sağlık Bakanı:
“Körsün ulan sen, asgari ücret neyine yetmiyor!”
Tipik AKP kafası…
Köleci toplumları düşünün:
Köleye yatacak bir yer, ölmeyecek kadar bir yemek veriliyordu elbette.
Çünkü hayatta kalması ve ertesi gün tekrar çalışması gerekiyordu.
Bunun, bugünün Türkiye’sinden farkı ne!
DİSK-AR’ın araştırmasına göre, iki çocuklu bir asgari ücretli öğün başına 76 kuruş ayırabiliyor!
76 kuruş!
800 lira ile çocuklarını geçindirmeye çalışan adamın bu köleden farkı ne!
Kanıma dokunuyor arkadaş, kanıma dokunuyor!

Liberallerin Türkiye’yi yönettiği doksanlı yılların sonunda, Hürriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni şu cümleleri yazabilmişti:
“Gariban kavramının olumlu bir anlamla yüklü olması ve din tarafından da desteklenmesi onu çok güçlü bir hale getiriyor. Garibanizmin en tehlikeli hali ise, gelir dağılımındaki eşitsizlikle birleşip siyasal bir hareket haline gelmesidir. Çünkü garibanizm kıyafetine bürünmüş bir gelir dağılımı analizi, ekonominin derinliklerindeki çok önemli gerçekleri gözlerden saklar.”
Şimdi dikkat edin; bakın ekonominin derinliklerinde nasıl bir gerçek varmış:
“Mesela gelir dağılımındaki bozukluk… Gelir dengesizliği elbette çok kötü bir şey. Ama buna sadece garibanizm merceğinden baktığınız zaman gerçeğin tamamını görmeniz mümkün olmaz. Çünkü ‘bozuk gelir dağılımı’, bir başka açıdan baktığınızda ‘ucuz emek’ demektir. Yani sanayinizin rekabet gücünü artıran bir unsur.”
Ne diyor?
Ucuz emek sanayinin rekabet gücünü artıran bir unsurdur!
Ucuz emeğe biçtiği işleve bakın!
Hay rekabetinizin Allah belasını versin!
Bu sütunda bugüne kadar anlatmaya çalıştığımız şey bu işte:
O günün vatansız liberalleri ne ise, bugünün dinci AKP liberalizmi de aynı şey.
Hatta işin için Allah’la kandırma (Fâtır, 5) girdiği için daha da tehlikeli, daha da zalimce!
Açlık sınırı 1.100 lira, yoksulluk sınırı ise 3.400 lira ve Bakan 800 liranın “büyük para” olduğunu anlatıyor.
Ailenizle büyük bir restorana, burjuvazinin müdavimi olduğu bir yere gidin bir akşam, bakalım 800 liraya çıkabilecek misiniz!
AKP’nin liberalizminde 800 lira büyük para!
Türkiye’de 44 milyon kişi (bunların içinde düzenli beslenmesi gereken çocuklar da var) hiç olmazsa iki günde bir etli bir yemek yiyemiyor!
800 lira büyük para, öyle mi!
Yoksullarla resmen alay ediyorlar!
Yeni peydahlanan İslami burjuvazinin milyarlarca dolara hükmettiği, ciplere/Mercedes’lere bindiği, parmaklarında milyarlarca liralık yüzüklerle dolaştığı bu ülkede, Bakana göre 800 lira büyük para!
Bakan, bu sözleri üç nedenle söylemiş olabilir:
1) Ağzından kaçırmıştır, ki bu mümkün değil; çünkü adam Çalışma Bakanı, bu konuda söyleyeceği şeyi tartar da konuşur.
2) Ekonomik durumumuzun bunu gerektirdiğini, ülkemizin daha fazlasına gücünün yetmediğini söylemek istemiştir. Ki bu da mümkün değil; çünkü kişi başına düşen milli gelirin 18.000 dolar olduğunu kabara kabara söylüyorlar. Bu da 4 kişilik bir aile için aylık 10.800 lira yapar; ne 800 lirası!
3) Son ve gerçekçi ihtimal, bu konuda gerçekten böyle düşünüyor olmasıdır.
Ne diyor:
“Ona mahkûmsanız:”
Bakan, Türkiye’deki milyonlarca kişinin bu sefil yaşama gerçekten mahkûm olduğunu samimi biçimde düşünüyor ve bunu ifade ediyor.
Zihniyet, köleci zihniyet çünkü!
Ne manidardır:
Fakirlik ne zaman söz konusu olsa, hep peynir ve ekmek fiyatından söz edilir.
Kırmızı et ne olacak?
Tavuk?
Sen kimsin ki bunları yemeyi düşünüyorsun köle!
Kölesin ulan sen!
Peynir ekmek neyine yetmiyor!
Tatil yapamayanların oranı nüfusun % 87’si; yani yaklaşık 60 milyon kişi tatil kavramından bihaber.
Peki, giyim kuşam ne olacak?
Eğlence?
Bu, kölelik değilse nedir!
Kapitalizmin, liberalizmin, dinciliğin yoksullara reva gördüğü yaşam tarzı bu!
Peki, özellikle AKP seçmeni ne diyor bu işe?
Onlar Stockholm Sendromu ile malul!
Şu bildiğiniz, celladına aşık olma hali hani.
AKP bunları ezdikçe isyan edeceklerine, bu zulümlere daha kolay rıza gösteriyor, bu mezalime daha rahat katlanıyorlar.
Her üç yüz metreye bir cami yetiyor onlara…
Kendinizi çocukları gece aç yatan adamın yerine koyun. Kirasını dahi ödeyemediğiniz evinize asla et girmiyor, çocuklarınız muzun tadını bile bilmiyor, okula lastik ayakkabıyla gidiyor ve doğalgaza/kömüre para yetiştiremediğiniz için sürekli üşümekten mahvolmuşlar.
Ne hissederdiniz?
Bir de bu işleri çözmesi gereken Bakan böyle konuştuğunda…
Kuran’ın sözünü ettiği “Allah ile kandırma” böyle bir şey işte!
Sizi, bunun bir kader olduğuna, alınyazınızda bunun yazdığına, Allah’ın muradının da bu olduğuna, gerçekten bu sefalete mahkûm olduğunuza ikna ediyorlar ve bunu Allah ile aldatarak yapıyorlar.
O İslam ilmihali gibi, “Herkes zengin olsaydı, zenginlerin dünya işlerini kim görürdü” diyorlar!
Dincilik böyle bir şey işte!
O “büyük para” olan 800 liraya “mahkûm” kişiler olacak ki, zenginlerin dünya işlerini görecek emekçi yığınlar ortaya çıksın!
Hay dininiz batsın be!
Çuval artık mızrağa sığmıyor!
Kapitalizmin/neoliberalizmin sınırları içinde bu işi aşmanın mümkün olmadığı her gün daha net biçimde ortaya çıkıyor.
Millet, bu işin düzen partileriyle çözülemeyecek boyutta olduğunu görüyor veya en kısa zamanda görecek.
Bu zulmü devrim çözecek inşallah!
Ve o da çok uzak değil Allah’a şükür.
Vatansız liberaller ve dinci liberaller Ülkemizi bu duruma getirdiler işte; yoksulluk adeta alay konusu oldu, fakir fukaranın onuru ile oynayan oynayana!
Kanıma dokunuyor!
Tüm bu olup bitenler Türkiye’nin devrime, sosyalizme ne kadar ihtiyaç duyduğunu her gün bir kez daha kanıtlayan unsurlar.
O günler yaklaşıyor!
Türk halkı bu onursuzluğa en kısa sürede bir son verecek inşallah!
Allah’a emanet olun…
Bunu söyleyen bu ülkenin Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı!
Söylediklerini ben size Türkçeye çevireyim:
“Sen buna mahkûmsun köle, kölesin ulan sen; nasıl geçinemezmişsin!
Âmâ bir vatandaşımızı nasıl azarlamıştı eski Sağlık Bakanı:
“Körsün ulan sen, asgari ücret neyine yetmiyor!”
Tipik AKP kafası…
Köleci toplumları düşünün:
Köleye yatacak bir yer, ölmeyecek kadar bir yemek veriliyordu elbette.
Çünkü hayatta kalması ve ertesi gün tekrar çalışması gerekiyordu.
Bunun, bugünün Türkiye’sinden farkı ne!
DİSK-AR’ın araştırmasına göre, iki çocuklu bir asgari ücretli öğün başına 76 kuruş ayırabiliyor!
76 kuruş!
800 lira ile çocuklarını geçindirmeye çalışan adamın bu köleden farkı ne!
Kanıma dokunuyor arkadaş, kanıma dokunuyor!
Liberallerin Türkiye’yi yönettiği doksanlı yılların sonunda, Hürriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni şu cümleleri yazabilmişti:
“Gariban kavramının olumlu bir anlamla yüklü olması ve din tarafından da desteklenmesi onu çok güçlü bir hale getiriyor. Garibanizmin en tehlikeli hali ise, gelir dağılımındaki eşitsizlikle birleşip siyasal bir hareket haline gelmesidir. Çünkü garibanizm kıyafetine bürünmüş bir gelir dağılımı analizi, ekonominin derinliklerindeki çok önemli gerçekleri gözlerden saklar.”
Şimdi dikkat edin; bakın ekonominin derinliklerinde nasıl bir gerçek varmış:
“Mesela gelir dağılımındaki bozukluk… Gelir dengesizliği elbette çok kötü bir şey. Ama buna sadece garibanizm merceğinden baktığınız zaman gerçeğin tamamını görmeniz mümkün olmaz. Çünkü ‘bozuk gelir dağılımı’, bir başka açıdan baktığınızda ‘ucuz emek’ demektir. Yani sanayinizin rekabet gücünü artıran bir unsur.”
Ne diyor?
Ucuz emek sanayinin rekabet gücünü artıran bir unsurdur!
Ucuz emeğe biçtiği işleve bakın!
Hay rekabetinizin Allah belasını versin!
Bu sütunda bugüne kadar anlatmaya çalıştığımız şey bu işte:
O günün vatansız liberalleri ne ise, bugünün dinci AKP liberalizmi de aynı şey.
Hatta işin için Allah’la kandırma (Fâtır, 5) girdiği için daha da tehlikeli, daha da zalimce!
Açlık sınırı 1.100 lira, yoksulluk sınırı ise 3.400 lira ve Bakan 800 liranın “büyük para” olduğunu anlatıyor.
Ailenizle büyük bir restorana, burjuvazinin müdavimi olduğu bir yere gidin bir akşam, bakalım 800 liraya çıkabilecek misiniz!
AKP’nin liberalizminde 800 lira büyük para!
Türkiye’de 44 milyon kişi (bunların içinde düzenli beslenmesi gereken çocuklar da var) hiç olmazsa iki günde bir etli bir yemek yiyemiyor!
800 lira büyük para, öyle mi!
Yoksullarla resmen alay ediyorlar!
Yeni peydahlanan İslami burjuvazinin milyarlarca dolara hükmettiği, ciplere/Mercedes’lere bindiği, parmaklarında milyarlarca liralık yüzüklerle dolaştığı bu ülkede, Bakana göre 800 lira büyük para!
Bakan, bu sözleri üç nedenle söylemiş olabilir:
1) Ağzından kaçırmıştır, ki bu mümkün değil; çünkü adam Çalışma Bakanı, bu konuda söyleyeceği şeyi tartar da konuşur.
2) Ekonomik durumumuzun bunu gerektirdiğini, ülkemizin daha fazlasına gücünün yetmediğini söylemek istemiştir. Ki bu da mümkün değil; çünkü kişi başına düşen milli gelirin 18.000 dolar olduğunu kabara kabara söylüyorlar. Bu da 4 kişilik bir aile için aylık 10.800 lira yapar; ne 800 lirası!
3) Son ve gerçekçi ihtimal, bu konuda gerçekten böyle düşünüyor olmasıdır.
Ne diyor:
“Ona mahkûmsanız:”
Bakan, Türkiye’deki milyonlarca kişinin bu sefil yaşama gerçekten mahkûm olduğunu samimi biçimde düşünüyor ve bunu ifade ediyor.
Zihniyet, köleci zihniyet çünkü!
Ne manidardır:
Fakirlik ne zaman söz konusu olsa, hep peynir ve ekmek fiyatından söz edilir.
Kırmızı et ne olacak?
Tavuk?
Sen kimsin ki bunları yemeyi düşünüyorsun köle!
Kölesin ulan sen!
Peynir ekmek neyine yetmiyor!
Tatil yapamayanların oranı nüfusun % 87’si; yani yaklaşık 60 milyon kişi tatil kavramından bihaber.
Peki, giyim kuşam ne olacak?
Eğlence?
Bu, kölelik değilse nedir!
Kapitalizmin, liberalizmin, dinciliğin yoksullara reva gördüğü yaşam tarzı bu!
Peki, özellikle AKP seçmeni ne diyor bu işe?
Onlar Stockholm Sendromu ile malul!
Şu bildiğiniz, celladına aşık olma hali hani.
AKP bunları ezdikçe isyan edeceklerine, bu zulümlere daha kolay rıza gösteriyor, bu mezalime daha rahat katlanıyorlar.
Her üç yüz metreye bir cami yetiyor onlara…
Kendinizi çocukları gece aç yatan adamın yerine koyun. Kirasını dahi ödeyemediğiniz evinize asla et girmiyor, çocuklarınız muzun tadını bile bilmiyor, okula lastik ayakkabıyla gidiyor ve doğalgaza/kömüre para yetiştiremediğiniz için sürekli üşümekten mahvolmuşlar.
Ne hissederdiniz?
Bir de bu işleri çözmesi gereken Bakan böyle konuştuğunda…
Kuran’ın sözünü ettiği “Allah ile kandırma” böyle bir şey işte!
Sizi, bunun bir kader olduğuna, alınyazınızda bunun yazdığına, Allah’ın muradının da bu olduğuna, gerçekten bu sefalete mahkûm olduğunuza ikna ediyorlar ve bunu Allah ile aldatarak yapıyorlar.
O İslam ilmihali gibi, “Herkes zengin olsaydı, zenginlerin dünya işlerini kim görürdü” diyorlar!
Dincilik böyle bir şey işte!
O “büyük para” olan 800 liraya “mahkûm” kişiler olacak ki, zenginlerin dünya işlerini görecek emekçi yığınlar ortaya çıksın!
Hay dininiz batsın be!
Çuval artık mızrağa sığmıyor!
Kapitalizmin/neoliberalizmin sınırları içinde bu işi aşmanın mümkün olmadığı her gün daha net biçimde ortaya çıkıyor.
Millet, bu işin düzen partileriyle çözülemeyecek boyutta olduğunu görüyor veya en kısa zamanda görecek.
Bu zulmü devrim çözecek inşallah!
Ve o da çok uzak değil Allah’a şükür.
Vatansız liberaller ve dinci liberaller Ülkemizi bu duruma getirdiler işte; yoksulluk adeta alay konusu oldu, fakir fukaranın onuru ile oynayan oynayana!
Kanıma dokunuyor!
Tüm bu olup bitenler Türkiye’nin devrime, sosyalizme ne kadar ihtiyaç duyduğunu her gün bir kez daha kanıtlayan unsurlar.
O günler yaklaşıyor!
Türk halkı bu onursuzluğa en kısa sürede bir son verecek inşallah!
Allah’a emanet olun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder