14 Kas 2011

Hainler! Hırsızlar!


Müstevrid İbnu Şeddad anlatıyor:
Resulullah buyurdular ki:
“Kim bize memur olursa, kendine bir zevce edinsin. Yardımcısı yoksa bir de yardımcı edinsin. Meskeni yoksa bir mesken edinsin.”
Hz. Ebu Bekr dedi ki:
“Resulullah’ın şöyle buyurdukları bana haber verildi: Kim bunun dışında bir şey edinirse, bu kimse haindir, hırsızdır.” [Ebu Davud, Harac 10, (2945)]
Allah elçisi Muhammed (a.s.) sesleniyor:
“Her kim bize memur olursa/devlet yönetimine gelirse, bekarsa evlenmeli, evi yoksa bir adet ev edinmeli, yardımcısı yoksa yardımcı edinmeli. Fazlasını edinen haindir, hırsızdır.”
Ve devam ediyor:
Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor:
“Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Biz kimi bir işe tayin eder, bir rızık tahsis edersek, bu tahsis edilenden maada aldığı gulüldür (zimmetine geçirdiği, devlet malından hırsızlıktır).” [Ebu Davud, Harac 10, (2943)]
Hayat çalmak
11 yaşında ayakkabı boyayan bir çocuk düşünelim. Bir ayakkabı boyuyor. Tam karşısında bir hamburgerci var, içinde 11 yaşında bir çocuk, sefa sürüyor.
Bu durumu gören ayakkabı boyacısı çocuğun hayallerini düşünelim. Onun hayallerinin çalınması hırsızlık değil midir ?
“Hırsızın elini kesin!” (Maide Suresi 38. Ayet)
Hırsız, hiçbir hakkı olmadığı halde; hak iddia edip zimmetine geçirendir. Yani aç olduğu için banka soyan kişi hırsız değildir. O adamı hırsız ilan eden paradigma hırsızdır. O adamın açlığına neden olan koşullar...
Daha doğrusu, bankanın sahibi ve bu bankayı meşrulaştıranlar...
Hırsızın işleri..
“Diyarbakır’da çocuklarının istediği kahvaltıyı evde yiyecek bir şey olmadığı için hazırlayamayan 4 çocuk annesi 25 yaşındaki Yüksel Demir, yokluğa daha fazla dayanamayıp evde bulunan av tüfeğiyle yaşamına son verdi. Eşinin intiharına dayanamayan işsiz 30 yaşındaki Mehmet Demir ise girdiği bunalım sonucu evini ateşe verdi. Çiftin ortada kalan 4 çocuğuna, 7 çocuklu amcaları Salih Demir bakmaya başladı. Aylardan bu yana işsiz ve ayağından sakat olan amca Demir, ‘9 nüfuslu bir aileyken şimdi 13 olduk. Yengemin ölümüne mi, kendi durumuma mı üzüleyim bilemiyorum’ dedi.” (28 Şubat, Ajanslar)
Türkiye hırsızlık öyküleri ile doludur, çalınan hayatlar, kaybolan yaşamlar; alınan canlar...
Açlık, yoksulluk beri tarafta sefahat, lüks, şatafat...
Bu gibi ortamlarda tanımlanan hırsızlık, şatafatı tehdit eden eylemlerdir. Hakim paradigma, serveti meşrulaştırdığı gibi, servetin yarattığı hiçleşmeyi de “doğal bir süreç olarak” lanse ediyor.
Humeze örneği
Daha önce de belirtmiştim, Kur’an’ın cehennem tehditleri tamamen servet ve iktidar sahiplerine yöneliktir. Ama bütün iktidar sahiplerini kapsar. Çünkü “yönetmek” meşru değildir. Memuriyet, yani hak gözetme vardır.
Humeze Suresi, “Lanet olsun humeze ve lumezeye, o ki mal topladı ve ona odaklandı, o hutameye atılacaktır...” şeklinde başlar.
Humeze ve lumeze, insan onurunu kıran, gururunu zedeleyen demektir. 2. ayete baktığımızda, bunu; mal toplayarak yaptığı görülür. Yani birileri mal topluyor ve insan onurunu zedeliyor.
Doğal durum bu değil mi ? Baba evine ekmek götüremiyor, çocuk ayakkabı boyamak mecburiyetinde bırakılıyor...
Hutameye atılacak...
İşte bu tipoloji hutameye atılacaktır. Peki hutame nedir ? Arapça’da hatm kökünden gelir. Hatm, çok yediği için cehenneme benzeyen adam demektir. Yani sadece tüketen bir adam. Tipik bir kapitalist. Daha doğrusu, “Mal topladıkça, diğer toplayanların kucağına düşeceksiniz” diyor...
Ayetleri iki gözüyle okuyanlar bunu net biçimde görürler, lakin; din madrabazları bu inceliği göremezler...
Evet, hırsız kim?
Bankayı açan mı? Bankayı aç kaldığı için soyan mı?
Düşünün derim...

Hiç yorum yok: