İlker Başbuğ’un, “öncelikli tehdit Kuzey Irak’taki oluşumdur” sözünü unutmuyoruz. Şimdi Başbuğ Silivri’de; Barzani’yse AKP Kongresinde şeref konuğu. Kongre salonu “Türkiye seninle gurur duyuyor” yollu inliyor, medya alkış tutuyor. Biz unutmuyoruz ama TSK’da yeni kuşaklar unutsun, doğrusu, bir daha hiç aklına getirmesin diye TSK imam hatiplilere açılıyor. Genelkurmay’ın itirazı yoktur; Genelkurmay Başkanı Özel, Erdoğan’ın kendisi için tek çıkış yolu görerek sarıldığı bombaların patladığı Akçakale’ye gidiyor ve Kara Kuvvetleri Komutanı’na dönüp gülerek, “Daha şiddetlisini yaparız , değil mi?” sorusuyla resim vermeyi başarıyor. Medya alkış tutuyor, “en büyük asker bizim asker” oluyor.
Türkiye siyasal tarihinde bir ‘baba’ vardı. Türkiye’de mantar gibi biten Amerikan üsleri için, ‘üs yok tesis var’ dedi, İmam Hatip üstüne İmam Hatip açtı, Said-i Nursi’ye, Gülen’e destek verdi. Refah’ın yolunu açtı. Artık Cumhuriyet’i savunuyor; egemenlerin ve medyanın yeni baba figürlerine ihtiyacı var ve açılım dönemindeyiz, medya alkışlıyor, “Büyüksün Necdet Özel”, “Babosan Necdet Özel” diyor. Başbuğ, Doğan, Fırtına, Örnek Silivri’dedir; Babosan Özel, Babosan Barzani dönemi içindir.
AKP programı, CFR raporu
Resmin küçük bir bölümüdür. Mayıs ayında önemli bir CFR raporuna değinmiştim. Rapor TSK’nın öznel ve nesnel kontrolünden söz ediyor; Ergenekon, Balyoz hamlelerinden sonra Türkiye egemenlerine 28 Şubat operasyonlarından ziyade iki önemli adıma odaklanmaları gerektiğini salık veriyordu: Harp okullarının müfredatının değişmesi ve iç hizmet kanunun 35. maddesinin kaldırılması. Müfredat değişimi, Barzani’ye “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarının atıldığı AKP Kongresi’nde sunulan 64 maddelik program önerisinde geldi. 35. madde ise, Hilmi Özkök tarafından tekrar gündeme taşındı. Bu arada, Hollanda’daki De Telegraaf gazetesi, Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin oğlu Masrur Barzani’nin İsrailli savunma heyeti ve üç İsralli işadamının sahibi olduğu bir Amerikan şirketi ile 20 milyar dolarlık silah anlaşması yaptığını yazıyordu.
İsrail’in Asya’daki en büyük müşterisi
De Telegraaf gazetesi bu anlaşmayla, Barzani’nin hükmettiği Kürt bölgesinin, İsrail’in Asya’daki en büyük müşterisi haline geldiğini ve İsrail’in, silahları Kuzey Irak’a Irak-Suriye sınırından ulaştıracağını haber verdi. Barzani, Türkiye egemenleriyle birlikte, Amerika ve İsrail’in bölgedeki öncelikli oyuncularındandır. Dolayısıyla, Amerika ve İsrail Türkiye’deki Kürt sorununu Barzani üzerinden çözmek ve bölgede Kürtler’i Barzani liderliği altında toplamak istemektedir. Esad’ın Suriye’nin Kuzeyi’nde PYD’ye serbesti tanımasıyla birlikte Türk medyasında boy gösteren bütün Türk ve Kürt uzmanı Amerikalılar’ın Kürtler’in liderliğini PYD’nin değil, Barzani’nin alacağını söyleyip durmalarının ardında yatan budur. Sanki yeterince tekrarlarlarsa gerçekleşeceğini umar bir halleri var.
‘PKK Baasçı’
‘PKK Kemalist’
Buradan bir Baasçılık’a varmak mümkün değil. Ancak Kemalistlik ve Baasçılık “suçlaması” PKK’ya yalnızca Nasname’nin getirdiği bir suçlama değil. Liberaller, AKP’liler, cemaatçiler, Taraf, Akit gazeteleri zaman zaman benzer suçlamalarda bulunuyor, biliyoruz. Akit gazetesi, “Apo’dan ateist Türk’e hürmet, Müslüman Kürt’e hakaret” manşetleriyle çıkmayı pek sevmekte ve defalarca açıklanmış bazı olguları kendi çarpık diliyle hatırlatmayı eksik etmemektedir. Akit’ten aktarıyorum, “Bugün ETÖ sanığı olan Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük’ü geçmişte törenlerle karşılayan ve baş köşede ağırlayan Öcalan’ın, Peşmerge-PKK çatışmalarını engellemek için kendisi ile görüşmek isteyen Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat’a ağır hakaretlerde bulunduğu ortaya çıktı”. Akit’in söylemek istediği açıktır: Apo canavar ve “ateist” Kemalistleri, Barzanici ve İslamcı Kürtler’den daha çok seviyor.
Amerikancı, İsrailci, İslamcı Kürt arayışı
Taraf’ın, Akit’in bakışı Taraf ile Akit’in bakışıdır ve İngilizler’in pek yerinde söyleyişiyle, bundan daha ağır bir söz söylemeye de gerek yoktur. Ancak bunların duyduğu büyük rahatsızlığın temelini görmemiz gerekiyor. Safını Amerika-İsrail-AKP ve cemaat yanında tutmuş Barzani varken, köken itibariyle laik, tarihinde İsrail’le ve Barzani’yle çatışma bulunan, Esad’a “talimat alır almaz” saldırmayan etkili bir Kürt hareketini istememeleri anlaşılırdır. Ancak Türkiye Kürtleri Barzani’yi de, Burkay olsun, Fırat olsun, Zana olsun Barzanici isimleri de kabul etmiyor; demek ki, istemeseler de Öcalan’la müzakereye mahkumlar.
PYD KUK ve ÖSO’ya karşı
Emperyalizmin Ortadoğu planları ile Suriye macerasının Kürtler’e tarihi bir fırsat sunduğu doğru. Ancak Suriye Kürtler’inin belirleyici çoğunluğunu oluşturan ve sıklıkla PKK’nın Suriye kolu olarak anılan PYD kendi fırsatını emperyalistlerin yanında yer almayarak yarattı. Bölge Kürtleri’yle bir birlik anlaşması imzalasa da ne Barzani liderliğini, ne diğer Kürtler’in Kuzey Suriye’den Esad’a saldırmasını kabul etti. PYD lideri her fırsatta açıkça “Esad’a da karşıyız” dedi, ama Esad karşıtı seferberliği baltalayan konumunu sürdürdü.
Amerika’nın Kürtler’le imtihanı
Amerika elbette PYD’nin durumundan hiç ama hiç memnun değil, ancak kendi kendini düşürmüş olduğu Ortadoğu batağında Türkiye egemenleri bir yana, Kürtler’den başka oynayabileceği önemli bir aktör de yok. Bu nedenle, bir yandan Türkiye’yi PKK ve PYD’ye karşı yatıştırmaya çalışırken, diğer yanda bu hareketleri bazen komplolar ve ileride büyük olasılıkla büyük vaatlerle kendi safına çekmeye çalışacaktır.
‘PYD’nin etkisini kırmak’
İlk işaretleri almaya başladık. Önce bir Suriyeli milletvekilinin Kamışlı’daki patlama arkasında Türk istihbaratı olabileceği uyarısı geldi. Vekil, Suriye muhalefetini destekleyen güçlerin Suriye Kürtleri’ni Esad yönetimine karşı kışkırtmaya çalıştığını söyledi. İkincisiyse, ANF’nin Erbil’de Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi yetkilileri ile Türk, Amerikan ve İsrailli diplomatlar arasında Kuzey Suriye’de PYD’nin etkisini kırmak için gizli görüşmeler yapıldığının ortaya çıktığı haberidir.
BDP’den çatlak ses
Türkiye, Amerika ve İsrail Irak’la birlikte Suriye’yi de bölme peşindeler. BDP ise pek karışık. Bir gün Baydemir’in Bülent Arınç güzellemesini ve “Aynı Rabba inanıyoruz” açıklamalarını dinlerken, diğer gün tezkereye hayır oyu ile Selahattin Demirtaş’ın AKP Kongresi’ne Barzani davetiyesi için “Biz birlik diyoruz, siz Barzani çağırıyorsunuz” çıkışını hatırlıyoruz. Anlaşılan, Erdoğan’ın her zamanki esip gürlemeleri bir yana ve tam da bu esip gürlemeler eşliğinde, Türk egemenlerinin ne bölge ülkelerini, ne de kendi topraklarını bölmeye itirazı var. Yeter ki ihaleye katılanlar Amerikancılık’ta, İsrailcilik’te, İslamcılık’ta kusur etmesin.
Son Güncelleme: Cumartesi, 13 Ekim 2012 19:15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder