13 Kas 2007

ABD NİN YÜZ YILLIK RÜYASI











Uğur Mumcu'nun1 Nisan 1984 tarihli yazısı...


GİZLİ BELGELERLE.. .

Su olaylara bakın: ABD Dış İlişkiler Komisyonu, Türkiye'ye yapılacak
askeri yardımı Kıbrıs konusunda verilecek bir ödüne bağlıyor. Bu
yapılırken, ABD Kongresi'nde 24 Nisan tarihinin "Soykırım Günü" olarak
ilanı için önergeler veriliyor. Fransa'da ise soykırım savlarının ders
kitaplarına konması için hazırlıklar yapılıyor. Aynı günlerde, Ermeni
terör örgütleri eylemlerini sürdürüyor. Bütün bunlardan sonra ABD
yönetimi uluslararası terörden söz edebiliyor.
24 Nisan tarihi soykırım günü olarak ilan edilecekmiş. Sanki ABD'nin Vietnam'daki, Fransa'da, Cezayir'deki insanlık suçlarını unutturdular. . Sanki ABD yönetimi, Şili'de halkoyu ile seçilmiş Devlet Başkanı Allende'nin CIA darbesi ile devrilmesinin hiç anımsanmayacağını sanıyor. Sanki ABD'nin Grenada'ya, daha dün kadar yakın bir zamanda Fransa'nın Çad'a asker göndermelerinin hiç ama hiç akla gelmeyeceği düşünülüyor.


Ermeni olayını, bugün için uluslararası terörün bir parçası olarak görüyor ve bunun için bütün devletleri ortak bir savaşa çağırıyoruz.
Yok eğer Ermeni sorununun dünü, önceki günü karıştırılırsa, Amerikalı dostlarımız bundan hiç hoşnut kalmazlar
İsterseniz, bu konuda birkaç tarihsel belgenin satır başlarını aralayalım:
İngiliz Kraliyet Matbaası tarafından basılan Birinci Dünya Savaşı ile ilgili gizli belgeler, Erol Ulubelen tarafından Türkçe' ye çevrilmiş, önce Doğan Avcıoğlu' nun yönetimindeki Yön dergisinde yayınlanmış, daha sonra kitap olarak basılmıştır
İkinci basımı Çağdaş Yayınları tarafından yapılan " İngiliz Belgeleriyle
Türkiye" kitabında, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeniler'in
Amerikalılar' ca nasıl desteklenip kışkırtıldıklarını gösteren belgelere
yer verilmiştir.
Okuyalim:
Gizli Belge: Sayfa 735, belge 492. Amiral Webb'den Lord Curzon'a
yazılan 19 Ağustos 1919 tarihli yazı: Amerika, Trabzon ve Erzurum'u içine alan bir Ermenistan‘ı himaye edecek. Geri kalan dört ili de Kürt devleti olarak İngilizlerin himayesine bırakıyor...


Gizli Belge: Sayfa No:60, Belge No: 46 5 Nisan 1920 günü Mr.Lindsay'in Washington'dan Lord Curzon'a yazdığı yazı: Amerikan Senatosu Ermenistan‘ın mandası işini görüştü. Beş yılda757 milyon dolar verecekler. İlk başlangıçta 50.000 kişilik bir ordu yollanacak, daha sonra 200.000 kişiye çıkacak. Amerika kuvvetlerinin başına General Zames G. Harbord getirilecek. Ayrıca bütün Türkiye'nin mandası için de görüşmeler yapılmaktadır...


Boşaltım, Karadeniz limanlarında Amerikan bahriyesi tarafından ve
Amerikan donanmasının himayesinde yapılacak. Türklerin yapacağı en ufak bir hareket Amerikalılar tarafından bastırılacaktır….


Gizli Belge: Sayfa No: 300, Belge No: 38 28 Subat 1920 Londra Konferansı tutanaklarından bir parça: Mustafa Kemal kendisini Erzurum Valisi ilan etmiş. Erzurum'da yeni kurulacak Ermeni devletinin katılacağı bir sırada bu çok anlamlı bir harekettir. Bu adam olmasaydı Ermeniler'in bir şansı olurdu...


Gizli Belge: Sayfa No: 81, Belge No: 10, tarih 16 Subat1920. Londra Konferansı tutanaklarından bir başka parça: Ermenistan'a 6 ilden başka Trabzon ve Adana da verilmelidir. Amerika Ermenistan'a yardim edecektir ve mandası altına almayı da kabul ediyor. Fransa ise Adana'yı kendisi için istiyor.


Gizli Belge: Sayfa No: 99, Belge No: 12, Londra Konferansı tutanağından
bir başka ilginç parça:Lord Curzon, Erzincan‘ın da Ermenistan'a verilmesini, Karadeniz'de bir Lazistan kurulup, Ermenilerin mandasına vermek istiyor...


Bu belgeler, bugün ABD Kongresi'nde 24 Nisan tarihini "Soykırım
Günü" ilan etmek isteyenlerin amaçlarını olduğu kadar, ABD'nin Lozan
Barış Antlaşması'na niçin imza koymadığını da anlatmaya yetmektedir.


Atatürk, Ermeni sorununun "dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre çözülmek istediğini" söylememiş miydi? (Söylev ve Demeçler , C: I, S: 233).


Olay, dün olduğu gibi bugün de böyledir.
Biz bugün bunca saldırıdan sonra, bu gizli belgeleri, örneğin devletin televizyonunda tek tek halkımıza gösterebiliyor muyuz? Gösteremiyorsak, Ermeni sorununun çokuluslu yanını ve uluslararası terör ile ilgisini, diplomatik forumlarda nasıl anlatabiliyoruz?


24 Nisan tarihini soykırım günü ilan edip, Ermeni terör örgütlerine
destek olan Amerikan Kongre üyeleri, 1920'lerde topraklarımız
üzerinde Ermeni devleti kurmak isteyen Amerikalılar' in torunlarıdır


Bizler de bunlara karşı Kuvay-i Milliyecilerin torunları olduğumuzu hatırlatmak zorundayız.
" Milliyetçilik " budur. Neredesiniz efendiler, beyler, beyzadeler, hanımefendiler? Budur, budur, budur işte !..


Uğur MUMCU (c) Cumhuriyet (c), 1 Nisan 1984
Uğur Mumcu İsrail Sefiriyle Ne Konuştu
Uğur Mumcu'yu Kim Öldürdü?

Uğur Mumcu, ölümünden 17 gün önce kaleme aldığı ğı"MOSSAD ve Barzani" başlıklı yazısında, Barzani ailesi ile İsrail devleti arasında bulunan çok ilginç bir bağlantıyı açığa çıkarıyordu!..
Mumcu, 8 Ocak 1993 tarihli "Ültimatom" başlıklı yazısında ise şöyle
diyordu:


- "Yakında yayımlanacak bir kitabımda, Kürt milliyetçileri ile istihbarat
örgütleri arasındaki ilişkilere ışık tutacak çok ilginç belgeleri açıklayacağım!..

Mumcu, ne yazık ki bu belgeleri açıklamaya fırsat bulamadı!..
24 Ocak 1993 tarihinde otomobiline konulan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti!..
Cinayetin işlendiği akşam saatlerinde, Cumhuriyet gazetesine bir telefon geldi:


-"Uğur Mumcu, İslam adına cezalandırılmıştır!..-Yine aynı gün Berlin’den Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu adına imzasız bir mektup gönderildi: -"İslamcılara zulmedenler, ne hissediyorlar!.."


Daha sonra yapılan soruşturma çerçevesinde cinayet ne olduğu belirsiz
İslami Hareket Örgütü’ne ihale edildi, arkasında ise İran gizli servisi ileı
bağlantılı SAVAMA’nın olduğu açıklandı!..
Uğur Mumcu’nun cenaze töreni, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan
Dursun ve Bahriye Üçok cinayetlerindeki gibi planlanan şekilde
gerçekleşti!..
Sokağa dökülen kalabalıklar, şöyle haykırıyordu:
"Türkiye laiktir laik kalacak!..“ "Türkiye İran olmayacak!.."
Ne tesadüftür ki, Mumcu’ya suikast yapıldığı gün Amerikan ambargosu yüzünden ekonomik sıkıntı yaşayan İran’dan gelen kalabalık bir heyet Esenboğa Havaalanı’na indi!..
Türkiye ile İran arasında Türkmen doğalgazının İran’ın toprakları üzerinden Türkiye’ye taşınması için tam 25 milyar dolarlık bir anlaşma imzalanacaktı!.. Heyet, zamanın iktidarı tarafından "Kusura bakmayın, şu anda ortam oldukça gergin!.." denilerek uygun adım geri postalandı!..


Cumhuriyet gazetesi, Mumcu’nun ölümünden sonra bir çok yazısını
tefrika halinde yayınladı. Ne tesadüftür ki, Mumcu’ya suikast yapıldığı gün

Bir tek yazı hariç: "MOSSAD ve Barzani“
Medya, uzun yıllar Uğur Mumcu’nun laiklik ve Cumhuriyet üzerine kaleme

aldığı yazılardan dolayı katledildiğini kamuoyuna pompaladı!..
Oysa, bakın Ceyhan Mumcu, 16 Mayıs 2006 tarihli açıklamasında neler


-"Suikastla aynı gün medyanın büyük bir bölümü suikastın İran devleti tarafından yapıldığı konusunda çok yoğun bir propaganda eylemine giriştiler.


-Oysa ki, Uğur Mumcu, İran’ı eleştiren tek bir yazı yazmadığı
gibi, bugün de tesettür özelinde sürdürülen laiklik tartışmalarına ilişkin 1992 yılından sonra herhangi bir yazısı yoktur.
Bu yüzden, İran’ın Uğur Mumcu’yu öldürmek için mantıksal bir nedeni bulunmamaktadır.
Kamuoyunda bu suikastin kaynağının İran olduğu yolundaki düşünce hala
değişmemiştir.


Bu gerçek göz önüne alındığında, işlenecek suikastler karşısında, toplumumuz bir daha oyuna gelmemeli, sorumluğu CIA’nın taşeron işlerini yürüten MOSSAD’da aramalıdır.“
Ceyhan Mumcu, kardeşi Uğur Mumcu’nun ölümünden önce meydana
gelen çok önemli bir gelişmenin perde arkasını da şöyle aydınlatıyor:
"Uğur Mumcu, özellikle 07 Ocak 1993 tarihli MOSSAD ve Barzani başlıklı yazının yayınlandığı günden itibaren İsrail Büyükelçiliği tarafından arandı.
İsrail Büyükelçisi, tam dört kez Uğur Mumcu’yu arayarak ısrarla görüşmek istediğini söyledi.
Büyükelçi, Uğur Mumcu’nun görüşmenin üçüncü bir kişinin de hazır
bulunduğu ortamda yapılması isteğini kabul etmedi.
Yalnız görüşmeleri gerektiğini söyledi. Ankara’da bir restoranda yapılan görüşmeden kısa bir süre sonra suikaste uğradı.“ Dönemin İsrail Büyükelçisi’nin görüşmede Uğur Mumcu ile neler konuştuğu hala esrarını koruyor!.
İşin peşini bırakmayan Ceyhan Mumcu, bir kaç defa İsrail Büyükelçiliği’nden randevu istiyor!.. Ancak kendisine olumlu ya da olumsuz herhangi bir cevap verilmiyor


Ceyhan Mumcu, cinayetin hemen ardından Meclis’te
"Üç MOSSAD ajanının Uğur Mumcu’yu öldürmek üzere Türkiye’ye sızdığı belirtilen" bir MİT belgesinden bahseden Şevket Kazan’dan, Refahyol Hükümeti döneminde yardım talep etti!..
30 Ağustos 1996 tarihinde bir açıklama yapan Adalet Bakanı Şevket Kazan, "Mumcu cinayeti ile ilgili yeni iddialar var. Araştırıyoruz!.." dedi!..
Ertesi günü, İsrail Büyükelçiliği’nden Ceyhan Mumcu’ya bir telefon
geldi!..
Ceyhan Mumcu, görüşmede sordu: -"Eski Büyükelçi, Uğur ile neyi görüştü?..“
İsrail Büyükelçisi, konuşmanın içeriğini ancak eski Büyükelçi’nin
bileceğini, kendisinin bu konuda herhangi bir fikir sahibi olmadığını belirtip "Biz kimseyi öldürmeyiz!.." diye kestirip attı!..
İşin peşini bırakmayan Ceyhan Mumcu, bir kaç defa İsrail
Büyükelçiliği’nden randevu istiyor!..
Ve ertesi günü Hürriyet gazetesinde dokuz sütuna manşet şöyle bir
haber yayınlandı:
"Ceyhan Mumcu, Şevket Kazan’ı yalanladı!.."
Etkili ve yetkili birimlere soruyoruz:
MOSSAD’ın 1980 ihtilalinden sonra Ankara’da gizli bir
şube açtığı bu şubede faaliyet gösteren bir birimin "yabancı istihbarat servisleri" ile ilişkileri düzenlediği diğer birimin ise "İslam ülkelerinden devşirilen" elemanları yönettiği iddiaları doğru mudur?..
(İsrafil Kumbasar - Yeniçağ)




UĞUR MUMCU'nun dikkatle okunması gereken yazısı:
MOSSAD VE BARZANİ

Ortadoğu'nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.

Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail Devleti'nin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani'nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, Hayır olmadı diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu.
MOSSAD'ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney'de yayınlanan Israel's Secret Wars-A History of Israel's Intelligence Services adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington'daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.
Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.
Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra, MOSSAD'ın Kürtlerle ilişki kurduğu (sh.327), Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel'in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak'tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor.
1972 yılında imzalanan Sovyet-Irak Dostluk Antlaşması'ndan sonra İran Şah'ı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından Kürdistan Demokratik Partisi ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor.
Barzani'nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İRAN-İSRAİL üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail'in Tahran'daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor.
Nimrodi'nin üstlendiği görev ilginç; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani'nin eline geçmesinde rol oynuyor. (sh. 328-329)
Kitapta, MOSSAD'dan Kürtler'e 50 bin dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. (sh.328)
70'li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu? Kitaba göre sürüyor. Körfez Savaşı sırasında Irak'ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv'e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. (sh.521) Baba Molla Mustafa ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. MOSSAD, Barzani'ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.
Kitapta, Mesud Barzani'nin İsrail'e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek... Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek... İlgi belli... İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
Cumhuriyet (7 Ocak 1993)

25.01.2010 - GÜLDAL MUMCU (Cumhuriyet'e açıklamasından)


Ermeni terör örgütü ASALAnın, 1980li yıllarda PKK terör örgütüyle bir araya gelerek ortak eylem kararı aldıkları, daha sonra bu terör örgütlerine 1990lı yıllarda Hizbullahın da katıldığı ilk olarak onun yazılarında gözler önüne serildi. Dünyanın ve Türkiyenin karanlık yüzünde gördüklerini, araştırmaları sonucu bulduklarını, hep okurları ile paylaştı.
Uğur Mumcu gazeteciliği, bugüne ışık tutan yanı ile günceldir, bugün de soluk alır. Örneğin, 1991 Körfez bunalımı sırasında ABDnin ve diğer emperyalist güçlerin Ortadoğu ve Türkiye sınırlarındaki coğrafyayı yeniden yapılandırma çabalarının bugüne yansımaları Uğur Mumcunun kaleminde somutlanmıştır.
ABD, bilardo sopası ile Irakı vuruyor; Irak topu Kürt topuna vuruyor. Kürt topu da Kıbrıs topuna! Bu zincirleme reaksiyonTürk dış siyasetinin manevra alanınıiyice daraltıyor.(Cumhuriyet, 16 Mart 1991)
ABDnin yeni Körfez Doktrinibölgeye Birleşmiş Milletler ve NATOyu da kullanıp müdahale etmek, sonra da bölgenin tekegemen süper devleti olmaktır. Bunun adı emperyalizmdir. Emperyalizmin de oyunu çoktur. Hem oyunu çoktur hem de işbirlikçileri boldur.(Cumhuriyet, 25 Ağustos 1990)
Önce Şahı Dr. Musaddıka, sonra Kürtleri Bağdat rejimine, daha sonra Saddamı Humeyniye karşı kullanan ABD, Saddamı devirirse bütün gücüyle İrandaki İslam Cumhuriyetini de devirmeye çalışacak. Hangi rejim, Ortadoğuda ABD egemenliğine karşı çıkarsa, o rejim yıkılacak.(Cumhuriyet, 20 Ocak 1993)


ORHAN BURSALI 24.01.2011
Karanlıklar Çağı
18 yıl önce bugün, 1993’te, Türkiye’nin en seçkin bir kalemi, Uğur Mumcu, arabasına konan bomba ile havaya uçuruldu... Türkiye’nin demokratik güçleri, bu büyük trajik olayı yıllardır Demokrasi Şehitleri Haftası’na dönüştürdü...
Sadece Uğur Mumcu değil, ondan önceki ve ondan sonraki, öldürülen toplum lideri niteliğindeki güzide insanlarımızın da en azından bir kısmının adını anmak, özellikle bugün boynumuzun borcudur:
Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Onat Kutlar, Çetin Emeç, Metin Göktepe, Turan Dursun, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Yaşar Doğanay, Necip Hablemitoğlu, Kemal Türker, Bedrettin Cömert, Doğan Öz, Abdi İpekçi, Hrant Dink
Birbirinden değerli, güzel ve aydınlık gazetecilerimiz, aydınlarımız, bilim insanlarımız... Düşünürlerimiz...
Veee gençlerimiz...
Evet gençlerimiz: Darağacında Üç Fidan’dan başlıyor! Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan... Daha öncesinde şüphesiz ki Turan Emeksiz var!
Karanlık Tabloda daha binlerce insanımız var, büyük katliamlar var...
 12 Eylül öncesi yüzlerce genç var, solcusu ve sağcısı ile!
 Kanlı 1 Mayıs var, 36 insanımızın öldürüldüğü..
 Bahçelievler gibi katliamlar var..
 İnsanlarımızın birbirine kırdırıldığı Kahramanmaraş var, Çorum var...
Başka ne var diyeceksiniz: Soykırım savları ve diplomatlarımızın öldürülmeleri de var... Kürt-Türk kırımı var, 40 binden fazla kişinin öldüğü/öldürüldüğü...
Sivas katliamında dinci politikacıların kışkırttığı katil sürülerince yakılarak öldürülen 36 aydınımız var!
Tabii büyük siyasi cinayet girişimleri de var: Ecevite ve Özala suikast girişimleri! Dahası:Papaya bile!

Bu cinayetlerin, bu büyük kırımın zaman dizimine bakarsanız, irili ufaklı bütün bu olayların çok farklı zaman aralıklarında rastlantısal olarak bir araya gelmesinden oluşmadığını görürsünüz...
Bu Karanlık Tablo aslında büyük bir Karanlık Çağı kapsıyor!
İster 60 yılı, ister 50 yılı deyin...
Ne var başka bu Karanlık Çağ’da: NATO var, ABD ve Batı var; İşbirlikçilik, Dincilik, Askeri darbeler ve Ordunun geçmişte ABD’nin uzantısı olması var; ABD ve Batı’nın Irak ve Kürdistan politikası var, Ortadoğu bataklığı var... Tabii ki Türkiye ekonomisinin 19 kez batırılması/batması da var!
Tabii, rüzgârların tersine esmesiyle çuval var, çuval!
Bunlar bir zincir fotoğraflardan oluşan bir film! Fotoğraflara bakıp tek tek olayları anlayamazsınız, sırlarını çözemezsiniz... Zinciri görmelisiniz!

Bugün Demokrasi Şehitleri Haftası.
Basının, demokrasi, hukuk, adalet kılıcı; araştırmacı, laik, demokrat yiğit arkadaşımız Uğur Mumcu’nun alçakça öldürülmesinin 18. yıldönümü!
Mumcu, Karanlık Dönem’i resmetmek için tasarlanan ve uygulamaya konan alçakça planlardan birinin kurbanı oldu. Katili belli değil, birileri katil gibi gösteriliyor ama katil bu Karanlık Çağ’ın iç ve dış yaratıcıları...
Hrant Dink de!
Hepsi, devrim ve/veya daha çok demokrasi, daha çok hukuk, daha çok sosyal adalet, daha çok insanca yaşam, daha laik, bağımsız ve özgür bir Türkiye’ye yüreklerini koymuşlardı.
***
Bu Karanlık Çağ bitmedi! Zincir kopmadı, sürüyor!
Sadece yeni kodlar eklendi büyük fotoğrafa: Silivri, Ergenekon, yüksek yargıyı ele geçirme, adaleti gütme, büyük bir iktidar polis gücü, özgür medyanın yerine yandaş satılmış bir medya oluşturma, üniversiteleri ele geçirme, eğitimi dinsel güdüleme, laikliği dışlama, kadınları ve bebeleri türbanlama, kendi işadamlarını yaratma…
Ve demokratik ve laik bir ulus yerine…
Cemaatlerden, mezheplerden, etnik gruplardan oluşan bir topluluklar birlikteliği!
Laik demokratik bir ulus, çağımızın olgusu ve gerçeğidir… Bu olgu, çağımız dünyasında varoluşun ve ayakta kalışın en büyük garantisidir… Hepsi yasal ve varoluş gücünü Kuruluş’tan alır..
İkincisi ise, parçalanmanın, dağılmanın…
Birincisi bizim programımızdır, Türkiye’nin, bu milletin ve özbeöz evlatlarının..
İkincisi ise kimin programıdır!?..
***
Silivri Toplama Kampı, uydurma davalar ve korku imparatorluğu, Karanlık Çağ’ın gerçekten en karanlık dönemlerinden birine sokulmak istendiğimizin planlarını açığa vuruyor!
Türkiye’nin demokratik öz varlıkları, bu zinciri kopartacak ve bu karanlık tabloyu parçalayacak güçtedir!

Hiç yorum yok: