Türkiye’de tarih kitaplarından İsmet İnönü’nün çıkarıldığı bir dönemde Baas’ın kalmasını beklemiyoruz. Baas’ın ne olduğunu öğrenme şansını bulmamış gençler şimdi onu bir tür “öcü” sanıyorlar olsa gerek. Önceleri Erdoğan ile şürekası CHP’ye siz Baasçı’sınız diyordu; Kılıçdaroğlu “aman! Baasçı değiliz!” yollu yeminler ediyordu. Cehalete mahkum çocuklar Baas’ı “öcü” zannediyorlardı; bizse Kılıçdaroğlu’nun sözlerini “yeminle devletçi değiliz, laik değiliz, yeminle” diye okuyorduk.
Şimdi aynı suçlama gene çok moda: Çelik’lerden Ömer, Suriye meselesinde Amerikancı yola girmede ayak direyen Kürtler’i Baasçı ilan ederken, Çelik’lerden Hüseyin eski nakaratını hatırlayarak CHP’nin Baas zihniyetinden dem vurdu. Zaman gazetesini tanımlayan sözcük olarak “vicdan”ı bulan Gürsel Tekin durur mu, hemen atlayıverdi, Türkiye’de illa bir Baas varsa AKP’dir, buyurdu; herhalde “öcü” demek istiyor.
Gürsel Tekin, Zaman ve Taraf’tan başka bir şey bilmez; Baas Arap ulusunun tek bir sosyalist devlet altında birleşmesini hedefleyen hareketin adıdır. Baas hareketi ulusalcılık ile sosyalizmi birleştirmek istiyordu ve Baas sözcüğünün kendisi “diriliş”, “yeniden doğuş” anlamına geliyordu.
Ortadoğu’da diriliş
Bugün Ortadoğu’da Irak savaşına, Arap baharına, Suriye saldırısına inat, bir diriliş var. Esad küresel güçlere kafa tutuyor. Maliki arkasındadır. İran, Rusya ve Çin arkasındalar, Akdeniz kaynıyor.
Baas 1947’te Suriye’de kuruldu. Baas’ın programını ilk şekillendirenler, Şam Ünversitesi profesörleri’nden Mişel Eflak ile Salahattin el-Bitar oldu. Arap milliyetçiliği ile sosyalizmi birleştirmeyi amaçlıyorlardı; Bitar’a göre, “ekonomik planlamada Marksist ilkeler olmadan, ulusal sosyalist bir devrimi gerçekleştirmek imkansızdı”. Eflak ile Bitar’ın Baas Partisi 1952’de Ekrem Havrani’nin Arap Sosyalist Partisi’yle birleşti ve Arap Sosyalist Baas Partisi adını aldı. Partinin sloganı ‘Birlik, Özgürlük ve Sosyalizm’di. Suriye’de doğdu, Irak’ta taraftar buldu, kısa süre içinde Arap ülkelerinin büyük bölümünde örgütlendi.
Laik, kalkınmacı, bağımsızlıkçı
Baas laikti; kurucularından Mişel Eflak Hıristiyan’dı. 18 Temmuz’da Şam’daki Ulusal Güvenlik Binası’nda ölen Suriye Savunma Bakanı Hıristiyan, Genelkurmay Başkan Yardımcısı Türk’tü.
Kalkınmacıydı; iç ve dış ticaretin denetimini, toprak mülkiyetinin kamu yararına sınırlandırılmasını, madenlerin ve doğal kaynakların ulusallaştırılmasını, planlı kalkınmayı, işçilerin işletme yönetimine katılmasını program ilkeleri olarak kabul ettiler.
Türkiye ve dünya Baas’ı en çok Mısır’la, Nasır’la tanıdı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Ortadoğu’ya İngiliz emperyalizmi yerleşmişti. Nasır ve onunla aynı ülküyü paylaşanlar emperyalizmi, topraklarından çıkardılar. Mısır’da hanedana son verildi; devrimle gelen iktidar artık emperyalizmin emirlerini dinlemiyordu. Nasır, Süveyş kanalını, yabancı şirketleri millileştirdi.
Doğan Avcıoğlu Nasır’a eleştirilerini de esirgemedi, ancak Baas hareketini, özellikle Suriye Baasçılığını savundu; Yön dergisinde tanıttı. Türkiye’de 9 Mart’çılar pek çokları tarafından sol Baasçı diye anıldı. Kılıçdaroğlu Baasçı olmadığına dair yeminlerinde haklıdır ve Baas korkusuyla “70 model solculuk” korkusu paraleldir. Laiklik ve kamulaştırma değil, parti yönetiminde daha çok tarikat ve iş adamı istiyor.
Türkiye egemenlerinin Baas korkusu devletçilik, bağımsızlık, laiklik ve halkçılık korkusudur.
Erdoğan uzun bir süre “Esad söz verdi, tutmadı,” diye bağırdı. Esad’dan Suriye’de ekonomik ve politik reformlar yapması istendi. 2011 sonunda Anglo-Amerikan yayınlar, Esad’ın ve yönetimdeki Baasçılar’ın özelleştirme ve daha fazla yabancı sermaye anlamına gelen ekonomik reformları, politik reformların ateşleyicisi olarak gördüğünü ve reddettiğini yazdı.
Saldırı bu yüzden. Türkiye’deki ve Suriye’deki bir.
Nasır’dan henüz uzaktayız, ama tanık olduğumuz, bir diriliş’tir.
Nasır Sosyalizmi / Doğan Avcıoğlu
Nasır’ın amacı New York Times’ın tabiriyle, “Arap Sosyalizmi yoluyla Araplar’ı birleştirmek”tir. Başka bir deyişle, Nasır’ı desteklemek, Sosyalizm’e yönelmiş bir Arap dünyasını desteklemektir. Gerçi Nasır, Sosyalist bir idare kurmuş olmaktan henüz uzaktır. Nasır, memleket ekonomisini milletlerarası kapitalizme tabi olmaktan kurtararak, mali müesseseleri ve dış ticareti devletleştirerek ve feodaliteyi tasfiye ederek Mısır’ı kapitalist olmayan bir gelişme yoluna sokmuştur.
Yön, Sayı 61, 13 Şubat 1963
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder