16 Nis 2013

Ve isyan...


Sonunda çıktı bakla ağızlarından… İngiliz gemileriyle Gazze’ye giden adamların.

“Atatürk Tanrısıymış bu ülkenin” öylemi?

İmam Hatip yıllarımda Atatürk’e dair, firavuna dahi Allahın söylemediği sözler duyardım. Bu kin ile büyüdük Atatürk’ün ülkesinde, büyüye bildik. Tezgâhın farkına varmak zor olmadı benim için.

Neden?

Neden Atatürk’ten nefret etmeliydim. Neden bana imam hatipte anlatılan olaylar dağda Pkk’lıya, hapiste sol örgüt militanına aynı ifadeler ve anekdotlarla anlatılıyordu.

Dincilerle bir araya gelmesi mümkün olmayan bu adamlar, nasıl olmuştu da iş Atatürk’e gelince, kutsal metin okuyormuşçasına aynı lafları tekrar ediyorlardı? Niçin, Papayı bile hoş görenler Atatürk’ün iki duble rakısını destansı bir ifadeyle tekfir ediyorlardı. Nasıl bir organizasyondu bu. Bir yanda şehit anasını ordu evine sokmayan bir Atatürkçülük, bir yanda nasıl haber aldı bilinmez, kamerasıyla hazır bulunan dinci muhabir. Akıllı her insan bu tezgâhı fark ederdi. Etmeliydi.

Okudum…

Ve gördüm ki,

Bu gün Atatürk diktatörlükte hiçbir cemaat liderinin yanına yaklaşamaz. Övülme ve Tanrılaştırma literatüründe Atatürk yalakalarının sözleri masum kalır. Bir bir yazabilirim burada.

Şerefiniz varsa itiraf edin, bu gün “zamanın sahibi” olduğuna müritlerince inanılan kaç şeyh var?

Ahir zamanda gelecek olan “mehdi”nin, kendi cemaat lideri olduğuna inanan kaç dini cemaat var?

Zamanında, sonradan ona da ihanet ettiğiniz, Necmettin Erbakan’a biat etmenin farz olduğunu, Yani Allahın emri olduğunu savunmadınız mı? Ona biat almadınız mı?

Peygamber, bu gün Türkiye’deki herhangi bir cemaatin lideri kadar itaat gördü mü sahabesinden?

Atatürk ve bu ülkeyi kuranlar için söylenen sözleri ve söyleyenleri Allah’a havale ediyorum. Ancak,  zavallı, kimi gönüllü kimi gönülsüz kimi üste para veren, Anglo-Sakson tanrının, kendini Müslüman zanneden kullarına derim ki;

Bravo gündemi değiştirdiniz…

Bravo Efendiyle anlaşma konusunda İsrail’i mecbur ettiniz…

Bravo Sevr haritası ile bire bir örtüşen yeni Türkiye’yi ilan ettiniz. (Laik, dindar ve Kürt)

Ey, Deccal ilan ettiğiniz Atatürk’ün tercüme ettirdiği Tefsir ve hadis kitaplarını, gene onun kurduğu okullarda öğrenen ve ona kan kusan evlatlar!

Peki, şimdi ne yapacaksınız?

Sizleri görünce mağluplar geliyor aklıma. Hem dünyada hem ahrette mağlup olanlar.

Demek Sakarya zafer değildi ha!

Demek Atatürk Allah’ı inkâr ediyordu ha!

Demek sizler Atatürk ve kurucu akıldan daha vatanperver, daha milli ve daha zekisiniz öyle mi?

Galya’lılar Roma’ya neden teslim olurlar bilir misiniz? “Biz ölümüne savaşırsak Tanrılarımıza İbadet edecek kimse kalmayacak” derler ve liderlerini teslim ederler.

Ey, zafersiz liderlerin zavallı evlatları!

Evet, lider diye övdüklerinizin hiçbir zaferleri olmamasının kızgınlığını anlarım.

Atatürk’ün on yılı ile kendi on yılınızı kıyas ettiğinizde avuçlarınıza akan hasedi anlarım.

Teslim alındığında kahramanca, “öldürün beni! Ama bilin ki, bu dava benimle bitmeyecek, bir ölür bin diriliriz” diyemeyen, medyada da artık o görüntüleri hiç gösterilmeyen, o ürkmüş ve ölmemek için her şeyini vermeye hazır bir adamın “askerleri” ile Efendinin verdiğine razı olup “hilafet gitmesin de ne isterlerse yapalım” diyenlerin çocukları birleşmiş, minik meşgul arılar gibi Atatürk’ü devirmeye çalışıyorlar. Bunu anlayamıyorum. Heyhat!

Evet, bence de devrilmeli Atatürk!

Allah layık olmadığımız nimeti alır elinizden, biliriz. Başı dik olmayı hak etmezsek öpülecek çizme verir Allah.

Unutmayın, Lanetlendiniz…

Ve Allahtan gelecek olanı bekleyin…

Yunanın, sandukasını tekmelediği Orhan – Osman türbelerinin âhını aldınız.

Mermi taşıyan, topukları yarılmış çıplak ayakların âhını aldınız.

Kendisine dahi küfredebilecek insanların yaşayacağı bir ülke bırakan Atatürk’ün âhını aldınız.

Cesaretiniz varsa bir cemaat veya tarikat liderine Atatürk’e yaptığınızın yarısı kadar “eleştiri” yapın.

Sizler!

Mavi Marmara’da” otoriteye itaat edin” diyenlere susanlar!

Sizler dinin ilk emrini başörtüsü zannedenler işitin!

Devir,  Atatürk’e sövme devri öyle mi?

Hür olmayanın dini de olmaz. Size hürriyeti veren Rab kimin eliyle verdi? Bu milletin ırzı için savaşanlara ihanet ettiniz.

Ah aldınız.

Helak olacaksınız…

Sizler, “ben canlı Kuran’ım” diyen Ali’yi, kâfirsin diye katleden haricilersiniz.

Sizler, iktidara yaranma uğruna Hüseyni katleden İbni Saad’larsınız.

Sizler, şehirleri düşerken meleklerin cinsiyetini tartışan papazlarsınız.

Sizler, Maraş’ta imamın, “hürriyetiniz yok iken hangi yüzle namaza geldiniz” diyerek kovaladığı Cuma cemaatisiniz.

Sizler, “seccademi serdiğim her yer vatanımdır” diyen liberal ama her nasılsa Müslüman ucubelersiniz.

Ey bu, hazineler üzerinde şarkı söyleyerek dilenen mağlupların Rabbi! Bil ki,

Bizler, sana değil tüm evreni var eden Rabbe inananlarız. Adaletin, aklın, hürriyetin ve eşitliğin, uğruna ölünecek değerler olduğuna inananlarız.


Atatürk’e sövenler ile onu dokunulmaz ve ulaşılamaz bir Tanrı kılan “Atatürkçülerin” senin kulların olduğunun farkında olanlarız. Balolarda onuncu yıl marşı söyleyerek zıplayan Atatürkçülerinle, çamurlu sokaklarda deri toplayanların, senin tiyatronun acınası figüranları olduğunu bilenleriz.

Hala işin bitmedi. Hala ekmek var ajanların için bu ülkede.

Ey, şu karşı tepelerden, bulutların arasından bizleri izleyen Erenler!

Ey, insanların Tapındığı Cengiz’e eyvallahı olmayan Ahiler!

Ey, Anadolu’ya” Türkiya” dedirten ecdat!

Ey, Çanakkale’de yatan iki dedem!

Ey, Sancağını müstevlinin göğsüne dikip “Ben varım ve buradayım” diyen Mustafa Kemal!

Ben ayaktayım, evlatlarınız ayakta…

Ceviz Kabuğunda konuşan avarelere,

“Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp
Yükselen, mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var.
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!”

M.Akif Ersoy

Hiç yorum yok: