Yani, günümüzde devrimci olmanın “a”sı, antiemperyalizmdir.
Hem emperyalist güçlerle işbirliği yapmak, hem de
devrimcilikten bahsetmek sadece komiklik olur.
1980’lere kadar Türkiye’de emperyalizm ve devrimciliği yan
yana düşünmek kimsenin aklının köşesinden bile geçmedi.
Sonra durum değişti.
Neoliberalizmin
başarısı
1980’lerle birlikte emperyalizmin; ekonomik, toplumsal,
siyasal, ideolojik ve askeri saldırısı başladı.
Antiemperyalizm bir yenilgi ve gerileme dönemi yaşadı. Eski
sosyalist ülkelerin birçoğu dağıldı.
2. Dünya Savaşı’nın ardından bağımsızlığını kazanan ulusal
devletler, yeniden bağımlılık koşullarına sürüklendi.
Emperyalizmin asıl başarısı ise, ideolojik alanda
gerçekleşti. Neoliberalizm, kendine göre yeni bir “Devrimcilik” tarifi yaptı.
Buna göre Devrimciliğin ilk şartı, yani “a”sı,
antiemperyalizm değil, toplumun etnik ve dini kimliklere göre ayrıştırılması ve
böylece öne çıkan etnik ve dini kimliklere “özgürlüğü” savunmaktı.
Kısacası, Ortaçağa dönüş, “ilericilik” ve “devrimcilik”
olarak sunuldu.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de “sol”un ve
aydınların bir kısmının kafası böylece iğdiş edildi. Bunlar, “emperyalistlerin
devrimcisi” haline getirildiler.
Emperyalizmin
akilleri
Şimdi Türkiye, Tayyip ile Apo’nun “Barış sürecini” yaşıyor.
ABD, süreci “alkışladığını” açıkladı, AB ise
“desteklediğini.”
Gerçekte “Barış sürecinin” asıl sahibinin Atlantik
ötesindeki patron olduğunu herkes biliyor.
Gerek AKP, gerekse PKK; sürecin sonunda nereye varacaklarını
ilan ettiler:
“İslam Kardeşliği” şemsiyesi altında bütün etnik ve dini
kimliklere özgürlük.
Ve bu “özgürlüğü” sadece TC sınırları içinde değil, bütün
Ortadoğu’da gerçekleştirmek…
Kendisine “solcu” diyen Kamu Çalışanları Konfederasyonu
Başkanı, bu projede görevli “akil adam”.
Adında “Devrimci” kelimesi olan İşçi Konfederasyonu Başkanı
ise ağzını açtığında “Barış sürecinin ilerlediği bu günlerde” diye konuşmaya
başlıyor.
Birden “sosyalist” olduklarını hatırlayan PKK ve kuyruğuna
takılan solcular ise, ABD emperyalizminin Kürt sorunu üzerinden sahnelediği
oyuna karşı çıkan yurtseverleri, “ırkçılıkla” suçluyorlar.
“Sevr” sosyalistleri
Bir “sosyalist”, Sevr Anlaşmasında, üzerinde durmaya değer
olumlu bir yan olduğunu düşünebilir mi?
60’larda ve 70’lerde bir solcu böyle bir şey söylemeye
kalkacak olsa, kesinlikle “aklından zoru var herhalde” diye bakılırdı.
Veya herkes, “su katılmamış bir emperyalizm işbirlikçisi”
ile karşı karşıya olduğunu düşünürdü.
1980 öncesinin Kurtuluş çevresi önderlerinden ve bugün Özgür
Gündem yazarı olan Şaban İba, 2 Mayıs tarihli “Kürt-Ermeni Anlaşması” başlığı
altında, Sevr görüşmelerini olumlayan bir yazı yazmış.
Nereden nereye?
Emperyalist devletler Sevr’de Osmanlı devletinin ölüm
anlaşmasını imzaladılar. Anadolu’yu aralarında paylaştılar.
Paylaşıma (sömürge olmaya) temelde bir itirazı olamayan
işbirlikçileri ise, ülkelerin ve halkların “temsilcileri” olarak Konferansa
davet etmişlerdi.
Osmanlılar adına Damat Ferit, Kürtler adına Şerif Paşa,
Ermeniler adına Boğos Nubar, Araplar (Suriye, Irak, Arabistan) adına, savaşta
İngilizlerle işbirliği yaparak Türkleri arkadan vuran Şerif Hüseyin ailesi.
İşbirlikçilerin en
beteri
Kürt Şerif Paşa, Şaban İba’nın kahramanı! Şerif Paşa ile
Boğos Nubar’ın kendi aralarında imzaladıkları ve emperyalist devletlerin
onayına sunarak onay diledikleri “Kürt-Ermeni Anlaşması”nı, bir diplomatik
başarı olarak görüyor.
Halbuki söz konusu “anlaşmayı” gene bir İngiliz işbirlikçisi
olan Kürt Teali Cemiyeti bile kabul etmemiştir. O kadar olumsuzdur.
Bunun üzerine Şerif Paşa Konferanstan çekilir. Şaban İba bu
gelişmeyi; “Kürtlerin hakkını savunacak kimse kalmadı” diye değerlendiriyor.
Emperyalistlerin paylaşım anlaşmasında, halkların hangi
“hakkı” olur diye düşünmek, artık aklının köşesinden bile geçmiyor.
Kürtlerin gerçek
temsilcileri
Oysa o sıralarda Anadolu’da elde silah emperyalizme karşı
savaşan Türkler ve Kürtler, Sevr’i tanımadılar.
TBMM’deki Kürt milletvekilleri Paris’e telgraflar çekerek,
Şerif Paşa’nın kendilerini temsil etmediğini bildirdiler.
Onlar Kürtlerin gerçek temsilcileriydi.
Antiemperyalisttiler, yani Devrimciydiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder