6 Kas 2013

CHP, AKP'nin silahıyla Cumhuriyet'i vurdu

"Düşmanın silahını elinden almak" cümlesi, Türkiye'nin iç politikasında özellikle ana muhalefet partisi tarafından sıklıkla kullanılır: "AKP'nin elinden türban kozunu almak", "AKP'nin elinden darbe kozunu almak" vb.
Doğru, elbette "düşmanın silahını elinden almak" savaşta ve siyasette bir yöntemdir. Tabii silahı alıp etkisiz hale getirmek kaydıyla...
Peki, ana muhalefet partisi CHP öyle mi yapıyor? İnceleyelim:
Türbanı kamuya Kılıçdaroğlu soktu
AKP'nin "silahlarından" biri türbandı: Erdoğan mevzi kaybederken türbanın altına girdi, yeni bir mevziye saldırırken türbanı bayrak gibi salladı.
Ama neticede o silahı en fazla 2006 yılına kadar kullandı ve bırakmak zorunda kaldı. Zira konu 2006'da hukuken kapanmıştı!
Sonra ne mi oldu?
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin Genel Başkanı olduktan üç ay sonra "AKP'nin silahını elinden alacağım" diyerek rafa kaldırılmış bu konuyu, 12 Eylül halkoylaması sırasında "türbanı biz çözeriz" diyerek gündeme getirdi. (CNN Türk, 22 Ağustos 2010)
Ana muhalefetin bu hamlesi AKP'de, haliyle "CHP engeli kalktı" diye yorumlandı. Bunun üzerine YÖK, anayasayı da yok sayarak, "türban serbest" yönetmeliği çıkardı!
Böylece Kılıçdaroğlu türbanı çözmüş(!) ve sadece üniversitelere değil, ilköğretim okullarına bile girmesini sağlamıştı!
Laikliği Kılıçdaroğlu sulandırdı
Ardından Kemal Kılıçdaroğlu, bir başka silahı AKP'nin elinden almaya soyundu: Önce "Laiklik tehlikededir diyemem" dedi (Akşam, 22 Eylül 2010). Ardından "siyaset yapmayan tarikatlara ve cemaatlere saygılı" olduğunu ilan etti (Hürriyet, 24 Ocak 2011).
Bu arada Kılıçdaroğlu'nun CHP Parti Meclisi'ne aldığı Muhammed Çakmak, Fethullah Gülen'e hayran olduğunu ilan ediyordu! (Akşam, 21 Aralık 2010) Çakmak'a göre laiklik, zaten postmodern çağa uygun değildi! (Zaman, 11 Mayıs 2011)
Tarikat ve cemaatlere saygılı Kılıçdaroğlu'nun Yeni CHP'sinde, tekke ve zaviyeler de savunulmaya başlandı sonra. CHP Milletvekili Bülent Kuşoğlu, Atatürk'ün kapattığı tekke ve zaviyeleri "üretim yeriydi, eğitim ve kültür kurumuydu" diye övdü ve yeniden açılmasını savundu. (Zaman, 24 Nisan 2011)
CHP son olarak, tehlikede görmediği laikliğin tanımını, hazırladığı "Türkiye'ye Kılavuzluk Edecek Çağdaş Anayasa" taslağında da değiştirdi! (Radikal, 17 Mart 2011)
AKP başını CHP gözünü örtüyor
Yani CHP, doğrudur, AKP'nin silahını elinden almıştır. Ancak aynı amaçla ve aynı hedefi nişan alarak kullanmıştır: Cumhuriyet'i vurmuştur!
Nitekim Kılıçdaroğlu'nun bu hizmetleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün takdirini aldı. Gül 29 Ekim resepsiyonunda CHP'nin türban tavrını şu sözlerle övdü: "Başörtüsü konusunda eski anlayışın değişmesinde CHP'nin de katkısı olduğunu ifade etmek isterim. Bu konu tabu olarak görülürdü. Onların da müspet anlamda katkısı olduğunu görmek gerekir." (Aydınlık, 31 Ekim 2013)
Gül, Kılıçdaroğlu'nu bu sözlerle överken, CHP grubu kapalı toplanıyor ve Cumhuriyetçilerin gazını alacak kadar küçük bir tepki gösterileceğini ama esas olarak Meclis'e türbanın girmesine sessiz kalacaklarını ilan ediyordu!
Yani AKP başını, CHP de gözünü örtüyordu!
Asıl Cumhuriyet mağdur
Kılıçdaroğlu ve kurmayları, AKP'nin silahlarıyla Cumhuriyeti vurma işini Atatürkçülere "mağduriyet" efsanesine dayanarak yutturuyor. Güya AKP, bazı mağduriyetler yaratarak, o mağduriyetlere yaslanarak sürekli oy alıyor ve kazanıyor.
Aslında bu mağduriyet meselesi bir psikolojik savaş malzemesidir ve Gladyo karargâhlarında üretilmiştir. CHP ise efsaneye aldanarak bu psikolojik savaş malzemesini kullanmaktadır.
Gerçek şudur: Mağdur değil, güçlü kazanır! Hele de bizimki gibi toplumlarda...
Mağdur olmakla seçim kazanılsaydı, AKP değil CHP kazanırdı.
Zira asıl mağdur, bugün Cumhuriyet'tir.

Hiç yorum yok: