26 Eki 2011

1999’dan 2011’e...


Vanda 7.2lik sarsıntıyla yerle bir olan yapılar ve köyler için başta mimarlık, mühendislik, şehircilik ve yer bilimleri meslek odaları olmak üzere, akademik ve uzman kurumların açıklamalarını okuyor musunuz?
Özeti şu: Denetimsizlik, plansızlık, umursamazlık, proje ve uygulamada teknik hizmet eksikliği...
Peki, 1999da aynı büyüklükteki Bolu-İzmit-Marmara depremi için başta mimarlık, mühendislik, şehircilik ve yer bilimleri meslek odaları olmak üzere, akademik ve uzman kurumların açıklamalarını da anımsıyor musunuz?
Özeti şuydu: Denetimsizlik, plansızlık, umursamazlık, proje ve uygulamada teknik hizmet eksikliği.
İzleyen yıllardaki sayısız panel ve sempozyumda ele alınan temel sorun da aynıydı “Denetimsizlik giderilmeli;plansızlık sona ermeli; “umursamazlıkın yerini kamusal sorumluluk almalıteknik hizmet eksikliğine, özel yasalar çıkartılarak artık izin verilmemeliydi.
Aradan geçen 12 yılda ne yapıldı; nelere çözüm getirildi?
Yanıtın koskocaman bir hiç olduğunu Van depremi ve uzman kurumların açıklamaları kanıtlamıyor mu?
Eğer bir ülkenin -sözde- en gelişmiş bölgesi ile en yoksul coğrafyasında, aynı büyüklükteki iki depremin yarattığı sonuçaynı ise; üstelik aradan 12 yıl geçmesine rağmen depremi felakete dönüştürennedenleri giderecek hemen hiçbir yasal ve yönetsel adım atılmadıysa; dahası aynı sürede yürürlüğe giren yeni imar düzenlemelerinin de felaketleri önleyici değil, daha da körükleyici oldukları söyleniyorsa; Vanda sayısını henüz bilemediğimiz can kaybımızın, taş taş üstünde kalmayan köylerimizin ve betonarme mezarlığına dönen kentlerimizdeki yürek burkan görüntülerin adı ne olabilir?
Yine, 99da yaptığımız tanımı “aynenyinelemekten başka bir yanıt bulamıyorum;Emlak rantı uğruna ülkeyi imar başıboşluğuna teslim eden çıkarcı siyasetin deprem manzaraları..”
Fiyasko yasalar
Anımsarsanız, depremin büyük darbesinden sonra ilk yürürlüğe giren yapı denetimyasası oldu. Van dahil, ülkenin yoksul kesimlerindeki illerin dışarıda tutulduğu, sadece yapı denetim şirketlerine para ödenebilecek zengin illerde zorunlu kılınan bu yasa ile adeta denetim pazarı kuruldu.
O kadar ki kimi kentlerimizde, yapı denetim şirketlerini belediye meclis üyeleri kurdular. Böylece belediyecilik ile imar tüccarlığıeşanlama gelebilecek inşaat ve emlak piyasaları yaratıldı. Sonuç? Bazı iyi niyetli-dürüst şirketlerin dışında, sayısız firma hakkında açılan soruşturmalar, soruşturmalar...
Son yıllardaki; hatta haziran seçim sürecindeki yeni düzenlemelere de bakınİmar disiplini yerine, başta köylerde olmak üzere kent merkezlerinde bile özensiz ve kuralsız yapılaşma özgürlüğünü adeta kutsayan yasalar nasıl da yazılıp onaylanabildi?
Dahası, belediyelerin teknik olanakları ve denetimleri güçlendirmek dururken, eğer bir yatırıma imar olanağı ve ruhsat verilmezse, 3 ay sonra inşaat ve yapı kullanma iznini Bakanlık verir gibisinden, dünyada eşi benzeri görülmemiş talan yasaları KHKlerle (Kanun Hükmünde Kararname) yürürlüğe sokuldu.
TBMMyi bile devre dışı bırakan o KHKler ki aslında faşist bir dönemin; 12 Mart 1971muhtırasının ürünüydüler... Sonra da 12 Eylül 1980 darbesinin anayasasında yer aldılar! Gelin görün ki darbelere karşı Cumhuriyet tarihinin en etkin mücadelesini verdiği söylenen bir iktidarın, özellikle imar başıboşluğunu kurumlaştırma konusunda dört elle sarıldığı yöntem oldular Hem deileri demokrasi” sürecinde!
Şimdi eminim ki tıpkı 99 sonrası gibi, önümüzdeki günlerde de hep şunu söyleyecekler: Depreme karşı dayanıklı yapılaşma için yasal düzenlemeleri güçlendireceğiz.
Ben sadece sırıtacağım; ya siz?
(Oktay Ekinci - Cumhuriyet Gzts)

Hiç yorum yok: