19 Eki 2011

ABDULLAH GÜL'ÜN SINIR BİRLİKLERİ ZİYARETİ

ABD’nin efsanevi dışişleri bakanı Henry Kissinger, dünyadaki kirli savaşın- darbelerin en önemli “mucitlerinden” biridir. Bakın ne demiştir:

“Konvansiyonel ordu kazanamadığında kaybeder; ama gerilla kaybetmediği sürece kazanır…”

Türkiye Cumhuriyeti’nin başkomutanı Cumhurbaşkanı’dır.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yanına Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i alıp Güneydoğu’ya Mehmetçik’i ziyarete gitti. Çok iyi de etti.

Fakat…
Bu geziyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşandı. Cumhurbaşkanı Gül’ün gezisi sır gibi saklandı; medyaya bile haber verilmedi. Ancak gezi bittikten sonra, Gül’ün temaslarının haberi, kasti medyaya servis edildi. Televizyonlar da dakikalarca bu geziyi ekrana getirdi. Gazeteler geniş yer ayırdı.
Ama… bekledik…
Bir kişi…
Sadece bir kişi itiraz etmedi. “Nasıl olur” demedi, “Türkiye Cumhuriyeti 



Başkomutanı kendi topraklarına, Mehmetçik’ine güvenlik nedeniyle gizlice nasıl ziyaret gerçekleştirir.” Aslında daha çok söylemek lazım, ama susuyoruz.
Lenin ne diyordu: “Birini öldür, on binini korkut!” 
Bu gezinin planlamasını ve koordinasyonunu yapan makamlar ne dediler de Cumhurbaşkanı’nı bu
gezinin gizli yapılmasına ikna ettiler?
Daha önemlisi Cumhurbaşkanı, gerekçesi ne olursa olsun bu talebi nasıl kabul etti? Çünkü Cumhurbaşkanı bir devletin egemenliğinin sembolüdür, egemenlik aracı da silahlı güç bulundurma tekelidir. Bir Cumhurbaşkanı düşünün ki, egemenlik alameti olan ordusunu ziyarete gizlice gidiyor, nedeni de güvenlik!..
Bu olacak şey midir?
Başbakan PKK’nın propagandasının yapılmaması için, terör eylemlerinin haberlerinin bile sık ve ayrıntılı olarak verilmemesini istiyor. Nedenini de halk üzerinde korku ve panik yayılmasını engellemek olarak açıklıyor ve terör eylemlerini yapanların amacının da zaten bu olduğunu söylüyor.
O halde bu gizli ziyareti nasıl açıklayacaklar? PKK’nın eline bundan daha iyi bir psikolojik harp malzemesi verilemezdi.
Cumhurbaşkanının etrafında psikolojik harekattan anlayan bir kişi bile yok mu? Demediler mi, “Cumhurbaşkanı’nın, kendi vatan topraklarını ziyaret etmesini gizlice yaptıracak kadar güvenliğin ortadan kalktığını kabul etmiş oluruz” diye…
Demediler mi, “Cumhurbaşkanı Hakkari sokaklarında göğsünü gere gere ve halkının arasında korkmadan yürümelidir” diye…
Bir yandsan, “polis timleri kurulacak, terör bitecek, asker zaten acemiydi” gibi kocaman laflar ederken, diğer taraftan Cumhurbaşkanı’nın gezisini bile gizlemek nasıl açıklanacak?
24 Eylül – 15 Ekim tarihleri arasında yani sadece 20 günde 3 polis, 1 korucu ve çeşitli rütbelerden 12 asker şehit oldu. 9 polis 1 korucu ve 35 asker yalandı.
Yol ortasından, uzman çavuşlar, kaymakamlar, öğretmenler kaçırıldı.
Gazeteler yazıyor: “Cumhurbaşkanı askerlere moral ziyareti yaptı, ziyaret gizli tutuldu” diye.
Kaçırılan kaymakam ve askerler de PKK’nın elinde rehin olarak Roj TV’den ailelerine sesleniyorlar: “morallerinizi bozmayın”

Durum budur…

Soru da şudur: Bu gizli gezinin mimarı, planlayıcısı kim veya kimlerdir?

Odatv.com

Hiç yorum yok: