Zulüm çağının karanlığında, imanın parayla alınıp satıldığı o beldelerde; Allah Resulü’ne bırakılan sözün ağırlığı sokakları kuşatmıştı. Ağırlık ki, şirk çetesinin abdestli elebaşlarının bütün pisliklerini yüzlerine vuran o tokat...
Hz.Peygamber efendimiz, Müddesir Suresi’ne kadar kimseye tek bir ayet okumamıştır. İlk 3 sure, tamamen kendisini yetiştiren, ana hatları, mücadele çizgisini belirgin kılan surelerdir. Daha evvel sizlere, Alak ve Kalem Surelerinden bahsetmiştim. Bugün, 3. Sure olan Müzemmil suresinden bahsedeceğim...
Ey hayata müdahale etmeyen!
Müzemmil suresi, Hz.Peygamber’e ve onun nezdinde yeryüzünün bütün devrimcilerine şöyle seslenir; “Ey örtüsüne bürünen/hayata müdahale etmeyen/oturduğu yerde sızlanan, kalk!”
Müzemmil, örtü demektir. Lakin, üzerine çekilmiş bir örtüden ziyade, yapılması gerekeni yapmaktan alıkoyan “ölü toprağı” gibi de adlandırılabilir. İşte bu ayetten ve sureden sonra,
Hz.Muhammed harekete geçmiştir...
Hoşgörü
Mekke’de yaygın bir hoşgörü ve diyalog iklimi hakimdi. Mekke’nin uluları, kodaman ve iktidar sahipleri, dindardı. Kâbe’ye Allah’ın evi diyorlardı. Hatta, Allah’ın evini bu yıl kim tamir edecek diye kabile kavgaları dahi ederlerdi.
Bu odaklar, bütün dinlere hoşgörü, dinler arası diyalog gibi sözler ediyordu. Mekke’ye gelen ve kendi düzenleri ile kavga etmeyen bütün dinleri bir arada gördüklerini, tamamına hoşgörü ile baktıklarını ifade ediyorlardı...
Horgörü
Hz.Muhammed, Ebu Leheb’in karşısına geçmişti. Göz göze gelmiş bakışıyorlardı. Ebu Leheb tedirgin görünmüyordu. Çünkü, Hz. Muhammed’in yayacağı din, ne kadar tehlikeli olabilirdi ki ?
Hatta yararı bile vardı. Kafasına soru işareti takılan gençlerin, bu emin kişiliğin elinde dindarlaşması ve afyonlanması mümkündü... Allah elçisi Kur’an’dan ayetler okumaya başladığında, Ebu Leheb ayağa kalktı! Gözleri, kalçasına diken batmış eşek misali açılmıştı.
“Deli! Git buradan!” diye haykırdı! Zulüm çağının terazisinde bir kefeye aşk, öteki kefeye dinar koyulurdu. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan biriydi bu anlar. Yıkılmıştı...
Hangi ayet onu kızdırdı?
Uluların karşısına geçen Peygamber, gözlerinin içine bakarak Müddesir Suresi’nden ayetler okumuştu;
Mal ve servetle azmış elebaşları
Bana bırak o yalnız yaratılanı,
Kendisine bolca servet verildi,
Göz önünde evlatlar,
Döşendikçe döşendi,
Halen daha arttırmamı ister durur!
Hayır! O bizim ayetlerimize inatçı kesildi...
Ebu Leheb’i ve çenesi düşük karısını çıldırtan ayetler bunlardı. Zamanın Ebu Leheb’ini mi arıyorsunuz ? Okuyun şüphelendiğiniz adamın suratına, size deli diyen herkes Ebu Leheb’tir.
Hz.Peygamber ona, Allah sana bu kadar mal verdi, hâlâ arttırıyorsun, neden vermiyorsun, çoğaltma hırsı içindesin dedi ve devam etti:
Ölçtü ve sırt döndü!
Zira düşündü ölçtü biçti,
Kahrolası nasıl da ölçtü biçti,
Yine kahrolası nasıl da ölçtü biçti!
Sonra baktı!
Sonra da kaşını çatıp surat astı!
Arkasını dönüp büyüklük tasladı!
Bu olsa olsa bir büyüdür dedi. (Müddesir Suresi 18-24. Ayetler)
Evet, bu daveti düşündü. Baktı ki üstüne kuluçkaya yattığı mallar, çeenesi düşük karısının parmağındaki PIRLANTALI yüzükler elden gidecek. Ölçtü, biçti! Bu bir saçmalıktır dedi.
Evet, Ebu Leheb’i mi arıyorsunuz? Ölçen, biçen ve gerçeklere saçmalık diyen, çenesi düşük karısının parmağındaki pırlantalı yüzük gitmesin diye surat asanlara dikkat edin!
Tebbet Suresi
Hz.Muhammed bu durum karşısında, dostlarıyla birlikte hep bir ağızdan bağırdı;
“Kahrolsun Ebu Leheb’in iktidarı, Kahrolsun! Ne malı kurtardı onu, ne de biriktirdikleri, alevli bir ateşe yaslanacaktır kendisi, çenesi düşük karısı da, boynunda lifli bir ip ile birlikte...” (TebbetSuresi)
Örtüyü kaldırmak
Ve yoldaşı, kardeşi Ali, ayağını taşın üstüne koymuştu. Hava çok sıcaktı. Gelecek haberci bekleniyordu. Herkes kararlı bir şekilde ufukta bir suretin belirmesini bekliyordu...
Ali, bir şarkı söylemeye başladı;
“Eşit değil burada çalışanlar, bu kutsal yerleri kuranlar
Ayakta ve çömelerek bu işe adayanlar var kendilerini,
Bir de uzaktan gördüklerimiz, toz yığınlarından kaçanlar...”
Medine’de olma nedenlerini özetleyen bu türküye refikler (yoldaşlar) eşlik ediyordu...
“Eşit değil! Burada çalışanlar! Bu Kutsal yerleri kuranlar!”
İslam haykırıyordu! Allah, ekmek ve eşitlik davasının öncüleri hep bir ağızdan bu türküyü söylüyordu. Ebu leheb’e ve çenesi düşük karısına inat! Umutla, aşkla ve isyanla...
Örtü kalkmıştı artık, ve kelimeler; çölün kumlarını kuşatmış, sokaklarda söylenen devrim marşları, kulakları çınlatır olmuştu! Ey insan! Kaldır örtülerini ve Kalk! Kalk, diren ve mücadele et.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder