16 Ağu 2012

Kaht-ı Rical ve monşerlerle imamlar!


Kaht-ı Rical, devlet adamı eksikliği ya da kıtlığı demektir ki Türkiye, AKP ile beraber bu süreci yaşıyor!
Malum, bütün dünyada devlet denilen organizasyonun temel kurumları, ordu-istihbarat- Dışişleri teşkilatı-iç emniyet örgütü ve genel bürokrasidir!
Bu kurumlar, her yerde damarlarda dolaşan kan misalidir ve devlet bunlarla vücut bulur!
Eğer bu kurumları zaafa uğratırsanız, o devleti yaşatamazsınız!
Gelin AKP iktidarı ile beraber olanları hatırlayalım:
Emniyet yani polis teşkilatı bugün F Tipi örgütün kontrolünde!
TSK, işbirlikçiler hariç, darbeci diye devlet yönetiminden dışlanmış durumda!
MİT, Abdülhamit’in jurnal örgütü misali, şahsa-özel bir kimliğe büründürüldü!
Halk çocuklarından oluşan Dışişleri Bakanlığı ise monşerler ithamı ile tamamen pasifize edildi!
Genel bürokraside ise açık bir imam hatipli işgali var!
Buna paralel olarak, Yasama’nın yönetimde etkili olacak iktidar kanadını ise tek bir kişi yani Tayyip Erdoğan belirliyor!
Keza, Bakanları ve hatta Cumhurbaşkanı’nı bile seçen pardon atayan o!
Yargı, yapılan kadrolaşmalar ve Deniz Feneri olayı gibi baskılarla siyasete teslim olmuş durumda!
Keza, üniversiteler ve medyanın durumu ortada!
Yazılmayan kitaplar için bile hapis olduğundan entelektüeller de sinmiş vaziyette!
Söyleyin lütfen, böyle bir zemin ya da iklimde devlet adamı aklı olabilir mi?
Olmadığı için de Türkiye emperyalizmin kucağında bir o yana bir bu yana savruluyor!
Devlet adamı kadrosu olan bir siyasi iktidar bugünkü Suriye faciası ile sıcak bölünme tehdidini bu düzeyde yaşar mı?
Sorgulayın lütfen, dış politikayı monşerlerin(!) belirlediği 80-90 yılda Türkiye hiç bu günkü kadar zavallı oldu mu ve toprak kaybetti mi?
Tersine, Hatay ile Kıbrıs kazanımlarımız ortada değil mi?
Oysa imam hatiplilerin yönettiği bugünkü Türkiye, herkesin paylayıp aşağıladığı, her taraftan ateş altına aldığı, peşmerge reisi Barzani’nin bile himmetine ihtiyaç duyduğu, gelenin geçenin enseye tokat misali olduğu, kolpacı-gürültücü-kifayetsiz-kof bir kabadayı hüviyetindedir!
ABD elçisinin pilavı ve Amerikan orucunu tutanlar
Yer: İstanbul-Üsküdar.
AKP’li Belediye Başkanı yanında şeref konuğu ile beraber iftar çadırında kepçe sallıyor yani yemek dağıtıyor.
Kim midir şeref konuğu?
ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Francis Ricciardone!
Evet, ABD sefiri elinde kepçe orucunu açacak olan Müslümanlara sıra ile kepçe kepçe pilav dağıtıyor!
Rezilliğe bakar mısınız, Ricciardone’yi Türk halkına cici ve şirin göstermek adına orucu ve iftarı kullandırıyorlar!
Evet, kendileri mübarek dinimizi kullandığı yetmiyormuş gibi elin Amerikalısı’na da aynı şeyi yaptırıyorlar!
Ne yalan söyliyeyim, AKP’lilerin bu yaptığına şaşırmadım zira bunları yaratan zaten ABD!
Ama bir şeye şaşırdım ve hatta çok üzüldüm:
Israrla araştırdım, iftar çadırında yemek alan o Müslümanlardan bir tanesi bile, “Ben Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da ve Suriye’de milyonlarca Müslümanın kanına giren, on binlerce mümin hanımın ırzına geçen katil ABD’nin elçisinin dağıttığı pilavı almam” dememiş!
Yuh ulan size be!
Sizin dininiz Amerikan İslamı, orucunuz da Amerikan orucu haberiniz ola!
Bankalar bölünüyoruz derken borsa bayram yapıyor!
İşte size bugünkü Türkiye’ye çok iyi anlatan iki enstantane:
Türkiye’deki özel bankaların bir bölümü, Güneydoğu bölgesindeki gayrı menkulleri ipotek kabul edip kredi vermiyor!
Niye mi?
Türkiye bölünür, Güneydoğu kaybedilirse paramız batar diye!
Bakın bu haberi ben uydurmuyorum, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Güneydoğu’dan ipotek karşılığı kredi veremeyen bankaları tehdit ettiğini gazeteler yazdı!
Söyleyin nasıl okumalıyız bu fotoğrafı!
Bankalar bu noktaya gelmiş ise eyvah ki eyvah!
Ve ikinci hadise:
Bankalar bile bölünmekten bu denli korkar ve Türkiye hem Suriye hem de PKK bağlamında adeta savaşın merkezinde iken, borsamız yere çakılacağına yükselip coşuyor iyi mi?
Peki bunun sebebi mi?
Malum, borsamızdaki hisselerin yüzde 70’inin üstü yabancılarda ve o yabancıların ardındaki irade, Türkiye’yi ya da ordusunu bölgede kullanmak ve iş gördürmek için panik olmasın diye şimdilik o doğrultuda pozisyon aldırıyor!
Hakkari kabusu ve ambulansla silah sevkiyatı!

Osman Pamukoğlu Paşa, Hakkari kaybedilme noktasındadır dedi ise orada durup düşünmek gerekiyor zira Pamukoğlu ekran şovmeni değil, Hakkari coğrafyasını karış karış bilen ve 90’lı yıllarda orayı yeniden vatan yapan gerçek bir kahramandır!
Şemdinli’de iki haftayı aşkın bir süredir yaşanan göğüs göğse muharebeler ve PKK’nın eskisi gibi vur-kaç metodunu değil de, vur-kal yolunu seçmesi bu beyanı doğrulamaktadır. Keza Başbakan’ın konu ile alakalı olarak zerre bir ayrıntıyı verememesi gelinen bu dehşet noktayı teyid ediyor!
Görüyorsunuz, 2002’de bitme noktasında olan PKK, AKP iktidarı sayesinde sadece uluslararası meşruiyet kazanmadı aynı zamanda vatan yapacağı toprağı fetih sürecindedir ki bu tablo, görmeyen gözlere, duymayan kulaklara ithaf olunur!
Ve gelelim Suriye’ye ambulansla silah gönderilmesi hadisesine!
Bu iddia CHP’nin bölge milletvikili Mevlüt Dudu’ya aittir ve yöre halkının gözlemlerinin sonucudur!
AKP, Suriye gafletinde hangi noktadadır görüyorsunuz! İyi de bu AKP Hakkari nerede ise kaybedilir noktada iken neden hala Suriye için yırtınır ve PKK ile mücadele eden orduyu Suriye sınırına yığar!
Yok, bu durumu sadece gaflet ve dalaletle izah edemeyiz!
Son Güncelleme: Cumartesi, 11 Ağustos 2012 20:28

Hiç yorum yok: