1 Nis 2013

“Atatürk milliyetçiliği ırkçı değil kültür ulusçuluğudur”


“Atatürk milliyetçiliği ırkçı değil kültür ulusçuluğudur”2000: Atatürk milliyetçiliği ırkçı değil... Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ demesinin tarihi anlamı buydu... Cumhuriyetin kuruluşu tarihi bir ihtiyaç, ileri bir adımdı.

2013: Atatürk milliyetçiliği, Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır... Türk Ulusçuluğu faşisttir... Türk ulusçuluğu bu ülkenin yüzde 10’unu bile karşılamaz.

İmralı tutanaklarında Abdullah Öcalan, “Türk ulusçuluğu faşisttir” diyor ve sıralıyor:
“Atatürk milliyetçiliği, Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır.”
“Faşist CHP olduğu gibi duruyor. CHP ve MHP ulusalcılığı, Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır. Zaten kuruluş tarihi de aynıdır. Anayasanın önüne de bunlar dikilecekler.”
“Türk ulusçuluğu faşisttir”
“Sizin Türk ulusçuluğu dediğiniz faşist bir örgütlenmedir. Alet olamayız. Devlete aitiz ama Türk ulusçuluğuna değiliz. Türk ulusçuluğu bu ülkenin yüzde 10’unu bile karşılamaz. Millet, Arap, Türk ve Kürt’ü de kapsar. Ama milleti hakime değil.”
“Millet kavramı hem kolektiftir. Hem de bireyselliği içerir. Millet İslam enternasyonalizmini ifade eder... Ortak bir milletin üyesiyiz.”

13 YIL ÖNCEKİ ÖCALAN

Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya hapsedilmesinden sonra 2000’lerde benimsediği tavır dikkat çekicidir. Öcalan, sorgu aşamasında farklı görüşler savunmaya başladı ve mahkemede bu görüşlerini ilan etti.
Apo, siyasal savunmasında PKK programının ekseni olan sömürge teorisini temelden reddetmiştir. Türklerin ve Kürtlerin birlikte yaşama zorunluluğunu esas almıştır. Amacını, “ulusal ve üniter devlet çerçevesinde demokratik cumhuriyet” olarak tanımlamıştır. Sorguda “demokratik cumhuriyet”i Kemalist Devrim’in tamamlanması olarak gören değinmelere de yer vermiştir. Hatta “Atatürk milliyetçiliğini” kabul ettiğini, Ziya Gökalp’in “Türklerle Kürtler” yazısındaki görüşlerini bütünüyle benimsediğini belirtmiştir.
İşte 13 yıl önceki Öcalan...

‘ORTAK MİLLET TÜRK MİLLETİ’

“(Son bin yıl içinde) ortak devlet anlayışı hiçbir kavimle birlikte, ne Arap ne Acemle ne Ermeni ve Bizanslılarla böyle yaşanmıyor. Kürt-Türk’ü veya Türk-Kürt’ü böyle oluşuyor.” (A. Öcalan, Özgürlük Kazanacak, s.36)
“Doğal asimilasyon yüzyıllardan beri Kürt-Türk’ü çok yalınlaştırmış iken, inkâra, zoraki olana gerek yoktu. Kaldı ki resmi dil olarak Türkçe’nin gelişimi ve kabulü doğaldı.

‘HERKESİN TÜRK ULUSLAŞMASINDA YERİNİ ALMASI DOĞAL’

“Türkler Türkiye uluslaşmasının kökeniydi, buna da itiraz olunamazdı ve doğaldı. Devletin temel kurucu gücü olarak, başka türlü de olunamazdı. Herkesin bu uluslaşmada yerini alması, Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türk’üm’ demesinin de tarihi anlamı buydu. En başta Atatürk bunu, Osmanlı’nın ‘Etrak-ı bi-idrak’ dediği Türkler için söylüyordu. Nasıl ki herkes çok kökenden gelmesine karşın ortak İngilizceyle ben ‘Amerikan ulusundanım’ diyorsa ve hatta İsviçre gibi dört ulusal dili ve kültürlü insanlar ‘İsviçre milletindenim” diyorsa, Türkiye’de de ortak bir ulustan bahsetmenin yadırganacak bir tarafı yoktur.” (A. Öcalan, “Özgürlük Kazanacak”, DGM’ye verilen ilk savunma, s. 103-104)

‘ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ IRK MİLLİYETÇİLİĞİ DEĞİL’

“Atatürk milliyetçiliği ırk, köken milliyetçiliği olmadığı, esasında tarihten süzülen bir kültür ulusçuluğunu esas aldığı halde bu ulusçuluktan sapma, karşı bir milliyetçiliğe zemin hazırlıyor. “(Age, s.104)

CUMHURİYET ÖVGÜSÜNDEN CUMHURİYET DÜŞMANLIĞINA

“Ben Cumhuriyet’in Kürt karşıtı olduğuna inanmıyorum. Cumhuriyet, belki de bir Türk’ten daha çok Kürt için bir nimettir. Kendi egemenleri bunu çok iyi bildikleri için, Türkçe eğitilmesini de engellemiş, istememişlerdir. Katmerli geriliğe mahkumiyet, çıkarlarına daha uygun olmuştur.”
“Kaldı ki Cumhuriyet’in kendisi bilime verdiği şansla özgür bireyin ortaya çıkışında fidelik rolü oynamıştır.”
“Cumhuriyetin kuruluşu tarihi bir ihtiyaç, ileri bir adımdı.” (A. Öcalan, Yargıtay Savunması, Özgür Bakış, 23-27 Ekim 1999)

TÜRKLERİN VE KÜRTLERİN ORTAK KURTULUŞ SAVAŞI

“Ortak ulusal kurtuluşun başını şüphesiz devlet tecrübesi, askeri deneyim, milli bilinç gelişkinliği itibariyle Türk tarafı çekiyordu... Kürt tarafı bunu tabii buluyor ve temel bağlı yedek güç olmaktan ne rahatsız oluyor ne de endişe duyuyordu. Ortak tarih, devlet, ülke ve din anlayışı bunun temelinde yatıyor, ulusal kurtuluş aşamasının da ortak gelişeceğine kuşku duyulmuyordu. Burada bazı aydınlarca iddia edildiği gibi kandırma ve kandırılma pek yoktur... Kürt tarafını bu dönem de işbirlikçi saymak büyük hatadır.” (A. Öcalan, DGM’ye sunulan ilk savunma, “Özgürlük Kazanacak”, Kürt sorunun da Demokrasi ve Barış Manifestosu, Mem Yayınları, Ekim 1999, 1.b, s. 40)
“Gerek son Mebusan Meclisi’nde, gerekse Mustafa Kemal’in önderlik ettiği Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara toplantı ve kongrelerinde ulusal kurtuluş, Türk ve Kürt ulusal kurtuluşçuluğudur.” (A. Öcalan, DGM’ye sunulan ilk savunma, s.39)

ÖCALAN: KÜRT İSYANLARI GERİCİ VE EMPERYALİST OYUNU

Abdullah Öcalan 2000 yılında “Kürt İsyanları” konusunda ne diyordu? Aşağıdaki alıntıların bir kısmı PKK’nin Almanya’da yayımlanan Serxwebun dergisinin Haziran-2000 tarihli, 222. sayısından. Serxwebun’da “PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan yoldaşın değerlendirilmesi” başlığı altında yayınlananmıştır. Bir kısmı da Öcalan’ın DGM ve Yargıtay’da yaptığı savunmalarda söyledikleridir.

‘BENİM İÇİN KEMALİZME KAYIYOR DİYEBİLİRLER’

Öcalan’ın 13 yıl önceki Kürt isyanları değerlendirmesine kulak verelim:
“Gerici ve emperyalist oyunu.”
“İsyanlar tarihi iyi bilinmeli ve doğru algılanmalıdır. Geçmişte yaşanan isyanlar ilkel milliyetçiliğe dayalıdır. Bazıları benim için ‘Kemalizme kayıyor’ diyebilirler. Kemalizm düşmanlığı Kürtlerin lehine değildir. İlk Kürt isyanları Batı’ya dayanıyordu. Söylemek istediğim şuydu: O dönemde hem Kürtler üzerinde hem de Türkler üzerinde emperyalizmin oyunu vardı. O zamanki isyanlara önderlik edenler bunu göremediler. Önderliklerin gerici yanlarını görmek gerekir. Bu oyun hala devam ediyor. (...)”

MUSTAFA KEMAL İSYANCILARA ‘OYUNA GELMEYİN’ DEDİ

“İsyan, Kürt egemenlerinin yaklaşımıdır. Barzani ve Talabani’ye dikkat edilmeli. Kürt halkını da Kemalizmi de bu hale getiren isyanlardır. 1919-24 sürecini anlatan (Doğu Perinçek) kitabı okunmalı. Mustafa Kemal 1919’da Kürtlere bütün özgürlükleri tanıyacaktı. ‘Oyuna gelmeyin’ dedi. ‘Kürdistan Devleti kurma oyununa, Ermeni Devleti kurma oyununa gelmeyin’ dedi. Cumhuriyetle birlikte Kürtlerin bütün özgürlükleri tanınacaktı. Doğrudur, Atatürk stratejik açıdan yaklaştı. Bu 1924’e kadar sürdü. (...)”

‘ŞEYH SAİD KÜRTLERİ ATEŞE ATTI’

“Şeyh Said isyanı taviz koparma amacıyla Kürtleri ateşe atmıştır. Bu isyan Kürtler için büyük felaket oldu. Barzani ve Talabani böyle ortaya çıktı. Kürt namusuyla oyanandı, ateşe atıldı. Bush ve İngiltere öyle yaptı, “Kürtlere devlet vereceğim” dedi. Bunların hepsi hikayeydi. Sonuçta içinden çıkılmaz bir Kürt ve Kürdistan doğdu. Sonuç trajedidir. Bu tarihi açmak gerekiyor. (...)”

‘1925 İSYANI KEMALİZMİ OLUMSUZ ETKİLEDİ’

“1925 isyanı ve bastırma, iki taraflı şiddet, cumhuriyeti ve Kemalizmi olumsuz etkiledi ve demokrasi kaybetti. 1924’e kadar Mustafa Kemal’in çizgisi önemlidir. Kürt isyanları devreye girince cumhuriyet tökezledi. Mustafa Kemal bilinçliydi; bu işbirlikçileri tanıdı. Mustafa Kemal’in Cemile Çeto için, ‘Kendi halkına bu kadar ihanet edenin bana da hayrı olmaz’ dediği söylenir. (...)”
‘1925 Musul-Kerkük oyunu bozulmalı’

“Cumhuriyet ideolojisine aykırı değil. Türkiye’ye en iyi yardım 1925 Musul-Kerkük oyununu bozmaktır. Türkiye’ye demokratik hizmet etmektir. (...)”
“1925’te isyan çıkarıp sahipsiz bırakanlar şimdi de iş başındadırlar. PKK de, HADEP de bunlara karşı uyanık olmalıdır(...)”

‘1925 KOMPLOSU ORTAYA KONMALI KAN DÖKÜLMEMELİ’

“Fırsatım olsa 1925 komplolarını yazarım; eskiden söylediklerimden daha da çok ve daha güçlü yazarım. Benim idam cezam var, ama ben rahatım. Çünkü doğru olanı, realiteye uygun olanı ortaya koydum. Çünkü bir eksiklikten kurtuldum. İsyanlar tehlikeliydi. İsyanların gerçek özü ortaya konabilseydi, bu kadar kan dökülmez ve Mustafa Kemal de bu kadar tehlikeli olmazdı(...)”

“Bir subay, ‘idamlar fazlaydı, yanlıştı’ dedi. İsmet İnönü de “Keşke idamları yapmasaydık” demiş. İsyanlar döneminde olanlarla güncel gelişmeler arasında bağ kurmak gerekir(...)”

‘Şeyh Sait başarılı olsaydı gelecek olan İngiliz işbirlikçisi saltanattı’
“Atatürk... ‘Cumhuriyet karşıtlarını tasfiye ediyorum’ diyor ki bu biraz aşırıya kaçsa da daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Diğer iki kesimin başarısını düşünelim: Sultan Vahdettin zaten bekliyor. Yani gelecek olan ne demokrasidir ne de Kürt devletidir, İngiliz işbirlikçisi saltanattır... Üçüncü bir yol da yoktur.” (A. Öcalan, DGM’ye Sunulan İlk Savunma, “Özgürlük Kazanacak”, s.42)

‘BÜTÜN İSYANLAR CUMHURİYETE KARŞIYDI’

“Bütün isyanlar tasfiye edilirken demokratik olmalarından dolayı değil; Cumhuriyet karşıtlıklarından, Cumhuriyeti tehlikeye düşürmesi kaygılarından dolayı hedefleniyordu. Kürt etnik ve dini tabana dayalı isyanların üyelerine de bu amaçla yürünüyordu. Burada amaç Cunhuriyet’in korunmasıdır.” (Öcalan, Yargıtay Savunması)

‘EMPERYALİZM BUGÜN DE BİZİ KULLANMAK İSTİYOR’

“Batı, aynı şeyi şimdi PKK’yı kullanatak yapmak istiyor...” (A. Öcalan, Yargıtay Savunması, Özgür Bakış, 23-27 Ekim 1999)

‘KÜRT FEODALLERİ ÇIKARLARINDAN HAREKET ETTİLER’

“Kaldı ki isyanlar daha çok merkezi otoriteyle Kürt feodallerinin otorite kavgasıdır. Kürt feodalitesinin fazla endişelerle hareket etmediği, kendi aşiret ve bölgesel otorite ve çıkarları peşinde koştuğu çok iyi bilnmektedir. Kim bu çıkarları denetlerse ondan yana geçtiği de tarihsel bir gerçekliktir. Kürt olgusu ise daha çok etnik, yani aşiretsel, kültürel ve sosyo-ekonomik olarak bir geri yapı olgusu ve ondan kaynaklanan bir yapı olarak karşımıza çıkar.” (A. Öcalan, DGM’ye Sunulan İlk Savunma, Özgürlük Kazanacak”, s.79)
Genel olarak Kürt isyanları, özel olarak da Şeyh Sait isyanı hakkında yapılan bu değerlendirmelerden sonra BDP’nin Diyarbakır’da Şeyh Sait, Tunceli’de Seyit Rıza heykelleri diktiği bugünlere gelindi.
Irak’ı işgal eden ve Suriye’de içsavaş kışkırtan ABD ile birlikte hareket eden Ortaçağ özlemcisi AKP ile ‘Kürt sorununu çözmeye çalışan’ PKK’nın, Şeyh Sait ve Seyit Rıza’ya sarılması doğaldır.

NEVRUZ MEKTUBU

Abdullah Öcalan, 21 Mart 2013 günü Diyarbakır’da okunan mektubunda şunları söylemişti:
“Son iki yüz yıllık fetih savaşları, batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır... Bugün artık yeni bir Türkiye ‘ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz... Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır... “
“Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum... “

Hiç yorum yok: