
2013: Atatürk milliyetçiliği, Hitler milliyetçiliğinin
aynısıdır... Türk Ulusçuluğu faşisttir... Türk ulusçuluğu bu ülkenin yüzde
10’unu bile karşılamaz.
İmralı tutanaklarında Abdullah Öcalan, “Türk ulusçuluğu
faşisttir” diyor ve sıralıyor:
“Atatürk milliyetçiliği, Hitler milliyetçiliğinin
aynısıdır.”
“Faşist CHP olduğu gibi duruyor. CHP ve MHP ulusalcılığı,
Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır. Zaten kuruluş tarihi de aynıdır. Anayasanın
önüne de bunlar dikilecekler.”
“Türk ulusçuluğu faşisttir”
“Sizin Türk ulusçuluğu dediğiniz faşist bir örgütlenmedir.
Alet olamayız. Devlete aitiz ama Türk ulusçuluğuna değiliz. Türk ulusçuluğu bu
ülkenin yüzde 10’unu bile karşılamaz. Millet, Arap, Türk ve Kürt’ü de kapsar.
Ama milleti hakime değil.”
“Millet kavramı hem kolektiftir. Hem de bireyselliği içerir.
Millet İslam enternasyonalizmini ifade eder... Ortak bir milletin üyesiyiz.”
13 YIL ÖNCEKİ ÖCALAN
Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya hapsedilmesinden sonra
2000’lerde benimsediği tavır dikkat çekicidir. Öcalan, sorgu aşamasında farklı
görüşler savunmaya başladı ve mahkemede bu görüşlerini ilan etti.
Apo, siyasal savunmasında PKK programının ekseni olan
sömürge teorisini temelden reddetmiştir. Türklerin ve Kürtlerin birlikte yaşama
zorunluluğunu esas almıştır. Amacını, “ulusal ve üniter devlet çerçevesinde
demokratik cumhuriyet” olarak tanımlamıştır. Sorguda “demokratik cumhuriyet”i
Kemalist Devrim’in tamamlanması olarak gören değinmelere de yer vermiştir.
Hatta “Atatürk milliyetçiliğini” kabul ettiğini, Ziya Gökalp’in “Türklerle
Kürtler” yazısındaki görüşlerini bütünüyle benimsediğini belirtmiştir.
İşte 13 yıl önceki Öcalan...
‘ORTAK MİLLET TÜRK MİLLETİ’
“(Son bin yıl içinde) ortak devlet anlayışı hiçbir kavimle
birlikte, ne Arap ne Acemle ne Ermeni ve Bizanslılarla böyle yaşanmıyor.
Kürt-Türk’ü veya Türk-Kürt’ü böyle oluşuyor.” (A. Öcalan, Özgürlük Kazanacak,
s.36)
“Doğal asimilasyon yüzyıllardan beri Kürt-Türk’ü çok
yalınlaştırmış iken, inkâra, zoraki olana gerek yoktu. Kaldı ki resmi dil
olarak Türkçe’nin gelişimi ve kabulü doğaldı.
‘HERKESİN TÜRK ULUSLAŞMASINDA YERİNİ ALMASI DOĞAL’
‘ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ IRK MİLLİYETÇİLİĞİ DEĞİL’
“Atatürk milliyetçiliği ırk, köken milliyetçiliği olmadığı,
esasında tarihten süzülen bir kültür ulusçuluğunu esas aldığı halde bu
ulusçuluktan sapma, karşı bir milliyetçiliğe zemin hazırlıyor. “(Age, s.104)
CUMHURİYET ÖVGÜSÜNDEN CUMHURİYET DÜŞMANLIĞINA
“Ben Cumhuriyet’in Kürt karşıtı olduğuna inanmıyorum.
Cumhuriyet, belki de bir Türk’ten daha çok Kürt için bir nimettir. Kendi
egemenleri bunu çok iyi bildikleri için, Türkçe eğitilmesini de engellemiş,
istememişlerdir. Katmerli geriliğe mahkumiyet, çıkarlarına daha uygun
olmuştur.”
“Kaldı ki Cumhuriyet’in kendisi bilime verdiği şansla özgür
bireyin ortaya çıkışında fidelik rolü oynamıştır.”
“Cumhuriyetin kuruluşu tarihi bir ihtiyaç, ileri bir
adımdı.” (A. Öcalan, Yargıtay Savunması, Özgür Bakış, 23-27 Ekim 1999)
TÜRKLERİN VE KÜRTLERİN ORTAK KURTULUŞ SAVAŞI
“Gerek son Mebusan Meclisi’nde, gerekse Mustafa Kemal’in
önderlik ettiği Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara toplantı ve kongrelerinde
ulusal kurtuluş, Türk ve Kürt ulusal kurtuluşçuluğudur.” (A. Öcalan, DGM’ye
sunulan ilk savunma, s.39)
ÖCALAN: KÜRT İSYANLARI GERİCİ VE EMPERYALİST OYUNU
Abdullah Öcalan 2000 yılında “Kürt İsyanları” konusunda ne
diyordu? Aşağıdaki alıntıların bir kısmı PKK’nin Almanya’da yayımlanan
Serxwebun dergisinin Haziran-2000 tarihli, 222. sayısından. Serxwebun’da “PKK
Genel Başkanı Abdullah Öcalan yoldaşın değerlendirilmesi” başlığı altında
yayınlananmıştır. Bir kısmı da Öcalan’ın DGM ve Yargıtay’da yaptığı
savunmalarda söyledikleridir.
‘BENİM İÇİN KEMALİZME KAYIYOR DİYEBİLİRLER’
Öcalan’ın 13 yıl önceki Kürt isyanları değerlendirmesine
kulak verelim:
“Gerici ve emperyalist oyunu.”
“İsyanlar tarihi iyi bilinmeli ve doğru algılanmalıdır.
Geçmişte yaşanan isyanlar ilkel milliyetçiliğe dayalıdır. Bazıları benim için
‘Kemalizme kayıyor’ diyebilirler. Kemalizm düşmanlığı Kürtlerin lehine
değildir. İlk Kürt isyanları Batı’ya dayanıyordu. Söylemek istediğim şuydu: O
dönemde hem Kürtler üzerinde hem de Türkler üzerinde emperyalizmin oyunu vardı.
O zamanki isyanlara önderlik edenler bunu göremediler. Önderliklerin gerici
yanlarını görmek gerekir. Bu oyun hala devam ediyor. (...)”
MUSTAFA KEMAL İSYANCILARA ‘OYUNA GELMEYİN’ DEDİ
“İsyan, Kürt egemenlerinin yaklaşımıdır. Barzani ve
Talabani’ye dikkat edilmeli. Kürt halkını da Kemalizmi de bu hale getiren
isyanlardır. 1919-24 sürecini anlatan (Doğu Perinçek) kitabı okunmalı. Mustafa
Kemal 1919’da Kürtlere bütün özgürlükleri tanıyacaktı. ‘Oyuna gelmeyin’ dedi.
‘Kürdistan Devleti kurma oyununa, Ermeni Devleti kurma oyununa gelmeyin’ dedi.
Cumhuriyetle birlikte Kürtlerin bütün özgürlükleri tanınacaktı. Doğrudur,
Atatürk stratejik açıdan yaklaştı. Bu 1924’e kadar sürdü. (...)”
‘ŞEYH SAİD KÜRTLERİ ATEŞE ATTI’
“Şeyh Said isyanı taviz koparma amacıyla Kürtleri ateşe
atmıştır. Bu isyan Kürtler için büyük felaket oldu. Barzani ve Talabani böyle
ortaya çıktı. Kürt namusuyla oyanandı, ateşe atıldı. Bush ve İngiltere öyle
yaptı, “Kürtlere devlet vereceğim” dedi. Bunların hepsi hikayeydi. Sonuçta
içinden çıkılmaz bir Kürt ve Kürdistan doğdu. Sonuç trajedidir. Bu tarihi açmak
gerekiyor. (...)”
‘1925 İSYANI KEMALİZMİ OLUMSUZ ETKİLEDİ’
“1925 isyanı ve bastırma, iki taraflı şiddet, cumhuriyeti ve
Kemalizmi olumsuz etkiledi ve demokrasi kaybetti. 1924’e kadar Mustafa Kemal’in
çizgisi önemlidir. Kürt isyanları devreye girince cumhuriyet tökezledi. Mustafa
Kemal bilinçliydi; bu işbirlikçileri tanıdı. Mustafa Kemal’in Cemile Çeto için,
‘Kendi halkına bu kadar ihanet edenin bana da hayrı olmaz’ dediği söylenir.
(...)”
‘1925 Musul-Kerkük oyunu bozulmalı’
“Cumhuriyet ideolojisine aykırı değil. Türkiye’ye en iyi
yardım 1925 Musul-Kerkük oyununu bozmaktır. Türkiye’ye demokratik hizmet
etmektir. (...)”
“1925’te isyan çıkarıp sahipsiz bırakanlar şimdi de iş
başındadırlar. PKK de, HADEP de bunlara karşı uyanık olmalıdır(...)”
‘1925 KOMPLOSU ORTAYA KONMALI KAN DÖKÜLMEMELİ’
“Fırsatım olsa 1925 komplolarını yazarım; eskiden söylediklerimden
daha da çok ve daha güçlü yazarım. Benim idam cezam var, ama ben rahatım. Çünkü
doğru olanı, realiteye uygun olanı ortaya koydum. Çünkü bir eksiklikten
kurtuldum. İsyanlar tehlikeliydi. İsyanların gerçek özü ortaya konabilseydi, bu
kadar kan dökülmez ve Mustafa Kemal de bu kadar tehlikeli olmazdı(...)”
“Bir subay, ‘idamlar fazlaydı, yanlıştı’ dedi. İsmet İnönü
de “Keşke idamları yapmasaydık” demiş. İsyanlar döneminde olanlarla güncel
gelişmeler arasında bağ kurmak gerekir(...)”
‘Şeyh Sait başarılı olsaydı gelecek olan İngiliz
işbirlikçisi saltanattı’
“Atatürk... ‘Cumhuriyet karşıtlarını tasfiye ediyorum’ diyor
ki bu biraz aşırıya kaçsa da daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Diğer iki kesimin
başarısını düşünelim: Sultan Vahdettin zaten bekliyor. Yani gelecek olan ne
demokrasidir ne de Kürt devletidir, İngiliz işbirlikçisi saltanattır... Üçüncü
bir yol da yoktur.” (A. Öcalan, DGM’ye Sunulan İlk Savunma, “Özgürlük
Kazanacak”, s.42)
‘BÜTÜN İSYANLAR CUMHURİYETE KARŞIYDI’
“Bütün isyanlar tasfiye edilirken demokratik olmalarından
dolayı değil; Cumhuriyet karşıtlıklarından, Cumhuriyeti tehlikeye düşürmesi
kaygılarından dolayı hedefleniyordu. Kürt etnik ve dini tabana dayalı
isyanların üyelerine de bu amaçla yürünüyordu. Burada amaç Cunhuriyet’in
korunmasıdır.” (Öcalan, Yargıtay Savunması)
‘EMPERYALİZM BUGÜN DE BİZİ KULLANMAK İSTİYOR’
“Batı, aynı şeyi şimdi PKK’yı kullanatak yapmak istiyor...”
(A. Öcalan, Yargıtay Savunması, Özgür Bakış, 23-27 Ekim 1999)
‘KÜRT FEODALLERİ ÇIKARLARINDAN HAREKET ETTİLER’
“Kaldı ki isyanlar daha çok merkezi otoriteyle Kürt
feodallerinin otorite kavgasıdır. Kürt feodalitesinin fazla endişelerle hareket
etmediği, kendi aşiret ve bölgesel otorite ve çıkarları peşinde koştuğu çok iyi
bilnmektedir. Kim bu çıkarları denetlerse ondan yana geçtiği de tarihsel bir
gerçekliktir. Kürt olgusu ise daha çok etnik, yani aşiretsel, kültürel ve
sosyo-ekonomik olarak bir geri yapı olgusu ve ondan kaynaklanan bir yapı olarak
karşımıza çıkar.” (A. Öcalan, DGM’ye Sunulan İlk Savunma, Özgürlük Kazanacak”,
s.79)
Genel olarak Kürt isyanları, özel olarak da Şeyh Sait isyanı
hakkında yapılan bu değerlendirmelerden sonra BDP’nin Diyarbakır’da Şeyh Sait,
Tunceli’de Seyit Rıza heykelleri diktiği bugünlere gelindi.
Irak’ı işgal eden ve Suriye’de içsavaş kışkırtan ABD ile
birlikte hareket eden Ortaçağ özlemcisi AKP ile ‘Kürt sorununu çözmeye çalışan’
PKK’nın, Şeyh Sait ve Seyit Rıza’ya sarılması doğaldır.
NEVRUZ MEKTUBU
Abdullah Öcalan, 21 Mart 2013 günü Diyarbakır’da okunan mektubunda
şunları söylemişti:
“Son iki yüz yıllık fetih savaşları, batılı emperyalist
müdahaleler baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi
toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye
çalışmıştır... Bugün artık yeni bir Türkiye ‘ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni
bir geleceğe uyanıyoruz... Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim
aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir
imalattır... “
“Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye
ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum
edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli
Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye
ve kararlaşmaya çağırıyorum... “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder