20 Kas 2011

Kur’an’da tebb/kahır sözleri

Dün Tekasür Suresi’nden bahsetmiştik. Bugün de “Tebbet Suresi”ne değinelim. Kur’an’ın iniş sırasına göre 5. suresi olan Tebbet Suresi, çok ilginç bir yaklaşımla başlıyor...
“Kahrolsun Ebu Leheb’in iktidarı,
ki kahroldu da!
Ne malı, ne de topladıkları ona fayda vermez.
O, alevli bir ateşte yanacak!
Çenesi düşük karısı da peşinden,
Boynunda hurma lifinden bir ip bağlı olarak...”
Tebbet kelimesi, Kur’an’da toplam 4 yerde geçiyor. Geçtiği yerlere göz atalım dilerseniz:
“Eğer güzel davranırsanız, kendi benlikleriniz için güzellik sergilemiş olursunuz. Ve eğer kötülük yaparsanız o da benlikleriniz aleyhine olur. Bu sırada, yüzlerinizi çirkinleştirsinler, ilk kez girdikleri gibi mabede girsinler ve egemenlik altına aldıklarını yerle bir etsinler (veliyutebbirû)  diye ikinci vaat geldi.” (İsra 7)
“Şu gördüklerinizin, içinde bulundukları din çökmüştür, (mutebberun) Yapmakta oldukları da boşa çıkacaktır.” (A’raf 139)
“Bunların her birine türlü türlü örnekler verdik. Ve bunların hepsini perişan edip (tebbernâ) batırdık.” (Furkan 39)
Nerede bu kahır?
Tebb kelimesi, geçtiği bütün ayetlerde; yeryüzünde yaşanan bir yıkıma işaret etmiştir. Velev ki karşılık geldiği “acziyet durumu” yeryüzü koşulları içinde vu’u bulabilecek bir acziyettir...
Dolayısı ile Tebbet Suresi de, mevcut iktidara yönelik bir slogan, bir temenni olarak kullanılmıştır. Hatta, Hz. Peygamber ve devrimin öncüleri, yumrukları havada, Tebbet Suresi’ni bağırarak sokaklarda yürümüşlerdir.
“Kahrolsun Ebu Leheb’in iktidarı!
Ki kahroldu da!
Ne malı kurtarır onu ne topladıkları!!!”
Peki ya Ebu Leheb kimdir?
Tebbet Suresi, “Tebbet yed’a Ebu Lehebin ve tebb” diye başlar. Aslında, Ebu Leheb’in “yed”i, yani eli kurusun manasına gelir. Lakin Kur’an’da yed, güç kavramıdır. İktidar gücüne işaret eder...
Ebu Leheb’in kim olduğunu anlamak için çok kitap okumaya gerek yoktur. Çünkü 2. ayette Ebu Leheb tanıtılmaktadır.
‘Ne malı kurtarır onu ne topladıkları!!!’
Topladığı mallar ile anılan Ebu Leheb, demek ki bir kapitalisttir. Bu çığlığın ezilenler tarafından atıldığı da bilindiğinden, demek ki ezen, zorba bir kapitalisttir/kenzodur.
Ve “çenesi düşük” karısından bahseder. Çoğu mealde “odun hamalı” olarak çevrilir. “Hammâlete-l hatab” kavramı, çenesi düşük olduğundan, cehennem koşullarını hazırlıyor olmasına işaret eder. Yani Ebu Leheb’in “zevzek” bir karısı vardır. Ve zevzekliğiyle, zihinleri bulayan bir tiptir...
Muktedir, ezen, zorba bir kenzci olan Ebu Leheb, Allah elçisinin çıkışı karşısında adeta canavara dönüşür.
Ebu Leheb, ateşin-alevli ateşin/cehennemin babası manasına gelir. Şimdi dikkat!!!
Daha önceki yazılarımda, Kur’an’ın cehenneminin “sınıflı toplum” olduğunu anlatmıştım. İşte Ebu Leheb, bu toplum karakterinin inşacısıdır. Ve bu pastadan büyük payı alan şer odağıdır.

Bugün, küresel çetenin baş babaları için Ebu Leheb demek mümkündür. Çünkü o gün durum tam manasıyla böyleydi...
Hırsız Leheb!
İbn Esir, cahiliye döneminde bir defasında Kabe’nin hazinesinden iki altın ceylan heykelini çalmakla itham edildiğinden söz eder. Bu heykeller daha sonra bir başkasından çıkmasına rağmen, bu itham, Mekkelilerin Ebu Leheb hakkında nasıl düşündüklerini göstermektedir. Onun serveti hakkında Kadı Reşid b. Zübeyr, ez-Zuhâî ve’t Tuhaf’ta şöyle yazıyor: “O, Kureyş’in, bir kantar altın sahibi olan dört kişisinden biriydi.” (Bir kantar 200 okkadır.)
Ebu Leheb’in servet sevgisi şu olaydan da anlaşılabilir: Dininin ölüm kalım savaşı olan Bedir Savaşı’na Kureyş’in bütün ileri gelen reisleri gittiği halde o, kendi yerine As b. Hişam’ı gönderdi ve “Bana borcun olan 4 bin dirhemin karşılığı olarak benim yerime gidiyorsun” dedi. Böylece, iflas eden ve borcunu ödeyecek durumda olmayan As’tan parasını geri alabilmek için bir yol bulmuştu.
“Makeseba”i bazı müfessirler kazanç anlamında almışlardır. Yani kazanç sağladığı malını “kesbetti”ğini anlamışlardır. Diğer bazı müfessirler bunu evlat olarak kabul etmişlerdir. Çünkü Rasülullah: “İnsanın oğlu da bir kesbdir” buyurmuştur” (Ebu Davud, İbn Ebi Hatim)
Devam edeceğiz...

Hiç yorum yok: