Yazar: 1 hour ago
Batı’dan daha doğrusu emperyalist güçlerden ne zaman Türkiye’ye ve yönetenlerine yönelik övgüler gelse, acaba yine ne hesapları var diye düşünmeden edemeyiz. Pek çok yurttaşımızın da bizim gibi düşündüğünden kuşkumuz yok.
Türkiye’nin haline bakın.
Batı’nın ve ABD’nin tam bağımlısı haline geldi. Daha doğrusu getirildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan ikilisinin ülke yönetiminde ne gibi maceralar peşinde koştukları bilinmiyor...
Batı’nın ve ABD’nin tam bağımlısı haline geldi. Daha doğrusu getirildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan ikilisinin ülke yönetiminde ne gibi maceralar peşinde koştukları bilinmiyor...
ABD’lere yazılan gizli mektuplar ve yapılan gizli antlaşmalar iddiaları havalarda uçuşuyor… Ne tekzip eden var ne de yalanlayan.
Ülkenin Başbakanı iç sorunlarla uğraşmak yerine, Ortadoğu’da kahraman olmak uğraşısı içerinde, ülke ülke geziyor. BOP’un Eşbaşkanlık görevini yerine getiriyor…
Dün ak dediğine, bugün kara diyor. Ülkede insanlar açlıktan, yoksulluktan kırılıyor, Başbakan Somali çöllerinde, “dünya lideri” olmanın hevesi içerisinde tarih yazmaya çalışıyor.
Dün onur nişanı aldığı Arap ülkelerinin liderlerine, aradan altı ay bir sene geçmeden, emperyalist güçlerin safında demokrasi dersi veriyor ve “çek git” çağrıları yapıyor.
Dün gidip kardeşlik mesajları verip, komşu ülkenin devlet başkanıyla bir arada ortaklaşa bakanlar kurulu yapmanın planını yürütürken, aradan bir yıl geçmeden, yine emperyalistlerle işbirliği içerisinde ona kafa tutup, tehdit ederek “gelirsem seni perişan ederim” mesajları veriyor…
Van’da binlerce insanımız soğuktan, çadırsızlıktan, organizasyon bozukluğundan kırılıyor, günahsız sabiler, çadırlarda çıkan yangınlarda yanıp kavruluyor, “evleriniz sağlam girip oturabilirsiniz” söylemlerine kanan insanlar, yönetenlere inanmanın bedelini canlarıyla ödüyorlar, ülkenin başında ki Başbakan’a okyanus ötelerinden dergi kapaklarında “çakalca planlanmış övgüler” düzülüyor…
Time denen CİA’nın ve FBA’nın kontrolünde ve gizli yönetiminde olan dergi aldığı emir gereği Başbakan Tayyip Erdoğan’ın resmini Ortadoğu’nun en karizmatik lideri övgüleriyle kapak olarak basarken. “hayırdır inşallah”, yine neremizden okkalı bir kazık yiyeceğiz diye kara kara düşünmeye başladık…
Sevgili okurlar, bu durum böyle gitmez
Türkiye’nin her an bölünme olasılığının kapıya dayandığı iddiaları, artık gülüp geçilecek ve paranoya sayılacak devinimler değil….
Ülkede basına yönelik baskılardan ötürü, birkaç gazete dışında, basın gerçekleri dile getiremiyor ve tam anlamıyla iktidar bağımlısı konumunda, sadece para ve kazanç peşinde koşuyorlar…
Türkiye Cumhuriyet tarihinde bu dönem ki kadar karamsar olunmadı. Bugünkü kadar bölünmenin eşiğine gelinmedi. Sıradan vatandaş asgari ücretle ayakta kalmanın mücadelesi içerisinde, oynanan oyunların ayırımında olamıyor. Sadece günlük nafakasını çıkarmanın peşinde, günleri, ayları ve yılları tüketiyor…
Öbür yanda köşeyi dönenler, lüks jeeplerde ve pahalı arabalarda, görkemli villalarda gününü gün eden, dindarlık gösterisi içerisinde, nepotizm yoluyla kazandıkları korkunç servetlerini, İslam’ın kuralı olan “infak” tan (ihtiyaçtan fazlasını dağıtmaktan) kaçanlar için “tatlı hayat” pırıltılar içerisinde devam ediyor…
Bütün bunlar olurken ülkenin Başbakanı hakkında, kabullenilmesi ve sessiz kalınması olanaklı olmayan, iddialar ortaya atılıyor. Başbakan’ın İsviçre bankalarında ki 8 ayrı hesapta 800 milyon liraya ulaşan parasının varlığından söz ediliyor…
Aydınlık Gazetesi’nin 19-20 Kasım 2011 tarihli nüshalarında bu iddia Eski MİT’çi ve Ergenekon tutuklusu, birkaç gün önce Silivri Cezaevi’nde yaşamını yitiren Kaşif Kozinoğlu’nun iddiaları çerçevesinde, ayrıntılarıyla ortaya atılıyor.
Bu konudaki bilgilerin Alman İstihbaratınca ele geçirildiği ve belgelerin CİA’nın elinde olduğu ileri sürülüyor… İddia doğruysa korkunç bir durum!
Böylesi ürkütücü bir iddia karşısında sessiz kalınması düşünülemez.
Ortaya atılan iddianın tabi ki bu aşamada doğru ya da yanlış olduğunu bilemeyiz.
Ancak, böyle bir iddia tirajı 50 binleri bulan bir ulusal gazetede manşet olarak iki üç günden beri sürüyorsa, muhataplarının ve ilgililerin bir açıklama yapması gerekir.
İddia gerçek dışıysa bunun inandırıcı biçimde çürütmeleri ve kamuoyuna gerekli açıklamaları yapmaları gerekir.
Temenni ederiz bu denli korkunç ve üzücü bir gerçek yaşanmamış olsun!
Bekleyip göreceğiz…
Ülkenin Başbakanı iç sorunlarla uğraşmak yerine, Ortadoğu’da kahraman olmak uğraşısı içerinde, ülke ülke geziyor. BOP’un Eşbaşkanlık görevini yerine getiriyor…
Dün ak dediğine, bugün kara diyor. Ülkede insanlar açlıktan, yoksulluktan kırılıyor, Başbakan Somali çöllerinde, “dünya lideri” olmanın hevesi içerisinde tarih yazmaya çalışıyor.
Dün onur nişanı aldığı Arap ülkelerinin liderlerine, aradan altı ay bir sene geçmeden, emperyalist güçlerin safında demokrasi dersi veriyor ve “çek git” çağrıları yapıyor.
Dün gidip kardeşlik mesajları verip, komşu ülkenin devlet başkanıyla bir arada ortaklaşa bakanlar kurulu yapmanın planını yürütürken, aradan bir yıl geçmeden, yine emperyalistlerle işbirliği içerisinde ona kafa tutup, tehdit ederek “gelirsem seni perişan ederim” mesajları veriyor…
Van’da binlerce insanımız soğuktan, çadırsızlıktan, organizasyon bozukluğundan kırılıyor, günahsız sabiler, çadırlarda çıkan yangınlarda yanıp kavruluyor, “evleriniz sağlam girip oturabilirsiniz” söylemlerine kanan insanlar, yönetenlere inanmanın bedelini canlarıyla ödüyorlar, ülkenin başında ki Başbakan’a okyanus ötelerinden dergi kapaklarında “çakalca planlanmış övgüler” düzülüyor…
Time denen CİA’nın ve FBA’nın kontrolünde ve gizli yönetiminde olan dergi aldığı emir gereği Başbakan Tayyip Erdoğan’ın resmini Ortadoğu’nun en karizmatik lideri övgüleriyle kapak olarak basarken. “hayırdır inşallah”, yine neremizden okkalı bir kazık yiyeceğiz diye kara kara düşünmeye başladık…
Sevgili okurlar, bu durum böyle gitmez
Türkiye’nin her an bölünme olasılığının kapıya dayandığı iddiaları, artık gülüp geçilecek ve paranoya sayılacak devinimler değil….
Ülkede basına yönelik baskılardan ötürü, birkaç gazete dışında, basın gerçekleri dile getiremiyor ve tam anlamıyla iktidar bağımlısı konumunda, sadece para ve kazanç peşinde koşuyorlar…
Türkiye Cumhuriyet tarihinde bu dönem ki kadar karamsar olunmadı. Bugünkü kadar bölünmenin eşiğine gelinmedi. Sıradan vatandaş asgari ücretle ayakta kalmanın mücadelesi içerisinde, oynanan oyunların ayırımında olamıyor. Sadece günlük nafakasını çıkarmanın peşinde, günleri, ayları ve yılları tüketiyor…
Öbür yanda köşeyi dönenler, lüks jeeplerde ve pahalı arabalarda, görkemli villalarda gününü gün eden, dindarlık gösterisi içerisinde, nepotizm yoluyla kazandıkları korkunç servetlerini, İslam’ın kuralı olan “infak” tan (ihtiyaçtan fazlasını dağıtmaktan) kaçanlar için “tatlı hayat” pırıltılar içerisinde devam ediyor…
Bütün bunlar olurken ülkenin Başbakanı hakkında, kabullenilmesi ve sessiz kalınması olanaklı olmayan, iddialar ortaya atılıyor. Başbakan’ın İsviçre bankalarında ki 8 ayrı hesapta 800 milyon liraya ulaşan parasının varlığından söz ediliyor…
Aydınlık Gazetesi’nin 19-20 Kasım 2011 tarihli nüshalarında bu iddia Eski MİT’çi ve Ergenekon tutuklusu, birkaç gün önce Silivri Cezaevi’nde yaşamını yitiren Kaşif Kozinoğlu’nun iddiaları çerçevesinde, ayrıntılarıyla ortaya atılıyor.
Bu konudaki bilgilerin Alman İstihbaratınca ele geçirildiği ve belgelerin CİA’nın elinde olduğu ileri sürülüyor… İddia doğruysa korkunç bir durum!
Böylesi ürkütücü bir iddia karşısında sessiz kalınması düşünülemez.
Ortaya atılan iddianın tabi ki bu aşamada doğru ya da yanlış olduğunu bilemeyiz.
Ancak, böyle bir iddia tirajı 50 binleri bulan bir ulusal gazetede manşet olarak iki üç günden beri sürüyorsa, muhataplarının ve ilgililerin bir açıklama yapması gerekir.
İddia gerçek dışıysa bunun inandırıcı biçimde çürütmeleri ve kamuoyuna gerekli açıklamaları yapmaları gerekir.
Temenni ederiz bu denli korkunç ve üzücü bir gerçek yaşanmamış olsun!
Bekleyip göreceğiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder