27 Nis 2013

Yobazın ekonomi politiği


Sarıgazi cemevinde Sivas Katliamı anmasına gidiyordum. Bir Pazar akşamı trafiğin en yoğun olduğu caddeyi geçince... Caddede vızır vızır araçlar. Trafik ışıklarını gördüm, oraya yürüdüm. Fakat ışıklar çalışmıyor. Çaresiz, vızır vızır otomobillerin arasında dans ederek karşıya geçmeyi becerdim. İnsanoğlu tekerleği bulmuş, sonra kapitalizme kapılmış, otomobili icat etmiş, petrolü çıkarmış, şehirleri trafiğe boğmuş ve yine de yılmamış onu denetleyecek kurallar oluşturmuş. Trafik işaretleri geliştirmiş, caddelerde trafik ışıklarıyla yayaya yol açmış. Fakat bizde yeni bir aşama; trafik ışıklarını iptal, kuralları uygulamama dönemi başladı.
Dans ederek geçtiğim caddenin adını kırmızı bir tabelada okudum: “Eski Ankara Caddesi”. “İşte, günün anlam ve önemine uygun bir benzetme” dedim. Sivas Katliamını anlatmaya trafik ışıkları söndürülmüş Eski Ankara Caddesi’nden başlıyorum. Bu, yobazın zihniyetini anlatan bir benzetme. Yobaz, insanlığın bugüne kadar geliştirdiği hiçbir toplumsal değer ve kuralı tanımayan insan demektir. Yobaz, trafik ışıkları söndürülmüş caddede karşıdan karşıya geçmek gibi, akılcı hiçbir denetlemenin tanınmadığı bir yaşamı toplumda zorunlu kılma politikasının militanıdır. Hukuk mu, benim kitabımda yazanlar dışında hiçbir hukuk olamaz diyor. Vicdan mı, o da ne? İnsan sevgisi mi, bizden ve onlardan olana göre değişir... Hoşgörü, “asmayalım da besleyelim mi yani.” Bilim, “sen çamurdan yaratılan insanın maymundan geldiğini söylersin ha?” Felsefe, hikmettir, “hilkat”in mucizelerini yorumlamak neyine yetmiyor.
Yobazın patronu
Yobaz, halkımızın özlü sözüyle niteleyecek olursak, insanlıktan nasibini almamış insan demektir. Bilimden, felsefeden, sanattan, hukuktan, ahlaktan yoksun bir yaşama razıdır. Sivas katliamını yapan yobaz, onlarca insanı yakmış olmaktan hiçbir pişmanlık, hiçbir vicdani sızı duymaz. Fırsatını bulduğunda tehdit ederek, övünçle “Yaktık, yine yakarız!” diye bağırır. İşverenleri yobazı doğururken vicdanını sezaryenle aldırmışlardır.
Kimdir yobazın patronu? Türkiye’nin patronu, sermaye sınıfı yobazın da patronudur. Ülkeyi sömürü cennetine çevirmek için insanlığı yıkıp yakma işini yobazlara ihale etmiştir. Yobazın çoğunluğu oluşturduğu bir ülkede taşeron işçilik olağan hale getirilmiştir. Sendikalaşıp hakkını aramak yerine boğaz tokluğuna iş bulduğu için patronuna şükreden bir işçi sınıfından başka daha ne ister patron? Sömürüye rıza gösterip ilahi adaletin öte dünyada sağlayacağı cennet için dua eden bir işçi egemen sınıfın ballı rüyasıdır. Gerektiğinde savaşa sürmek için yobazdan daha iyi bir asker olur mu? Din ve millet için kardeşini bile kesmekten geri durmayacak bir insan, bu patronlar ve onların devleti için ideal insandır.
Hükümeti ve devleti
Yobaz, Sivas Katliamıyla hükümet olmaya giden yolda önemli bir aşama kat etmiştir. O gün, Madımak otelinden 35 aydının isli cesetleri çıkarılırken başbakan Çiller, “halkımıza bir şey olmamıştır, otelde dumandan zehirlenenler var” diye açıklama yapmıştır. Cumhurbaşkanı Demirel, danışmanı Cüneyt Arcayürek’in yazdığına göre “Karıştırmayın şu memleketi, Aziz Nesin tahrik etmeseydi” demiştir. Daha olayın acıları yürekleri dağlarken kurbanlar suçlu, katiller haklı ilan edilmişti. Hemen arkasından yobazı yargılayan mahkemeler kuruldu, on bin kişinin katıldığı bir katliamda bula bula yargılayacak 105 suçlu buldu. Günü geldi dava zaman aşımına uğratıldı. Günün başbakanı çıktı, mahkeme sonucu halkımıza “hayırlı olsun!” dedi.
Hükümette süreklilik, devlette devamlılık esastır. 19 yıl sonra Sivas Katliamı kanamaya devam ediyor. Artık her yer Sivas’tır ve bir “tahrik” olmayagörsün yobazın ne yapacağı hiç belli olmaz.
Ne demişti yobazın yaktığı insan:
“Bir gün gelir bu kör acı kendisine bilenir/Zamana katmer katmer bir gül anlam eklenir
(...) Görmese de altıok metin oğul veren günleri/ Toprağın tavından sezip, kemikleri şenlenir
Sivas’ın acısını yenecek insan, oğul veren günlerin insanı, geleceğin Türkiye’sinin insanlıkta nasibini almış insanı olacaktır.
Son Güncelleme: Salı, 10 Temmuz 2012 19:00

Hiç yorum yok: