Komşu iki ülkeyi ayıran ve akraba olan iki halkı birbirinden uzak tutan hudut Suriye devlet başkanı Beşşar Esad'ın 2004 yılındaki Türkiye ziyareti ile uzun bir zaman birbirine hasret kalanların kardeşlik köprüsüne dönüşmüştü. Suriye-Türkiye sınırı iki ülke arasında başlayan "örnek" ilişkilere uygun olarak, yıkım ve nefret sembolü yerine, dostluğun simgesi haline dönüşmüştü. Esad genelde Arap-Türk, özelde Suriye-Türkiye ilişkilerini ulaşabileceği en üst seviyeye çıkartmada samimi ve ısrarcıydı. Bunun bölgemizin huzuru ve istikrarı için ne kadar ehemmiyetli olduğunun idraki içindeydi. 16 Eylül 2009 tarihinde İstanbul'da yaptığı konuşmada şu noktaları ısrarla vurgulamıştır:
*Yabancı kuvvetlerin yakıtı olmayı kabul ettiğimiz için kendi hakkımızda çok büyük bir hata ve yanılgı içindeydik
*Aldığımız kararların vatan maslahatlarına uygun ve halkın talepleri ile uyum içinde olması elzemdir
*Farklı renklerin anavatanı olan Ortadoğu coğrafyamızda tek bir rengin yalnız başına var olması mümkün değildir. Hiçbir güç ne kadar kudretli olursa olsun halkları ve inançlarına sırt çeviremez
*Karşılıklı çıkarlar esasına dayalı büyük devletlerle kurulacak ilişki yararlı olabilir, amma ve lakin sadece büyük devletlerin maslahatlarına hizmet edip tabi olmak hiçbir biçimde kabul edilemez. Böyle bir ilişkiyi reddetmek nispi bir zarar verebilir, ama kabul etmek kesinlikle bağımsızlık ve egemenliğin katli demektir.
Erdoğan'ın dönüşü
Mübarek Ramazan ayında yapılan Esad'ın konuşmasına Erdoğan'da destek verdi. Konuşmasının samimiyetini burada tartışmak abesle iştigal. Erdoğan özetle şunu söyledi:
" Güçlü bir Suriye güçlü bir Türkiye demektir. Dostlar arasındaki sorunlar her daim diyalog yolu ile çözülebilir." O senelerde Suriye-Türkiye ilişkileri, bölgemizde ve dünyada emsal alınması gereken alaka olarak gıpta edilirdi. Şimdi geldiğimiz nokta nedir ona yakinen bakalım.
Lübnan kaynaklı haber sitesi olarak geniş kesimlerce takip edilen elektronik haber sitesi (Elahd) Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı terör örgütü sorumlularının Türk istihbaratı ile irtibatlı olduğunu iddia etti. Türk istihbaratının bu ilişkiyi Türk Dışişleri Bakanlığı bilgisi dâhilinde icra ettiğini yazmıştır. Türk istihbaratının bu örgütten, intihar eylemleri organize etmeyi reddeden, Şam ve etrafında terör eylemlerini tırmandırmayı kabul etmeyen, mezheplere karşı cinayet eylemleri üstlenmeyen Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) tasfiye etmesini, Suriye devletine yakın duran Kürt yapılanmalarına karşı terör eylemleri yapmasını, lider kadrolarını katletmesini ve bu terör örgütünden Türkiye'ye yönelik herhangi bir terör eyleminde bulunmamaları için taahhüt aldığını kanıtlayan ÖSO komutanlarından hâsıl ettiği bilgi ve belgeye sahip olduğunu beyan etmiştir.
Türkiye sınırına yakın Afrin, Tel Abyad ve Kamışlı bölgelerinde (IŞİD) terör örgütünün ÖSO ve Kürt silahlı gruplarına karşı başlattığı geniş çaplı saldırıların Türk istihbaratı ve Dışişleri Bakanlığı ile ortak koordine edildiğini ifade etmiştir. Kürt lider Salih Müslim'in oğlunu katleden kurşunun Türkiye sınırından ateşlendiğini iddia etmiştir. Türkiye tarafından bu cani ve harami terör örgütüne ağır silah ve füzelerin verildiği ve yaralıların Ceylanpınar, Urfa ve diğer kentlerde tedavi edildikleri bilgisi bölge kaynaklarca da teyit edilmiştir. Kilis iline yakın Suriye Azez kasabasının ÖSO'dan alınarak bu tekfiri örgüte bırakılmasının yegane sebebi bu örgütün Türkiye içinde eylem yapmamasına karşılık olarak bırakılmıştır. Katar yetkililerin ÖSO yetkilileri ile yaptıkları toplantıların ardından ÖSO'nun tekfiri örgütün kurbanı olduğu, Suriye'nin makul muhalif gücü olarak silahlandırılması ve desteklenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.
Bender bin Sultan Türkiye'ye kızdı
Önemi kaynaklar, Suudi İstihbaratın Türk istihbarat subayları ile bu konuları görüşmek için toplantı önerisine Türk istihbaratının sıcak bakmadığını, bundan dolayı Suudi istihbarat şefi Bender Bin Sultan'ın Türkiye ve Katar'a öfkelendiğini IŞİD'e 9 Lübnanlı rehinenin bulunarak öldürülmelerini emrini verdiğini ve öldürüldükleri takdirde Türkiye ve Katar'ın büyük bir bela ile karşı karşıya kalmasını arzuladığını ifade ettiler. Aynı kaynaklar, bu kötü son hâsıl olmadan 9 Lübnanlı rehinenin serbest bırakılması için herkesin devreye girdiğini söylemişlerdir. Para, Suriye devletinin bazı tutukluları serbest bırakması ve Katar ve Türkiye'nin girişimleri ile rehineler serbest kaldı.
IŞİD'ten İstanbul'u uçururum tehdidi
Türk istihbaratı ile (IŞİD) arasındaki ilişkilerin bozulması hudutların kapatılması hadisesi ile tekrar zuhur etmiştir. IŞİD Kilis Bab Elsalem kapısını ele geçirdiği zaman Türkiye'den giriş çıkışların, silah sevkiyatının ve aileleri için özel kampların kurulmasını talep etmişti. Uluslararası tepkiden çekinen ve IŞİD ile organik bağı olmadığını göstermesi için Türk Dışişleri sınırı kapattığını ilan etmişti. IŞİD'ten gelen "İstanbul ve Ankara'yı intihar eylemleri ile Reyhanlı gibi yakarım" tehditleri ile bir Türk istihbarat temsilcisi ile IŞİD yetkililerin yaptığı görüşme esnasında hududun açılmaması halinde sınır bölgelerindeki Türk askeri mevcudiyetine karşı saldıracaklarını söylemeleri, büyük bir restleşme yaratmıştır. Bu olayların ardından Türkiye sınırı tekrar açmak zorunda kalmıştı.
Bu olaylarda İHH'nın rolüne dikkat çekmekte yarar var. Kafkas, Balkan ve Orta-Asya bölgelerinden gelen terör örgütleri mensuplarına "yardım" ve "yataklık" yaptığı iddia edilen İHH'nın (IŞİD) ile yakın ilişki içindedir. Bu iddiayı dillendiren kaynakların, medyada ağır eleştirilen İHH'nın Hükümet tarafından İHH ya bundan dolayı "ayar" vermek zorunda kaldığını iddia etmiştir.
Türkler ve Suriyeliler olarak hududumuzu bu hale kimin getirdiğini sormamız gerekmiyor mu? Dostluk, kardeşlik ve barış köprüsü olması gereken hudutlarımızı tehdit, terör, çatışma, talan ve yağma güzergâhına dönüştüren zihniyet hangi akla hizmet etmektedir? Türkiye'nin yeni komşusu mezhepçi, fitneci, cani ve harami Irak ve Şam İslam Devleti Türkiye'ye huzur, ekonomik istikrar ve barış getirebilir mi? Bu harami rahmet ve vicdan yoksunu teröristler Suriye'ye demokrasi, bir arada yaşama kültürü ve hürriyet getirebilir mi? " Güçlü bir Suriye güçlü bir Türkiye demektir" diyen Erdoğan'ın Esad'ın İstanbul'da yaptığı konuşmadan hiç ders almadığı aşikâr. Bu belli de, Erdoğan hududuna musallat ettiği bu terör örgütlerinden nasıl kurtulacak. Buna verecek cevabı var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder