13 Ara 2013

Her gün Muharrem!

Kerbela'ya yürüyüşün 2'nci günüdür bugün. Amansız saltanat düşkünü Yezid'in neferlerine karşı, 72 çıplak ayaklı insanın yürüyüşünden bahsediyorum. Kimine göre 2000 nefer, kimine göre 40.000...
72 insanın karşısındaki korkunun resmi olarak dev ordular. Keza, 72 yürek ve katar katar dizilmiş dualardan ibarettir Kerbela. 73'üncü kişi yoktur o kan deryasında. Görmeyi bilen, Hüseyin'den ziyadesini göremez bu korku dehlizinde...
Saltanatperest Yezid'in paralı askerleri oklarını hazırlar ve kılıçlar çekilir. Bir kişi... Sadece Bir kişinin hücumu, yüzlercesine geri adım attırır. Korkak kimdir? Bir avuç insan karşısında kalbi pır pır eden paraperest soytarılar değil mi? Yoksa, yalın ayak yürüyüşün en ön safındaki, ölüme "kalbi bir gelinlikle" koşanlar mı? Öyle ya, zamanın ruhu değişti. Kimileri artık "Yezid'in safında olduğunu açıktan söyler oldular". Ki o gün, vilayet ve makam uğruna satılmış hakikatler karşısında, bir avuç insanın kıyamı olarak vücuda gelmişti Kerbela. Ve belki de Kevser Suresi müjdeliyordu şahadeti. "Rabbinin yolundan ayrılma ve güçlüklere göğüs ger" ayetini, oğlu Ali Ekber düştüğünde mırıldanan Hüseyin'in yüzünde bir kararlı tebessüm. Ve karşısındaki on binlerin çehresine düşmüş korku.
Şirkin sayısal çokluğuna aldanmayın. Keza, tevhidin azınlığı; dev orduları uçurumlara sürüklemiş bir kararlılığın mümessili olmuştur. Kerbela, yaşanıp gitmiş bir vak'a değil, yaşanmakta olan bir davadır en temelde. Ve yaşanacak olan. Bugün ve yarın. Ve belki, yarından da yakın...
Her yer Kerbela her gün Aşure...
Asrın vicdanını prangalamışsa Yezid'ler, Hüseyin'ce bir iş yapmak zamanı gelmiş demektir. Huruc etmek, kıyam etmek, başkaldırmak! İşte Hüseyin'ce yaşamak böyle bir şey. Öyle ya; "Gidenler, Hüseyin'ce bir iş yaptılar, kalanlar ise Zeyneb'ce davranmalıdır. Bunların dışında kalanların tamamı Yezid'dir..."
Zeyneb...
Yezid'in sarayını başına yıkan bir "kadın". Hüseyin'in öcünü almak muradıyla, zincirlerle sürüklendiği dikenli patikalarda, kararlığın esaslarına uygun düşen o yüksek mücadelenin şanlı bayrağı. Zeyneb, gayret ruhudur. Gayret ruhuyla ruhlanmayanlar ise, Yezid'in safında durmuş olanlardır.
Hüseyin, "Kral çıplak diyebilmektir". Zulüme karşı ses yükseltmektir. Susmamaktır. Dik durmak. İşte bu yüzden "Lebbeyk ya Hüseyin" diye haykıranlar, Kerbela'da oklanmış naif bedenden ziyade, o ruha çağrı yapmakta. Yetiş ya Hüseyin! Yetiş ve bizim ayaklarımızı sabit kıl. Bizde tecelli et. Toplumda tecessüm et. Kral çıplak diyebilme onurunu ihya edecek ruhlara dönüştür bizleri.
İşte o çağrının esası budur dostlar.
Zalime itaat etmemektir
İsyan ve ölüm. Bu ikisi birbirine yoldaştır. Ne kadim bir öyküdür bu böyle. Tarih boyunca Hüseyin'ce kıyam edenlerin en yakın dostu olagelmiştir ölüm. Ölüm bir düğündür Hüseyin'ce kıyam edenlere. Yezid'ce saltanat sürenlerin kaygısı, ebedilik arzusundan ileri gelen korkusudur ölüm. Hüseyin'ce yol sürenlerin ise, nişanı, mührü ve madalyasıdır. Asırlar boyu nesillere aktarılacak bir nişanedir. Öyle ya, bir sevdadır ölüm. Hakikat uğruna koşarken kanlı topraklara, karşısındaki koca orduları gözü görmez bir cezb halinin tecelli etmesidir insanda. Korkusuzluktur. Zalim sultana itaat etmemektir. Zorbalık karşısında susmamaktır en basitinden. Ve Hüseyin kadar mert olmaktır, kahpe zulüm meydanlarında...
Muharremlik geldi dostlar. Efkârlıyız. Hüseyin'i hatırlamanın ve O'nun yüce mücadelesinin yanından dahi geçemeyen yaşamlarımızı sorgulamanın elim ızdırabı içindeyiz. Korku ve kaygılarla, kalabalık ordular karşısında sinmişliğimizdir vicdanımızı eşeleyen. Ve bizi, Hüseyin'e doğru yürümeye zorlayan...
Hüseyin'ce gidenlere...

Hiç yorum yok: