31 Oca 2014

“Şeref”e Veda

2013 yılı bitiyordu,
Hazırlanıyordu rakı sofraları bir yandan,
Bir yandan da yılbaşına inat zikir halkaları,

Sevap kazanmak için günah gecesinde.
Ciplerle gelinmişti tekkeye,
Ciplerle gelinmişti elit mekânlara,
Cübbelerin düğmeleri kraliyet amblemli,
Sakallar tıraşlı, alttan ve yanaktan,
Abiyeler, uygun çata ve bijuteri…

“Nur yüzlü” hacı ağabeyler namaza durur yılbaşı gecesi,
İlk kadeh aç karnına içilir demlenmek için laik sofralarda,
Hükümetin başı kalabalık
Savcılar, dosyalar, planlar…

Uyumak yok,
Kapanması gereken dosyaların başında.
Saatler ilerler,
Müzik hafifmeşrep,
İlahiler, tilavet başlar yanık sesli,

Cezaevinde kumandanlar kulak kesilirler havai fişek seslerine,
Ve yazarlar kızlarını hatırlarlar, akademisyenler oğullarını ve yalnız kadınlarını özlerler,
Ve asgari ücreti açıklar dindar bir bakan; “takım elbisemin yarı parası” diye…
Arada kaynar 846 lira,

Muhalifler demlenmektedir,
Yandaşlar tespih namazındadırlar,
Birileri dinlemede,
Diğerleri tetikte geçirirler geceyi,
Tam zamanıdır.
Ve asgari ücreti açıklar bir heyet; 846 lira…
Nasıl geçinir insan?
Çocuğuna ne yedirir?
Karısı ne giyer özel gecelerinde asgari ücretlinin?
Cevap yandaşlardan gelir,
“önceki hükümetlerde nasıldı?” diye.
Allah terk etmiştir gönülleri,
Rakılar zıkkım olur boğazlarda,
Samur seccadeler üzerinde kılınan namazlar kabul olmaz,
Aç varken, tok zıbarılan bir memlekette…
Tok bir memlekette aç kalınmaz elbet.
Köpek maması muhteviyatlı nevaleler girer asgari ücretlinin evine.
“Haline şükret” der yağlı suratıyla bir din adamı,
“Haline şükret” der mahkeme duvarı suratıyla tespit komisyonu başkanı,
“Haline şükret” der her kurt, her kuş, her köpek,
Köpek olduklarındandır ki, anlamazlar bir çocuğun canı ne çeker?
Köpek olduklarındandır ki, “ne bulursan onu ye”, derler…
Allah diyen diller açıklar asgari ücreti,
Allahsız bir kalbe sahipken hemde…
Yılbaşı gecesidir,
Yudumlanır son kadehler,
Dualar, namaz sonrası âminler…
Asgari ücretlinin çocuğu inler,
Anne ağlar, “alacağız” der,
Baba somurtur, bir tokat aşk eder,
“Yat! Uyu! Sabah olunca bakarız” der,
Babasının sesiyle siner çocuk, kanar,
Uyur, kahvaltı hayaliyle,
Uyur, aç, sabah olsun diye,
Uykusu, Tanrının terk ettiği gönülleri lanetler,
Uyur, Allah işitir,
Uyur, uyanır gazap melekleri,
Gök uyanır,
Uyur, insanlık ölür.
Ölür o gece asgari ücretlinin çocuğu,
Ruhsuz uyanmak için,
Aç yatarken yatağında…
Hazırlık yapılır yılbaşı gecesi,
Günahtan kaçanlar zikre koşar,
Sohbetçi gelmiştir dergâhtan mahalleye,
Sohbetçinin tespihi, asgari ücret tutarı…

Yılbaşı gecesinde açıkladılar asgari ücreti. Güme gelsin diye sanırım infial. Zira rakı sofralarındadır muhalifler. Zira dergâhlardadırlar hacı ağabeyler, sanki dergâhta olmasalar sokağa inecekler…

Yılbaşı hengâmesinde açıkladılar asgari ücreti. Tespit komisyonu beton bakışlarıyla masada, midesi ekşimişti sanki öğlenki yemekten bakanın, açıkladı kararı. Alışverişteydi, trafikteydi muhalifler.

“Bu gece siyaset yok” diyordu karıları, “baba yeter” diyordu çocuklar “izleme haberleri”. Haberlerde asgari ücret açıklanıyordu oysa, 846 lira.

“Elimizden gelen bu” diyordu milyarder işverenler, “elimizden gelen bu” diyordu yolsuzlukla suçlanan kabine, piyasalar, pariteler, ekonomistler, dengeler…

“Hele bir bu gece geçsin” diyordu birileri, “Nişantaşı eğlencesi bir bitsin sorarız hesabını”. Zaten tam da o güne, o yüzden bırakılmıştı açıklama. Toplum mühendisleri, danışmanlar, uzmanlar…
Soramaz hesap asgari ücretli. Hak nedir bilmez. Haline şükret der sürekli birileri. Şeyhi, annesi, eşi… “Bunu da bulamayan var” derler.

Çocuk, “baba, biz de kutlar mıyız?” diye sorar yılbaşını. Baba duymuştur Cuma’da hocadan günahtır diye. Can simidi olur babaya hutbe, “Gâvur âdeti yavrum, yılbaşı kutlanmaz” der. Çocuk, baba bari sucuk alabilir miyiz der. Reklamda görmüştür. Canı çekmiştir garibin. Oysa canı yoktur, süzülmüş kazağı içinde. Canı çekemez, hakkı yoktur can çekmeye. Tanrı onu öyle imtihan edecektir. Karşı gelmek kadere isyandır.

Yandaş hacılar toplanırlar yatsı ezanıyla camide. Çıkışta sohbet vardır, zikir vardır, ders vardır. Günah gecesine temiz kalmak için, kekli pastalı ibadetler edilir. Namaz zor. Mideler patlarcasına dolmuş etle. 

Secdede geğirtiler yutulur. Soda içmek gerek mübarek!

İlk kadehler yuvarlanırken açıklandı asgari ücret. Yatsı kameti getirilirken. Yemek sonrası yenen tatlılar sırasında açıklandı 846 lira.
Evlere gelinir yorgun, zom, bacaklar hissiz,
Evlere gelinir terli, huzurlu, zikirden çıkılmış…

Uyur büyük devirmiş muhalif. Uyur zikirde ter kan içinde kalmış hacı. Uyur memleket. Lakin uyuyamaz asgari ücretlinin çocuğu. Aklı reklamda gördüğü sucukta kalmıştır. Ağzı sulanır. Yorgana sarılır. Annesi yanı başındadır yatakta. Aynı yatakta yatılır, ona sarılır. Karnı aç. Soba tek odada…

Sabah ezan okur müezzin efendi. Lüks arabalar Eyüp Sultan yolunda. Akşamdan kalma muhalif uyanamaz. Başı kazan gibi. Gazeteler milli piyango tam listesini yayınlar. Akşamki frikikler, ünlüler, mekânlardan kareler…

Küçük bir haber asgari ücretten bahseder. Gözlüksüz okuyamazsın. Uzlaşılan rakam 846 lira.
Dincisi laiki anlaşmıştır rakamda. Aksi halde yıkılmalı değil miydi memleket? Kaportaları farklı adamlar, alayı kapitalist. Biri Allah der, diğeri insan hakları, evrensel hukuk. Her ikisi de yalancıdır. Zira kapitalizmin olduğu bir yerde ne Allah vardır, ne insan, ne de onların hakları. Tek ve bir kadiri mutlak, para ve satın alabileceği şeylerdir.

Asgari ücretliyi biri cennetle kandırır, biri evrensel değerlerle ancak çocuğun canı hala sucuk çeker, laf anlamaz ki hergele…

Asgari ücretli vazgeçmiştir şereften, hamiyetten. Sadaka bekler, erzak bekler, onurundan vazgeçer, makarna, pirinç, bir bütün piliç… Cihan yansa umurunda değil. Derdi aç çocuğunun nefsini körlemek. Bir de aşağılanır bu yüzden, aşağılanır röfleli kadınlarca. Zira savaşamaz, hak nedir bilmez ki savaşı bilsin, hak onun yakınına bile uğramamıştır hiç, cahildir de. Bir de bu yüzden aşağılanır. Seçme seçilme hakkı verilmiştir kendisine ama ruhu çalınmıştır. Umurunda da değildir hani. Çocuk aç, çocuk sağlıksız, çocuk sucuk bekler.
Bulur buluşturur, çalar çırpar. Gayrı hiçbir Tanrı ona hesap soramaz. Gider pazara. Kanserojen, GDO, hormon dinlemez, en ucuzun da ucuzunu alır. Aldıkları iki poşet. Sucuk ta almıştır. Çocuk canlanır. Çocuk babasına sarılır.

Evde sucuk pişer tavuk kıymasından yapılma. Yağa keser tavada. Kokusu bile öğürtür hacı ağabeyleri, sosyal demokrat laikleri…

Çocuk babasına sarılır, anne gülümser, evde sucuk pişmiştir ya!
O yeter…


Hiç yorum yok: