SERVER TANİLLİ
Halkımızın başına gelenler....
Pazardan beri çok rahatsızım yurttaş olarak.
Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Yılmaz Esmer ile ekibinin yaptıkları bir araştırmayı, 31 Mayıs Pazar günü, gazetelerde görmüş ve okumuşsunuzdur. Türkiye’de 34 ilde yapılan “Radikalizm ve Aşırıcılık Araştırması”nda, halkın çeşitli konularda sorulara yanıtları, tutuculuğun geldiği noktayı ortaya koyuyor:
“Dindar ve farklılıklara kapalı bir toplum”dur karşımızdaki, Cumhuriyet’e göre.
Milliyet de,“Hoşgörüden eser kalmadı!” diyordu manşette.
Prof. Yılmaz Esmer ve ekibi, 18 Ağustos 2007 günlü Milliyet’te de, bir başka araştırmada, din, dindarlık, laiklik konularında, toplumumuzun gelip durduğu noktayı pek güzel gösteriyordu. Son araştırma ise, kimi ı’ların üstüne noktayı koyuyor.
Durup okumalı ve yapılması gerekeni yapmalıyız...
Araştırmadan çıkan dikkat çekici sonuçlar şöyle:
Yurttaşların yüzde 62’si, “din”i, yaşamındaki önem sıralamasında birinci basamağa koyarken, aynı oran “laiklik” için yüzde 16’da, “demokrasi”de yüzde 13’te kalıyor.
Halkın yüzde 75’i çocuklara Kuran kursu açılmasını isterken, dünyayı anlamak için bilim yerine dini rehber edinenlerin oranı ise yüzde 56’yı buluyor.
Halk, “kızı şortla dolaşanı, içki içeni, oruç tutmayanı, deist ya da ateist olanı, Hıristiyanı, Yahudiyi, nikâhsız yaşayanı” komşu olarak istemiyor. Söz konusu gruplarda en hoşgörüsüz yaş dilimini 15-18 yaş arası gençlerin oluşturması düşündürüyor.
Sadece bunlara bakıp irkilmemeniz mümkün mü?
Kadın-erkek eşitliği de havaya savruluyor:
- Yüzde 74, ev kadını olmanın, çalışmak ve para kazanmak kadar tatmin edici olduğunu düşünüyor;
- “Aile reisi erkek olmalı” diyenler, yüzde 71’lik kesimi oluşturuyor;
- Yüzde 61’e göre, “Kadın her zaman kocasına itaat etmeli, sözünden çıkmamalı”;
- “Ülkede işsizlik varsa çalışmak kadınlardan çok erkeklerin hakkı” diyenlerin oranı yüzde 64;
- Kadınların bir işte çalışmak için kocasından izin almasının doğruluğuna inananların oranı yüzde 84; kadın yalnız bir yere gidecekse kocasından izin alması gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 85.
- Yüzde 62’lik dilim Müslüman kadınların evin dışında başını örtmesi gerektiğini savunuyor...
Araştırma, ABD ve AB’ye karşı, Türkiye’yi bölme konusunda bir kuşkuyu da dile getiriyor.
Noktalamanın sırasıdır: Bu nitelikleri gösteren bir topluluğa, bir cemaat, bir ümmet, dahası güruh diyebilirsiniz, ama çağdaş bir millet diyemezsiniz.
Onunla bir demokrasi kuramazsınız.
Uluslararası ortamda, Avrupa Birliği’nin kapısında neyin adına konuşabilirsiniz?
Dışardan tehdit altında olduğunu düşünen, donmuş ve değişime uzak bir toplum önümüzdeki.
Ama böyle değildik, böyle olduk!..
1923 Devrimi’ni yapanlar, bu ülkeye bağımsızlığı tattırırken, laikliği getirip dini vicdanlara emanet ederken, çağdaş bir toplum yaratmanın da işaretlerini göstermişlerdir. Bugün övünüyorsak onları yadediyoruz.
1950’lerle demokrasiye karar ettiğimizde de, başka bir gelecek adınaydı.
Ne var ki, iktidara gelmek ve orada kalmak için, halka yalanlar söylendi ve yanlış yollara döküldük. Açıkça itiraf edelim: Halk da kullanıldı ve aldatıldı.
Bir altmış yıllık dönem açıkça görülüyor...
Son yedi yıllık AKP dönemi de, bir rezilliğin örneği olarak, gözler önündedir. “Kuran kursları, imam hatipler ve türban” diyerek kollarını sıvadı, yurdu yurt olmaktan ve halkı da halk olmaktan çıkardı. Bu suç Yüce Divanlarca ondan sorulacaktır...
Sürdüreceğimiz elbette demokrasidir: Onun içine, başta akılcı ve bilimsel eğitimi koyup halkımızı çağımızın nimetlerinden tattırarak; bir de kadınla erkeği eşit kılarak, dini de vicdanlara emanet ederek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder