2 Oca 2011

15 Şubat 1997 "İslam Faşizmi"


Türkiye siyasasını yönlendiren siyaset mühendisleri "hapşırıktan nem kapacak" aşamaya gelmiş durumda. Hırsızlıktan, yolsuzluktan, başlayarak rejimin değiştirilmesine dönük her türlü pisliğin üstü "komplo, provakasyon, tertip, montaj" gibi yalana dayalı kavramlarla örtülmeye çalışılıyor. Tarih bize "finans kapitalin en gerici en şoven, en emperyalist unsurlarının açık ve terörist diktası" olan faşizmin, yalana dayanarak yıllarca ayakta kaldığını yaşanan acı örneklerle gösteriyor. Türkiye'de "finans kapitalin desteğindeki İslam sermayesi ve Arap ırkçılığıyla birlikte hareket eden, ABD güdümündeki gerici ümmetçi AKP iktidarı" düşünüldüğünde ortaya faşizmin "İslam faşizminin" teorik unsurları çıkıyor.

Dilerseniz tam burada düne dönelim "bu yazının hangi yazı olduğu" sorusuna yanıt verelim:


"Din, inanç çerçevesinde kalsaydı/kala-bilseydi hiç kimsenin bir diyeceği olmazdı. Sağcısı-solcusu, kentlisi-köylüsü, işçisi-patronu, ilericisi-gericisi, inanı-inanmayanı ile Türkiye halkı, yüzyılın başında çağının gerçeğini belki yakalayabilirdi.

Oysa ölçü kaçtı/kaçırıldı, iş şirazesinden çıktı/çıkarıldı. Sandıktan çıkan bay ve bayan iki diktatörün ellerinde inanç boyutundan soyutlanan din, siyaset aracı olarak iktidar oldu. Erbakan ve Çiller'in elele vererek büyük bir aşk ve şevkle bugün için kurtardıkları tek şey, dinci-faşist kırması bir azınlığın sahte cennetinde bir gün daha fazla iktidarda kalmaktır.

2000'li yıllara kadar ve de hatta daha uzun yıllar için düşledikleri/ özledikleri/ öngördükleri rejimin adı, düpedüz faşizmdir. İslam faşizmidir.

Onların peşinden sürüklenenlerin düşünceleri eğer siyasette egemen olacaksa, onların peşine takılanların doymazlıkları eğer siyasette beceri sayılacaksa ve de bu aymazlar halkın gücü ile değil, yine tanklarla durdurulacaksa; bize düşen dövüşmektir.

•••

Türkiye tarihinde bir daha 12 Eylül 1980 yaşanmasın diyenlerin kulakları barış/uz-laşma/eşitlik/kardeşlik yalanlarıyla dolu. Kimse yanlış hesap yapmasın, kulakları yalanla dolu olanların çoğunlukta olduğunu unutmasın. Koskoca bir halkın 'parlamento aritmetiği' ile sonuna kadar kandırılabilece-ğini sanmasın. Türkiye halkı, yeniyi aramanın, denenmemişi denemenin, ülke sorunlarına çağdaş çözümler önermenin, birey olmayı özlemenin, emeğe saygı göstermenin, barış türküleri söylemenin, özgürlük/eşitlik demenin, demokrasi istemenin bedelini, son 30 yılda çok ağır biçimde ödedi.

Görünen o ki, ödenen bedel yeterli değildir. Biraz daha bedel ödenecektir. Belli ki, biraz daha kan ve gözyaşı dökülecektir. Ama bu bedel sonuna kadar ödenmeyecektir. Ödenmeyecektir, çünkü bir adım sonrası faşizmdir. İslam faşizmidir.

•••

Ülke, bölge ve dünya ölçeğinde yaşanan deneyimler İslam faşizminin askeri diktatörlükle önlenemeyeceğini gösteriyor. İran'a, Afganistan'a, Pakistan'a, Libya'ya, Irak'a, Suudi Arabistan'a, Kuveyt'e, Somali'ye uyuyor olsa da, İslam faşizmi Türkiye'ye uydurulamıyor. Kötümser olmaya gerek yok. Hayır demeyi, başkaldırmayı anımsamak yetiyor.

Ölçü kaçsa da Türkiye'de işler iyiye gidiyor. Yıllarca 'kanımız aksa da, zafer İslamın' sloganı peşinde koşanlar Susurluk' ta iş üzerinde yakalanıyor. Şeriat yanlılarının faşist sürülere karıştığı gerçeğini artık kimse yadsıyamıyor. Yalancının mumu yatsıya kadar yandığı bir kez daha kanıtlanıyor. Yalancı mum söndürüp, kına yakmayı umuyor. Medya diyor, kartel diyor olmuyor, saptırma yalan diyor tutmuyor. Halk yutmuyor. Bunları tanıyor. Kim olduklarını biliyor.

•••

Bunlar var ya, bunlar; yüzyıllar önce insan vücudunu kesip biçen ünlü tıb bilgini İbn-i Sina için Buhara'da ve Bağdat'ta 'katli vacip fetvası' çıkarıp, yüz yıllar sonra onu büyük İslam alimi diye yutturmaya kalkışanlardır.

Onlar var ya, onlar; Kayseri'de TÖS kongresini tutuşturanlardır. Sivas'ta iki kez diri diri insan yakanlardır. Gaziantep, Amasya, Tokat, Malatya ve Elazığ'ı ateşe verenlerdir. Kahramanmaraş'a Çorum'a faşizmin alevini sıçratanlardır.

Bunlar var ya bunlar; yüzyıllardır ve de son bir yıldır namaz kılmayanın/oruç tutmayanın kırbaçlandığı, hırsızların elinin kesildiği, zina yapanın taşlandığı bir düzeni düşlüyorlar.

Onlar var ya onlar; alkolü, sinemayı, müziği, resmi, heykeli, baleyi, dansı yasaklamayı özlüyorlar. Kadınların kapanmasını, evde oturmasını, pantolon-etek giymemesini, yüzmemesini ve hatta kahkaha ile gülmemesini istiyorlar. Düşledikleri/ özledikleri/ öngördükleri rejimin adı doğrudan faşizmdir. İslam faşizmidir."

Hiç yorum yok: