3 Nis 2011

HUNTINGTON, SİLİVRİ ve GÜLEN

Huntington fetvayı daha 1996’da vermişti:
Türkiye, Rusyanın Lenini reddettiğinden daha kapsamlı olarak Atatürkü reddetmelidir!
***
Türkiye’de neler oluyor?
Silivri’deki davalarda, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı gibi, olanaksızlara, kızlara yönelik eğitim vermeyi hedefleyen gönüllü kuruluşların ve onların Prof. Türkan Saylan gibi, Gülseven Yaşer gibi yöneticilerinin ne işi var?
Atatürkçü oldukları bilinen, çok başarılı bilim insanı rektörler, Mehmet Haberal, Mustafa Yurtkuran, Fatih Hilmioğlu, Ferit Bernay niçin Silivri’de sanık; niçin ünlü cerrah Mehmet Haberal hastaneden hücreye sevk edildi?
Gazeteciler, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Nedim Şener, Ahmet Şık ne arıyor Silivri’deki hücrelerde?
Ünlü istihbaratçı, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı niçin hapiste?
Niçin İlahiyat Profesörleri Zekeriya Beyaz’ın, Şahin Filiz’in evleri basılıyor?
Niçin Gülen Cemaati’nin örgütlenmesi hakkında yazılan kitapların müsveddelerine el konuyor, bilgisayarlarda kopyalarını bile bulundurmak terör suçu sayılıyor?
Darbecilerin yargılanmasıadına!
***
Zaman zaman AKP-Gülen-ABD üçlü ittifakı, Silivri’nin sorumluluğunu birbirlerinin üzerine atıyor:
Bir pazartesi sabahı kalkıyorsunuz ki, Gülen Cemaati’ne bağlı bütün yazarlar Silivri olayının arkasında ABD’nin olduğunu iddia ediyorlar bütün televizyonlarda.
Kamuoyu vicdanını rencide eden her tutuklama dalgasından sonra, AKP yandaşlarının Gülen Cemaatine bağlı görevlilerin yaptıklarından iktidar da rahatsız yorumlarını okuyor ve dinliyorsunuz!
ABD’li görevliler ise hem Türkiye’nin içişlerine karışmadıklarını vurguluyor, hem de medya üzerindeki baskılardan dolayı AKP iktidarını eleştiriyorlar.
***
Peki esas olarak Türkiye nereye gidiyor?
Evleri, ofisleri basılanlara bakın anlarsınız:
Eğitim kurumları, eğitimciler, üniversiteler, rektörler, öğretim üyeleri, medya, yazarlar, gazeteciler ve din bilginleri.
Eğitim ve ideoloji üzerinden götürülen bir operasyon!
AKP’nin verdiği siyasal destekle, Gülen Cemaati mensuplarının, artık kitaplarda açıkça anlatılan örgütlenmeleriyle, ABD’nin uluslararası sempatisiyle yürütülen Türkiyeyi yeniden üretme! operasyonudur bu!
Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Atatürk Türkiyesi’nden Ilımlı İslam Cumhuriyetiolan bir başka Türkiye’yi üretme operasyonu…
Bakın daha 1996’da Huntington ne demiş:
Türkiye kendini laik bir devlet olarak tanımlamayı sürdürdükçe, İslam liderliği onu reddedecektir.
Ama Türkiye kendini yeniden tanımlarsa ne olur?..
“…Türkiye, Balkanlardaki, Ortadoğudaki, Kuzey Afrikadaki ve Orta Asyadaki Müslümanlarla sahip olduğu geniş tarihsel bağlar açısından bütün Müslüman ülkeler arasında tek ve biriciktir
“…Nasıl Güney Afrika, ırk ayrımcılığını terk ederek kendi uygarlığındaki bir parya devlet konumundan, o uygarlığın lider ülkeliğine yükselmişse, Türkiye de kendisine aynı derecede yabancı olan laikliği reddederek bunu gerçekleştirebilir
“…Laiklik ve demokrasi olarak, Batının kötü ve iyi yanlarını yaşayan Türkiye de aynı biçimde İslamın liderliğine hazırdır. Fakat bu liderliği yüklenebilmek için, Atatürkün mirasını, Rusyanın Leninin mirasını reddettiğinden daha kapsamlı olarak reddetmelidir. Türkiyeyi bölünmüş bir ülke olmaktan çıkarıp bir çekirdek ülkeye dönüştürmek, aynı zamanda Atatürkün kalibresinde, dinsel meşruiyet ile siyasal meşruiyeti birleştirebilecek bir lideri gerektirir.
Evet, kitabının 178 ve 179’uncu sayfalarında Huntington aynen böyle diyor. (Simon and Schuster, New York, 1996)
Dinsel meşruiyet ile siyasal meşruiyeti birleştirecek Atatürk kalibresindeki bir liderkimdir acaba?

Hiç yorum yok: