19 Nis 2011

ULUSAL BOR POLİTİKASI


















Ulusal bor politikası, bor madenlerinin uluslararası kartel ve aracıların elinden kurtarılması, Türkiye'nin dünya "bor ürünleri" piyasasından, "bor madeni" rezervlerine uygun oranda pay almasıdır.
Türkiye bugün;
- Dünyaya bor madeni satan (yüzde 95), ama kendi sanayicisine satmayan,
- Dünyadaki en çok (yüzde 72) ve en kaliteli rezervlere sahip olmasına rağmen,
- Bor madenlerinin kolaylıkla işlenmesiyle elde edilen boraks, borik asit solibor gibi bor ürünleri piyasasından, adeta "sus payı" (yüzde 7) gibi az bir pay alan,
- İçinde bor bulunan herhangi bir kimyasalı üretemeyen,
- Yılda ortalama 220 milyon dolar bor geliri olan bir ülkedir!
Bor sorununun çözümü, bu tablonun değiştirilmesi, Türkiye'nin bor ürünleri piyasasından bor madeni rezervlerine uygun oranda pay almasıdır.
Dünya bor piyasası ve US Borax
Günümüz dünya bor piyasasını belirleyen US Borax, 1860 - 1900 yılları arasında ABD'nin gümrük duvarları ile oluşturduğu ve koruduğu az sayıdaki bor üreticisinin lideri olarak ortaya çıktı.
1900 yılında Londra'daki uluslararası para piyasasından aldığı güçle, önce Türkiye'de (Osmanlı İmparatorluğu) Susurluk'taki (Balıkesir), sonra da Güney Amerika'daki madenleri satın aldı ya da etkisizleştirdi. Diğer üreticilerle anlaşarak dünya Ascotan bor kartelini oluşturdu. Böylece dünya bor piyasasına egemen oldu.
Türkiye'nin her yeri bor
US Borax bu ortam içinde 1950'li yıllara kadar yaşadı. 1950'li yıllarla birlikte Türkiye'de (Balıkesir, Kütahya ve Eskişehir) çok geniş bor madeni yataklarına sahip olduğu anlaşıldı.
Türkiye'deki bor madenlerinin çalıştırılmasıyla, US Borax dünya bor piyasasında zorlanmaya başladı. Yıllar önce Ascotan karteliyle oluşturduğu, yüksek fiyatlara dayalı dengeler altüst oldu.
O dönemdeki gelişmeleri, Eti-Maden'in eski genel müdürlerinden Tahsin Yalabık 'tan dinleyelim:
"Fiyatlar düşmeye başlayınca her memlekette rafineri kurulmaya başladı. Çünkü küçük çaptaki rafineriler dahi rantabl olmaya başladı bu düşük fiyatlar karşısında. Fakat bizim cevherlerimiz o kadar temiz ve çıkarılmaları o kadar kolay ki, 21, 22, 23 dolara satışta dahi kârlı oluyordu. Neticede (US Borax'ın) bu fiyat düşürme politikası tersine tepen bir silah oldu. Onların maksadı Türkiye'den cevher çıkartmamaktı. Çünkü Türkiye'den her çıkan ton Kaliforniya'dan gelecek cevherin yerine kullanılıyordu. Bu defa geldiler, 'Fiyatları artıralım' teklifinde bulundular... Tabii böyle bir anlaşma olmadı." (1)
Bir süre sonra, US Borax yerine ABD'nin kendisi bor'cuların önüne önemli bir engel olarak ortaya çıktı. Bor, NATO gücüyle "stratejik maden" kabul edildi. Türkiye'nin dünya piyasasına girişi engellendi.
Devletleştirme ve sonrası
Bu ortam içinde bor madenlerinin ulusal çıkarlarımız yönünde değerlendirilmesinin çözümü devletleştirmede görüldü. 1968'de başlayan devletleştirme dalgası, 1978'de sonuçlandı.
Devletleştirmenin felsefesi, "karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğumuz bir kaynağı ulusal bilinçle değerlendirmek" olması gerekirken, "Bor madenlerimiz ucuza satılıyor, daha pahalıya satmalıyız" gibi bezirgân bir anlayışa indirgendi.
Bu tam da US Borax'ın istediği şeydi.
ABD'deki bor madenlerinin işletilmesi, Türkiye'nin dünya bor fiyatlarını artırması ile mümkün oldu. Türkiye tarihsel önemdeki bir fırsatı değerlendiremedi. Devletleştirme sonrasında oluşturulan "yüksek fiyat politikası" yla borunu US Borax'a kaptırdı. Aslında yabancılar için değişen bir şey olmadı.
Diğer bor ürünü fabrikalarıyla birlikte US Borax'm Avrupa'daki fabrikaları Eti-Maden'den hammadde almaya devam etti. Eti-Maden'in borlarını yurt dışında pazarlamak için 1982 yılında kurulan Etimine, kısa sürede US Borax tarafından yönetilen Truva Atı'na, bor madenlerimiz de bir avuç yabancı şirketin hammadde deposuna dönüştü.
Bu süreç içinde Türk sanayicisine bor madeni ya pahalıya satıldı ya da hiç satılmadı. Yerli işletmeler kapanmaya zorlandı, kamuoyunun bu ilişkileri duyması engellendi.
Ne yapmalı?
Türkiye, öncelikle bor yakıtı, bor pili, bor arabası, bor reaktörü hayalleriyle oyalanmaktan vazgeçmelidir. Dünya bor madenlerinin yüzde 70'ine sahip Türkiye'nin bor ürünleri piyasasından aldığı yüzde 7 payın artırılması hedeflenmelidir. Bu amaçla, madenler devlet tarafından işletilirken borik asit, solibor gibi bor ürünlerinin özel sektör tarafından üretilmesine izin verilmelidir. US Borax'ın karşısına, Eti-Maden'in bürokrat-sanayici ve bürokrat-tüccarları değil, gerçek tüccar ve sanayicilerin dinamizmi çıkarılmalıdır.
Türkiye, ulusal sanayicisine güvenmelidir. Eti-Maden'in eski genel müdürlerinden Ziya Gözler'in "Bor madenleri Yunanistan'a satılabilir ama Türk sanayicisine satılamaz" (2) görüşü bırakılmalıdır. Bor madenleri millileştirilmelidir.

* Bor Kapanı kitabının yazarı
(1) Abdi İpekçi'nin Etibank Genel Müdürü Tahsin Yalabık ile yaptığı görüşme: 11 Mayıs 1970 Milliyet
(2) 21 Ocak 2001 Ekonomist

1 yorum:

Gezi/yorum... dedi ki...

Malesef Türkiyede bora ne gereken önem veriliyor nede gerektiği gibi faydalanılıyor.. bu yazıyı okuyunca borun önemini iyice anladım teşekkürler paylaşım için...