Bu ülkede yaşayan ve hangi din, hangi ırk, hangi renkten olup, hangi dilden konuşursa konuşsun, ezici çoğunluğu “Türk’üm”demekten -henüz- utanç duymayan insanlara, “Türklük; Kürtlük, Çerkeslik, Lazlık gibi bir alt kimliktir. Üst kimliğiniz Türkiyeli Müslüman olmalıdır...” dersiniz.
Güneydoğu bölgesi, aşiret ve delaletin pençesinde kıvranırken siz Kuzey Irak’a gider, ABD’nin uşağı Kürt hükümetinin elini eteğini öpersiniz. Yetmez, sizin Kürtleriniz aşiretin beslediği cehalet, cehaletin beslediği töre vahşetinin kucağında işsizlik ve yoksulluktan kıvranırken, siz düşmanın çakma Kürt devletine 500 işadamıyla çıkarma, milyarlarca dolarlık yatırım yaparsınız. Güneydoğu’da yaşayan Türklere ve Kürtlere kesintisiz veremediğiniz elektriği, Irak’taki Kürtlere verirsiniz. Kurmadığınız altyapıyı, yolları, köprüleri, yurtları, hastaneleri, fabrikaları Irak’taki Kürtlere kurarsınız.
Yetmez! “Kürt açılımı” diye sınırı açar, çakma Kürt devletinde konuşlanan çocuklarınızın katillerini PKK bayrağıyla karşılatır, davul zurna vurdurur, ayaklarına kadar götürdüğünüz adliyeye, temenna çaktırırsınız.
Yetmez! İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyesiyken “kadın personele cinsel taciz”den kovulan demokrasi biti ve sair sülükleri, TV’lerde açılım savunmakla görevlendirir, hatta ağzından salyalar saçarak Kürtçülük propagandası yapan biti, ABD’ye“arabulucu” olarak atarsınız.
Sekiz yıl önce “sıfır”lanan terörü azdırmaya bu kadarı yeter. Ama devleti yıkmaya yetmez. Kolları sıvar, devletin parçalanması önündeki en büyük engel, orduyu ufalamaya başlarsınız.
***
Yıllarca PKK’ye karşı savaşan halk kahramanlarını, çakma tanıklar, çakma tutanaklar, çakma iddialarla “terörist” diye tutuklar, yargılarsınız. Bu ülkenin Türk, Kürt, Çerkes, Laz demeden, ayrım yapmadan yetiştirdiği halk çocuklarını, gencecik, vatansever teğmenleri düzmece darbe senaryolarıyla biçer, içeri tıkarsınız. Böylece PKK’ye karşı savaşacak olan subaylar, canlarını dişlerine takarlarsa, o dişlerin savundukları devlet tarafından söküleceğini gayet iyi anlarlar!
Anlamayacak kadar kalın kafalı subaylar hâlâ savaşır gibi mi yapıyor? Bu halk hâlâ oğlunu onlara emanet ediyor, askere gönderirken davul zurna mı çalıyor? Çaresi kolay: Çıkar kürsülere, Filistinli çocuklara ağlarsınız. Gazze’ye cihat gemileri kaldırır, Türkiye PKK’nin öldürdüğü 13 askerine gözyaşı dökerken, siz İsrail’in öldürdüğü 9 mücahite hıçkırırsınız. Özbeöz çocuklarınız, askerleriniz, sizin vatanınız için her gün ölürken ilan edilmeyen yasları, Gazze için ölenlere tutarsınız. Baktınız tık yok, Güneydoğu’da savaşan Mehmetçiklere sahip çıkan vakfın başkanı başta, 102 generali sorgusuz sualsiz, beş ay süreyle mahkemeye çıkarılmamak üzere tutuklarsınız...
Böylece elinizden gelen her şeyi yapmış, artık ok yaydan çıkmış, günah sizden gitmiş olur. Seyre oturup, hazırladığınız yıkımı beklersiniz. Bir şeyler mutlaka yıkılacaktır, çünkü.
Devlet yıkılırsa ne âlâ.
Yıkılmazsa da siz yıkılırsınız zaten.(*)
***
Temmuz 2011: PKK terörüne verilmiş bir günde 13, ertesi gün 1 şehidimiz daha var, peki yukardaki saptamalara ekleyecek daha ne var, sevgili okurlar?
PKK’ye karşı savaşta deneyim kazanmış komutanların hemen hepsi, 43’ü general ve amiral rütbesinde 138 subay Hasdal’da tutuklu.
Bazı milletvekilleri “vatan böldürmezliği”, bazı milletvekilleri de “vatan bölücülüğü”nden tutuklu.
Zaten evladını PKK terörüne şehit verip“Vatan sağolsun!” diyebilenlerin sayısı da iyice azaldı artık.
Oysa ABD’nin eseri bölünmüşlük haritası çoktan hazır, sınır da suyla çizilip, HES’lerle genişletiliyor.
Kurtarılacak bir vatan kaldıysa, kim kurtaracak? Kurtarıcı orduysa, komutanlarını kim kurtaracak?
(*) Yazının tamamını Google’da bulabilirsiniz.
‘G’ NOKTASI
Banu Güven’i Milliyet’te gazeteciliğe başladığı günlerden tanırım. Nitelikli ve başarılı bir gazetecidir. Ancak NTV’den“siyasal tavrı” nedeniyle atılmış gibi yapmasını hem haksız, hem yersiz, Başbakan’a yazdığı mektubu da patetik buluyorum. Banu Güven’in NTV’de çalıştığı AKP iktidarı sürecinde herhangi bir muhalif duruş sergilediğine, hükümete en küçük bir eleştiri yönelttiğine, hatta Oray Eğin’in medyanın nasıl çökertildiğine ilişkin mükemmel belgeseli İmha Planı (Destek Yayınları, 2011) uygulanırken “düşürülen”hiçbir meslektaşına sahip çıktığına tanık olmadım. Siz oldunuz mu?
Tam tersine, Başbakan Erdoğan’a hayran hayran boyun kırılıp göz süzülerek sorulan çanak sorulara, AKP iktidarına yalakalığa varan övgülere tanık oldum, olduk hep birlikte.
Kimi insanların dik durmayı, eğilip bükülüp, yine de kovulunca akıl etmesi, çok hazin.
“Devlet futbolcu telefonu dinleyip kupa kurtaracağına, PKK telsizi dinleyip can kurtarsın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder