9 Eyl 2011

Bilim Akademisi Molla İşgalinde


Cumhuriyet 08.09.2011

BILIM VE SIYASET
Orhan Bursalı
Heykeli Yıkmakla Akademiye Tırpan, Aynı Anlayışın Ürünü
Düşünün, dünyada ilk bilimler akademilerininkurulmasından (1660ların başında, Fransız ve İngiliz) 335 yıl sonra, 1993te, Erdal İnönünün önayak olmasıyla Türkiye Bilimler Akademisini kuruyorsunuz...
Avrupada 1600lerde bilim patlama yapıyor, evrenin sırları çözülmeye başlanıyor, oradan elde edilen bilgilerle ekonomide büyük dönüşümler başlıyor; Batı, bütün dünyada üstünlüğünü böyle kuruyor...
Siz, zaten matbaayı da 300 yıl sonra Türklerle tanıştırabilmişsiniz.
Sadece matbaa değil... Modern tıbbın, fiziğin, kimyanın, biyolojinin ve düşünsel alanın pek çok büyük buluşundan, onlarca yıl sonra Osmanlı olarak haberdar olmuşsunuz.
Dünyada çığır açmış bir bilim insanınız Türkiyede çıkmamış...
Rönesans’ın ürün ve sonuçlarını ülkeniz insanına mal etmeniz birkaç yüzyıl sonra, o da yarım yamalak olmuş... Resimde, sanatta, heykelde, müzikte... Özetle, güzel sanatlarda gelişme yine yüzyıllar sonra başlamış...
***
2011 yılındayız. İktidarın belediye başkanları heykellerin, sanatın içine tükürüyor... Başbakan, İnsanlık Anıtını yıktırıyor... Can Yücelin mezar heykeli kırılıyor...
Ve, iktidar, Türkiye Bilimler Akademisini bitiren yasasını çıkartıyor.
Diyor ki, öyle yağma yok, bütün üyeleri siz atayamazsınız, Akademi üye sayısını 300’e çıkartıyorum, 100ünü ben, siyasi iktidar olarak atayacağım; 100ünü de bürokratlarım (YÖK yani) atayacak... Eh 100ünü de siz atayabilirsiniz... Zaten Akademinin atayacağı üyeleri de benim oraya atadıklarım seçeceği için, Akademinin de 100 üye seçmesinde bir sakınca yok... (*)
Belki de Başbakan’ı Yeni Bilimler Akademisinin (başkan olmak istemezse) şeref başkanlığına da davet etmek gerekir! Çünküİran İslam Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı İran Bilimler Akademisinin de direktörü! (**) Belki bu göreve Doç. Dr. Abdullah Gül daha yakışabilir... Mozambikte de Akademi, bakanlığa bağlı olarak yönetiliyor.
***
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergünü dinliyorum:Akademi üyeleri kendilerinin seçtiği belli nitelikteki üyeleri getirsin, hükümet de kendi seçtiği belli nitelikteki üyeleri atayacak, YÖK de kendi seçtiği belli nitelikteki üyeleri seçecek...
Yani, Akademiye seçilebilecek üyelerde ortak üstün nitelikler aranmayacak... Hükümet ve YÖK de uygun görecekleri nitelikteki üyeleri atayacaklar.
Böylece Akademi bir çorba niteliği kazanıyor. Buna, niteliği sulandırmak, Türkiyenin niteliği çok düşük ortalama Akademik varlığını, Akademiye taşımak denir... (Şüphesiz, atanacak üyeler arasında gerçekten nitelikli bilim insanları da bulunacaktır, burada biz ilkeleri tartışıyoruz... Onlardan bir kısmı da böyle bir atamadan rahatsızlık duyacaktır...)
***
Batıda refah, zenginlik ve üstünlükler yaratan bilimin böyle sulandırılmasına hiç rastlayamazsınız...
İktidarın Akademiye 100 bilim insanı atamaya kalkışması deli saçmalığıdır... Neden böyle bir hak edinmek istiyor? Bunun bir izahını yapmalılar! (TÜBAdan bir üye, durumu milli futbol takımına, mehter takımına ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına üçte bir üyenin hükümetçe atanmasınabenzetmiş!)
Peki ya YÖKe ne demeli? Şimdiden millet, atanacak 100 üye arasına girmek için YÖK önünde (hem de hükümet önünde!) kuyruklar oluşturmuştur! Ne hükümetin ne de YÖKün seçme kriterleri olacaktır (yandaşlık dışında, birkaçkaçak” kaliteli üye dışında!).
YÖK üyeleri bu bizim işimiz değil, bu görevi yerine getirmek istemiyoruz” demeli... Çünkü, arasında hiçbiri, Akademiye üye seçimi kriterlerine sahip değil. Ama bu yetkiyi kullanmayı reddedecek bir düşüncenin YÖKte üreyebileceğini düşünmek, yanlışın da yanlışı olur!
Bu arada dünya bilimi tepki veriyor. Sciencedergisi, TÜBAnın özerkliğinin kaldırıldığını duyurdu... Ayrıca pek çok dünya akademisinin ortak kuruluşu Human Rights Network of Academies and Scholarly Societies”,Akademinin yeniden özerkliğine kavuşturulması için Başbakana mektup yazdı.
Bunlar başlangıç... Hükümet etkilenir mi?..
(*) Doğan Kuban, yarın Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’de yayımlanacak“Sorunumuz TÜBA’dan büyük”yazısında diyor ki: “1000 kişilik bir akademi oluşturabiliriz. Her üniversiteden, bilim adamlıkları unvanlarından menkul 5-6 Dr. Profesör seçsek, en büyük bilimler akademisi bizimki olur... Bilim adamları Bilim Akademisi’ni oluşturur. Fakat Akademi Üyeliği bilim adamı yaratmaz...”

Hiç yorum yok: