7 Kas 2011

Sağcılara Sığındıkça!


Cumhuriyet 07.11.2011
ANKARA PAZARI
Yakup Kepenek


Ülke siyasetinin en büyük eksiklerinden biri geçmişin gerçeklerinin göz ardı edilmesidir. Oysa gelecek, geçmişin deneyimleri ve birikimiyle kurulur.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun, eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demireli, üstelik evine giderek eski BaşbakanBülent Eceviti anma toplantısına çağırması sıradan bir çağrı değildir; üst yönetimin CHPyi ısrarlı bir biçimde sağcılaştırma çalışmalarının yeni bir aşamasıdır.
Milletvekili adaylarının saptanması sürecinde yaşanan sağcılaşma, son danışman atamalarıyla iyice açıklık kazanmıştı. Demirel çağrısı, aslında bu süreci, daha da ileriye taşıyarak tamamlıyor.


Demirel, CHPlilere anlatması gerekenleri anlattı mı dersiniz?
Adalet Partisi Genel Başkanı olarak, 1960ların sonlarında iktidara geldikten hemen sonra ülkenin bugüne dek sahip olduğu en özgürlükçü ve demokratik anayasa olan 1961 Anayasasını nasıl lüks ilan ettiğini ve o anayasa ile ülkenin yönetilemeyeceğini öne sürdüğünü mü? Böylelikle hak ve özgürlüklerin, önce 12 Mart sonrasında törpülenmesinin, sonra da 12 Eylül 1980de yok edilmesinin ve demokrasinin rafa kaldırılmasının yollarını nasıl açtığını mı?
Halkının oylarıyla seçilmiş olan ve dünyada eşi bulunmaz bir tutumla faşist kurşunlarına karşı göğsünü gererek yaşamını yitiren Şili Devlet Başkanı Allendenin öldürülmesini nasıl sevinçle karşıladığını ?
12 Mart sonrasında üç fidanın idam edilmesi için Meclisteki oylama sırasında nasıl canla-başla uğraştığını; ülkenin, emperyalizme başkaldıran gençlerin yok edildiği bir ortama nasıl sürüklendiğini mi?
Ecevit ile hiçbir biçimde anlaşmaya yanaşmayarak kurduğu MC hükümetleri sırasında, cemaatlerin güçlenmesini, siyasallaşan dinci ve ırkçı sağın palazlanmasını, eğitimin yozlaştırılmasını, böylece 12 Eylül faşizmine ve bugünkü siyasal ortama giden yolların nasıl açıldığını mı?
Yeniden işbaşına geldiği 1990ların başında, 12 Eylül rejimini demokratik süreçleri işleterek neden ortadan kaldırmadığını mı; o yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler ve özellikle deSivas katliamı konusunda bildiklerinimi?
Son başbakanlığı döneminde, İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı İLKSAN aracılığıyla 1993 başında, büyüklüğü o zamanki parayla 226 milyon liralık bir arsa alım satımı ile basın-yayın alanında çalışan bir aileye aktarılması sonrasında bunu soran gazetecilere, “Verdimse ben verdim” sözlerinin içerdiği büyük demokratik (!) derinliği mi?
Siyasal gücünü kullanan kimi yakınlarının ve yandaşlarının nasıl sermaye birikimi yaptığını vezenginleştiğini mi?
Muhalefetteyken üniversite rektörlerinin öğretim üyelerinin oylarıyla seçilecekleri sözünü veren; işbaşına geldiğinde bugün de uygulanan ve öğretim üyelerinin çoğunluğunun oylarını genellikle hiçe sayan ve üniversiteleri birer cadı kazanına dönüştürendüzenlemeyi nasıl yaptırdığını mı?
Yoksa, Demokrat Partinin devamı olan Adalet Partisi ile Doğru Yol Partisinin ve buradan merkez sağın yok olmasını nasıl başardığını(!) ve AKPnin güçlenmesine verdiği büyük katkıyı mı?
Yoksa, ömrü boyunca hiç yapamadığı bir şeyi yaparak içtenlikli birözeleştiri ile günümüzün ülke siyasetinin nesnel bir değerlendirmesini mi?
Hiçbirini anlatmadı Demirel, oldukça uzun ve ayrıntılı konuşmasında bugünkü siyasal duruma çok dolaylı göndermeler yaptı; kendi doğrularını özetlemek ve onları övmekle yetindi; geleceğe değinme hiç yoktu.


CHP’yi, geçen günlerde ideolojisi yok diye niteleyen Kılıçdaroğlu, bu partinin siyaseten tükenmiş sağcılara sığındıkça tükeneceğininbilincine ne yazık ki bir türlü ulaşamıyor.
Çok daha önemlisi, bu politikayla, yalnız CHP’nin değil, ülke demokrasisinin de tümüyle elden gitmekte olduğu gerçeği görülemiyor.
Çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra CHP’nin seçmen desteğini arttırdığı başlıca üç dönem vardır; 1950’lerin ikinci yarısı; 1970’li yıllar ve yerel seçimlerde de SHP olarak 1989’da aldığı çok büyük halk desteği.
Kılıçdaroğlu ve üst yönetimi başarıyı, CHP’nin geçmiş başarılarının nedenlerini bugünkü koşullarda doğru değerlendirmede aramalıdır; bilmeliler ki eski başarıların hiçbiri, sağcılaşarak elde edilmemiştir!
CHP, yalnız ve ancak, Cumhuriyetin özgürleştirici değerlerini günümüz solunun değerleriyle bütünleştirerek kendi kimliğiylegüçlenebilir.
Cumhuriyetin değerlerinin, solun ve CHP’ninkurban edilemeyeceği günler dileğimle...
Bayramınızı kutlarım.

Hiç yorum yok: