6 Kas 2011

Sosyalis-LA-m (1)

 Hakikat ile gelenek kavgalıdır. Hakikat, değişim ve dönüşüm merkezli bir varış noktası iken, gelenek; sabit, statik bir durağanlıktan beslenir.
İslam düşüncesinde “öze dönüş” sesleri tarih boyunca kısılmıştır. Bugün de aynen devam etmektedir. Lakin, İslam’ı tanımlarken; başına ya da sonuna sosyal-siyasal bir ek koyma ihtiyacı, bu sorundan ötürü belirginleşti demek gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde, Fethullah Gülen tarafından kaleme alınan “İslam ve Sosyalizm” başlıklı yazı da bu duruma uygun bir görünüm veriyor. Lakin, İslam’ın ictimai karakteri üzerine konuşmayıp dini salt “manevi-ahlaki” bir obje olarak sunmak, oluşacak boşluğu; ideolojik telkinler ile doldurma ihtiyacı üretmekte. Ki bugün bu, kapitalizm ile ittifak olarak kendisini görünür kılıyor.
Hatalı okuma sorunu
Hakikat ve gelenek kavgası, İslam’ın ilk yüz yılında kendisini göstermiştir. Bir tarafta, beyt’ül malı (devlet hazinesi) halk yönetimine devreden bir süreç, ardından; hazineyi halife emrine tayin eden bir değişim.
İslam’ın beliriş sürecinde, çok bariz bir gerçek vardı. Peygamber Efendimiz’in kavga ettiği unsurların tamamı, Allah’ı kabul eden, namaz kılan, oruç tutan kimselerdi. (Bkz. Şeytan Evliyaları/Destek Yayınları)
Hatta, Bedir Savaşı’nda müşriklerin öncüsü Ebu Cehil, ellerini kaldırıp “Ya Rabbi, bu mal mülk düşmanlarına karşı bizi kuvvetlendir” biçiminde bir dua etmiştir. (Bkz. Şeytan Evliyaları/Ebu Cehil’in Duası)
Kavga nedeni ne idi?
Kavga nedeni bariz bir biçimde “mal-mülk” kavgasıdır. Yani bir taraf, Allah diyor, halk demiyordu. Öteki taraf ise Allah ve halk diyordu. Bu ikilemenin dinsel karşılığı; “Lehu’lmülk/Mülk Allah’ındır” ibaresi idi.
Bir taraf namaz kılıyor, yoksul ve yetimi horluyordu. Öteki taraf ise “Lanet olsun o namaza ki yoksul ve yetimden beridir” diyerek isyan ediyordu... (Bkz. Şeytan Evliyaları/İşte Namaz)
Bir taraf hac yapıyor, lakin hac yaparken; ayrım, gösteriş, sınıfsal farklılıklardan arınma söz konusu olmuyordu. Öteki tarafta ise ihrama giriliyordu, yani eşitlenme oluyordu. Hac, eşitlik ibadeti olarak uygulanıyordu...
Peki, Kur’an ne diyor?
Yüce Kur’an’ın ilk 30 suresi boyunca hiçbir putun ismi anılmaz. Kur’an putlara saldıran bir kitap değildir. Putları yaratan sosyal-siyasal sisteme karşı koymuştur. Henüz ilk surelerinde sert biçimde “mülkiyet eleştirileri” yapar, Maun Suresi’nde “onların namazı lanetlenir”. Ezilenlere önderlik vaat eder (Kasa Suresi), mal çoğaltma yarışını lanetler (Tekasür Suresi), ihtiyaçtan fazla malın dağıtılmasını emreder (Bakara Suresi 219. Ayet), sınıfları lanetler ve eşitliği emreder (Nahl Suresi 71. Ayet).
Hatta Mekkeli kodamanları çileden çıkaran bir eyleme altyapı oluşturur. Mekkeli müşriklerin kervanlarının önü kesilir, mallara el konulup yoksullara dağıtılır... (Bkz. Cizye)
O Kur’an öyle bir değişimden bahsediyordu ki Hz.Ömer gibi bir yiğit, Taha Suresi’nin 6. ayetini işitir işitmez, “Tamam işte mesele budur” diyerek Müslüman olmuştu. Ne diyordu o ayet?
“Yerlerin, göklerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece Allah’a aittir...”
‘Hüda size, hurma bize...’
Efendim, Mekke’de egemen sınıfın halka telkin ettiği din şöyle diyordu: “Yoksulluk ilahi adalettir, yoksullar yoksullukla, zenginler ise zenginlikle imtihan olurlar. Hüda size, hurma bize...”
Ebuzer’el Gıffari’nin; “Ekmek, Allahperestliğin temelidir” minvalindeki çıkışının kökünde ise Kur’an’ın devrimci yapısı temel rol oynamıştır. Lakin, Kur’an ve ekmek, halen Anadolumuz’da yere düştüğünde öpülüp başa konulan iki temel unsurdur...
Ve yine Kur’an’a göre kavganın kökünde “mal-mülk artırma yarışı” vardır...
“İşte sizin toplumunuz tek bir toplumdur. Ve bu toplumun rızk vericisi olan/Rabb benim. Daima benim bilincimde olun. Gel gör ki; kendi aralarında paramparça olup gruplara/sınıflara ayrıldılar. Her gruba kendini hak, diğerini batıl görmek hoş göründü... Şimdi sen onları, cehalete batmış olduklarını anlayıncaya kadar kendi hallerine bırak! O elde ettikleri mal ve oğulları, hayırda yarıştırmak için kendilerine özel olarak verdiğimizi mi zannediyorlar? Hayır Anlamıyorlar! Ancak Rablerinin delillerine inananlar; ve saygılarından dolayı haşyet duyanlar. Ve Rablerine ortaklar, şerikler, aracı tanrılar, yedek ilahlar, panteonlar, mammonlar koşmayanlar. Ve Rableri huzuruna dönecekleri için, verdikleri/dağıttıkları malları kalpleri ürpererek verenler/dağıtanlar.
İşte onlar hayırlara koşuşurlar ve hayır için yarışırlar...” (Muminun Suresi, 52-61. ayetler)
Yarın bu bahsimize devam edeceğiz.

Hiç yorum yok: