16 Şub 2012

Bülent Arınç’ın aklıyla izah edilemeyenler...


İlk defa mı MİT yöneticileri özel yetkili savcılar tarafından ifadeye çağrılıyor?
İlk defa mı MİT mensupları bir soruşturmada “şüpheli” ilan ediliyor?
Polis ilk defa mı MİT’çileri hedef alıyor?
Elbette, Başbakan’a bu kadar yakın bir MİT Müsteşarı ile 4 MİT yöneticisinin KCK soruşturmasında “şüpheli” olarak ifadeye çağrılması bir ilk.
Ayrıntıya girmeyelim. Zaten gazete ve TV’ler bu haberlerle dolu. Tabii bu haberlerin büyük çoğunluğunun, önümüzdeki günlerde daha da şiddetlenmesi beklenen bir iktidar kavgasından,
“cemaat” ile hükümet arasındaki ittifakın çatırdamasından hiç söz etmediğini belirtelim.
Bunları nasıl “izah” ediyorsun?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, MİT Müsteşarı ve diğerlerinin KCK soruşturmasına dahil edilmelerini “aklımla izah edemiyorum” diye açıklıyor. Peki, o zaman Arınç’ın aklıyla izah edilemeyen bu soruşturmayı bir yana bırakalım.
Unutturulmak istenen başka davaları hatırlatalım.
2009 yılının Eylül ayında kendisini “kuşaklar boyu TSK’ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subay” olarak tanıtan, bunca zaman geçmesine rağmen açık kimliği bir türlü saptanamayan isimsiz, imzasız bir ihbar mektubuyla başlatılan “İrticayla Mücadele Eylem Planı” ya da diğer adıyla “Islak İmza” davasını hatırlatalım.
 
Şimdilerde “İnternet Andıcı” davasıyla birleştirilen, Aydınlık Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni
Deniz Yıldırım’ın 8 Kasım 2009 gününden beri tutuklu olduğu bu davanın sanıklarından biri de
MİT İstanbul Bölge Başkan Yardımcısı 
Yılmaz, davanın 1 nolu sanığı Bedrettin Dalan’a “Ergenekon silahlı terör örgütü operasyonları kapsamında gözaltına alınacağını” haber verdiği iddiası ve “terör örgütü üyeliğiyle” yargılanıyor.
Özel Yılmaz duruşmada savunma yaptığında MİT Ege Bölge Başkanı olmuştu.
3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ile Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’i hedef alan tertibi hatırladınız mı?
Özel yetkili savcı Osman Şanal’ın yürüttüğü bu soruşturmada, MİT Erzincan Şube Müdürü Sadri
Barkın İnce ile MİT personeli Kıvılcım Üstel 4 Aralık 2009 günü gözaltına alındılar. MİT binasına yapılan polis baskınında MİT elemanları ile polis neredeysa çatışma noktasına geldiler. İnce ile
Üstel, 7 Aralık 2009 günü tutuklandılar. Aylarca hapiste kaldılar. Şimdi, “Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda İlhan Cihaner ile birlikte” faaliyet göstermekten, “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla Yargıtay’da yargılanıyorlar.
 
MİT’in Asya Bölgesi Başmüşaviri olarak Afganistan’da görevliyken 9 Mart 2011 günü Türkiye’ye döndü. 1 gün sonra Odatv soruşturmasında tutuklandı. 9 ay sonra cezaevinde esrarengiz bir şekilde hayatını kaybetti. 34 yıllık devlet görevinin yarısı Özel Kuvvetler ’de diğer yarısı MİT’te geçen Kaşif Kozinoğlu’ndan söz ediyoruz.
 
14 Şubat günü başlayacak olan “şike” soruşturmasında “şüpheli” olarak ifadesi alınan MİT
İstanbul Bölge Başkanı İsmail Nişancı’yı da bu listeye ekleyelim.
Bülent Arınç’ın aklı bütün bu operasyonları nasıl “izah ediyor” acaba?
 
MİT Müsteşarı’nı tanık yaptı diye tutuklandı
Bırakın “şüpheli” olarak çağırmayı, MİT Müsteşarı’nı tanık olarak çağırdığı için başına gelmeyen kalmayan ve hatta tutuklanan askeri savcıyı unuttuysanız hatırlatalım. Hava Hakim Albay Dr. Ahmet, MİT tarafından, 29 Mart 2007 tarihinde Genelkurmay
Başkanlığı’na ve bir gün sonra 30 Mart 2007’de dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Faruk Cömert’e elden teslim edilen “ÇOK GİZLİ” gizlilik dereceli bir belge olduğu öne sürülen
“İP-Karargah Evleri” adlı bir belge ve şemanın soruşturmasını yürütüyordu.
 
Bu belge, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde görev yapan bazı subaylar ile İşçi Partili bazı yöneticilerin illegal bir “düşünce hareketinin” içerisinde bulunduğuna ilişkin olarak MİT tarafından hazırlanmış olan bir “Bilgi Notu”ydu.
21 Mart 2008 tarihinde İşçi Partisi Genel Merkezi’nde yapılan aramada “ele geçirildiği” öne sürülen “İP-Karargah Evleri” konulu MİT belgesinin, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait bir belgenin kopyası olduğu gerekçesiyle soruşturma emri verilmişti. Askeri Savcı Üçok, işte bu soruşturmanın başındaydı. Soruşturmanın belli bir aşamasında Askeri Savcılık, bu belgeyi hazırladığını söyleyen dönemin Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve bu belgenin altına imzasını atarak gönderen Müsteşar Emre Taner’i tanık olarak dinleme gereğini duydu. Çünkü Askeri
Savcılık yaklaşık bir yıl süresince çok ayrıntılı bir soruşturma yapmasına rağmen, MİT
Müsteşarlığı tarafından hazırlanan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içerisinde silahlı bir örgütün var olduğu bilgisini içeren, bu belgede yer alan iddialara ilişkin, hiçbir somut delil elde edememişti.
İddiaların tamamı havada kalıyordu.
 
Bu belgenin nasıl, hangi bilgiler ışığında ve ne amaçla hazırlandığının tespiti çok önemliydi. Bu cevapları  verebilecek kişiler ise bu belgeyi kendi biriminin hazırladığını söyleyen dönemin MİT
Müsteşarı Emre Taner’di. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı Taner ile Güneş’in tanık olarak dinlenmelerini kararlaştırdı. Ancak bunu gerçekleştiremedi. Başbakan Tayyip Erdoğan,
Emre Taner’in tanık olarak dinlenmesine izin vermedi.
 
Oysa TSK, MİT’in düzenlediği bu belgeyi çok ciddiye almış ve bu belgede adı geçen öğrenciler başta olmak üzere, tüm askeri şahıslar ile ilgili olarak yer değiştirme, disiplin yolu ile okuldan atma, terfi ettirmeme gibi idari tedbirler uygulamış, birçok kişinin mesleki gelecekleri ile oynamış, hayatlarını karartmıştı.
 
“İP-Karargah Evleri” tertibini açığa çıkarmak için çaba gösteren Askeri Savcı Ahmet Zeki Üçok sonuca ulaşamadı. Kendisi de bir başka tertibin (Sahte Çürük Raporu soruşturması) kurbanı oldu ve tutuklandı!
“İP-Karargah Evleri” dosyası ne oldu? Askeri savcılık, Üçok’un tutuklanmasından sonra olayın üzerine gidemedi ve “görevsizlik” kararı vererek dosyayı özel yetkili savcılığa devretti. Şimdi dosya bekletiliyor.

Pazar, 12 Şubat 2012 

Hiç yorum yok: