Sivas’ta yakınlarını yitiren acılı aileler isyan etti
SİVAS - Sivas katliamı davasının bir sonraki duruşması 13 Mart’ta yapılacak. Yaklaşık 19 yıldır süren dava zamanaşımından düşürülme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan zanlılar evlendi, askere gitti, işe girdi ama bir türlü yakalanamadı. Madımak’ta yaşamını yitirenlerin yakınları, katliamın insanlık suçu olduğunu vurgulayarak zamanaşımı kapsamında değerlendirilemeyeceğine dikkat çekti. Acılı aileler, 19 yıldır yaşananlara isyan etti.
Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde Madımak Oteli’nde 33 aydın ve sanatçı ile 2 otel görevlisi yakılarak katledildi. Sivas katliamı sonrası gözaltına alınan 190 kişinin 124’ü hakkında “laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma” suçundandava açıldı. Madımak katliamı davası, 26 Aralık 1994’te karara bağlanarak 22 sanık hakkında 15’er yıl, 3 sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında 3’er yıl, 6 sanık hakkında 2’şer yıl hapis, 37 sanık hakkında ise beraat kararı verilmişti. Yargıtay, katliamın “Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu” belirterek DGM’nin kararını bozdu. Yeniden başlayan davada 28 Kasım 1997’de, 33 sanık idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezalarına mahkûm edildi. Yargıtay tarafından hapis cezaları onandı, 33 idam cezası ise usul noksanlıkları gerekçesiyle bozuldu. 1999 Şubat ayında tekrar başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000’de 33 sanık devlet güvenlik mahkemesince yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılması sonucunda idam cezası hükümlülerinin cezaları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildi.
İnsanlık suçu sayılsın
6 sanığın davası ise firari olmaları nedeniyle devam ediyor. “Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüse iştirak” suçundan yargılanmakta olanŞevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca, Yılmaz Bağ veNecmi Karaömeroğlu isimli 6 sanığın zamanaşımından yararlanmaları gündemde. “Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüse iştirak” suçunda zamanaşımı 15 yıl, ama Türkiye’nin 2005 yılında kabul ettiği insanlık suçu kavramında zamanaşımı bulunmuyor.
Katiller askere gitti, evlendi, işe girdi!
Firari altı sanığa savcı tarafından zamanaşımı istenirken bir diğer firari sanık Cafer Erçakmak, Interpol tarafından kırmızı bültenle bütün dünyada aranmasına rağmen Sivas’ta Emniyet Müdürlüğü’ne 400 metre bir mesafede kızının evdinde öldü. Erçakmak’ın yurtdışına hiç çıkmadığı ortaya çıktı. Sivas davasından müebbet hapisle hükümlü olan Vahit Kaynar ise Polonya’da yakalandı. Ancak Polonya yasalarına göre 40 gün içinde iade edilmesi gereken Kaynar, Adalet Bakanlığı’nın geç başvurusu sonucunda kefaletle serbest kaldı. Yine katliam sanıklarından İhsan Çakmak, Altınyayla Belediyesi’nde nikâh yaptı, 1997’de askere gitti, 2000 yılında Emniyet’ten ehliyet aldı. 2007 İstanbul Güngören’de yakalanan Çakmak’ın üç yıldır İstanbul Belediyesi Ulaşım AŞ’nin Güngören Yavuz Sultan Selim Mahallesi metro durağında gişe memuru olarak çalıştığı ortaya çıktı. 35 kişinin katledildiği Madımak Oteli’nin “utanç müzesi”olması talebi 19 yıldır görmezden gelindi. Sivas Valiliği tarafından kamulaştırılarak, otel, bilim ve kültür merkezine dönüştürülen otelde, katillerin adının katliamda yaşamını yitirenlerle aynı yere yazılması aileleri kahretti. Aileler, 19 yıldır yaşananlara isyan etti.
Madımak 19 yıldır içimizde yanıyor
Katliamda 12 yaşında ölen Koray Kaya’nın annesi Hüsne Kaya, “On dokuz yıldır aynı şeyleri konuşuyoruz, dolanıp fırlanıp yine aynı yerdeyiz. Canımız yanmaya devam ediyor. Madımak hiç sönmedi ki. Adalet yerini bulmadı. Suçlular bulunamadı, cezasını almadı. Benim çocuğum, Koray’ım henüz on iki yaşındaydı. Herkes serbest bırakıldı, elini kolunu sallayarak geziyor. Yurtdışında sefa içinde yaşayan katiller niçin getirtilemedi? Bu nasıl bir ülkedir, nasıl bir adalettir? Yetkililere sesleniyorum. On dokuz yıldır Madımak içimizde yanmaya devam ediyor. Gözyaşlarımız kurumadı. Bizim yavrularımız Pir Sultan yolunda gitti. Bizi ciğerimizden yakanlara kefen kısmet olmasın, onların da ciğerleri yanasın. Gelmişler, zamanaşımı diyorlar. Suçluları affediyorlar. Olur mu, bu vicdanlara sığar mı?” dedi.
Kimi kime şikâyet edelim
Halk ozanı Hasret Gültekin’in eşi Yeter Gültekin ise “Bu kadar cesaretle, açıktan yapılan ve açıktan desteklenen bir katliamın başka bir örneği yok. Hiçbir katliam, dünyanın hiçbir yerinde canlı yayın kameraları önünde gerçekleşmedi. Hiçbir katil bu kadar açık, güpegündüz yüzünü gizlemek ihtiyacı duymadan insan öldürmedi. Sanıklara ‘evladım’diyen hâkimler, Koray Kaya’nın, Yasemin Sivri’nin anneleri ağladığında mahkeme salonunda attı. Şimdi böyle başlayan bir süreç tabii ki zamanaşımı gerekçesiyle sumen altı edilmeye çalışılıyor. Bu ilk günden beliydi. Toplumun çeşitli katmanları üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmedikleri için de bu noktaya geldik. Adaletin yerini bulmasını sadece iktidar sağlamaz. Adaletin yerini bulmasına muhalefetin de bir desteği ve çabası olmalıdır. Biz ne yazık ki bunu da göremedik. Başkaca katliamlar, hukuksuzluklar eklene eklene bugünlere geldik. Bu davaya başlayanlar kimi kime şikâyet ediyoruz hissini yaşattı bize” diye konuştu.
Bundan sonra adalet beklemiyoruz
Sanatçı Muhlis Akarsu’nun yeğeniSelahattin Akarsu, “Bundan sonra hiç adalet beklemiyoruz. AKP hükümeti var olduğu sürece bu tür davaların da istediğimiz gibi sonuçlanması mümkün değil. Zamanaşımı diyerek olayı unutturmak, toplumun hafızasından silmek istiyorlar. Madımak önünde anma töreni, basın açıklaması yapılmasını bile yasakladılar. Savcının zamanaşımı istemini mahkemenin kabul etmesi gelinen noktada sürpriz olmayacak. Suçlular cezasını bulmadıkça yeni katliamlar bizi bekliyor. Adaletin yerini bulmaması bizi yakmaya, yaralamaya devam ediyor. Kimse bu yarayı kapatamaz da örtemez de. Aynı Kerbelagibi ömür boyu bizlerle devam edecek, bir dram olarak kalacak. Haksızlığın, hukuksuzluğun sembolü olacak” dedi.
Bu ülke bitmiştir
Katiamda kızları Huriye ve Yeşim Özkan’ı yitiren Hikmet Özkan ise umudunu yitirdiğini söyledi. Özkan, “Başından beri adaletin yerini bulacağı konusunda hiç umudum yok. Türkiye’de hak, hukuk diye bir şey kalmadı. Bir ülke eğer ki devlet işlerini din işleri ile yönetiyorsa o ülke bitmiş demektir. On dokuz yıldır eğer ki bir devlet bu canileri yakalayıp ülkesinegetirmiyorsa, kanun karşısına dikmiyorsa ne bekleriz bunlardan biz? Hâlâ evleri işaretliyorlar. Diyecek hiçbir şey bulamıyorum. En büyük üzüntümüz de bu ülkenin içine düştüğü durum.Atatürk’ün şehit vererek kurtardığı, kurduğu bu ülke bu takunyalıların, yobazların eline mi kalmalıydı?” diye konuştu. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder