Yedi düvelin kıskandığı şu cennet vatanımızda bazıları ağlarken, bazıları göbeklerini hoplata hoplata gülüyor. Ali Ağaoğlu’nun büyük oğlu Alican Ağaoğlu’na lüks bir mekanda sürpriz doğum günü partisi düzenlemişler. Etrafını saran dansöz ordusuna baba - oğul para takıp durmuşlar. Oğul Ağaoğlu’nun dansözün eteğinin içine, baba Ağaoğlu’nun ise dansözün göğüslerinin arasına para yerleştirirken çekilmiş fotoğrafları var. Dansöz ise minnettar bakışlarla süzüyor onları dünyaya geliş sebebini kendisine bağışlamışlarcasına! E, tabii birileri bu hayatta eğlenecekse birileri de eğlendirecek.
Susuz, sobasız bir evde...
Kapitalizm toplumda böylesi “rol düzenlemelerine” gider. Oğul Ağaoğlu çok duygulanmış ve duygulandığı oranda sarı akçeler saçmış etrafa. Horon tepmiş, “gangnamla” çoşmuş. Nasılsa burası artık NATO toprakları. Her yol var. “NATOtistan tam tornistan”! Peki acaba herkes keyif çatıyor mu? Antalya’lı sebze üreticileri bu günlerde pek kızgın! Öyle ki yetiştirdikleri biberlerini “para etmiyor” diye yollara döktüler. Tarlalarına haciz gelen 4 bin köylümüz ise Kazanlı -Mersin yolunu trafiğe kapattı. AKP’nin polisi “empati” göstermedi. “Doğal” biber gazını köylüleri dağıtmak için kullandı. Açıkçası gerici- bölücü “turuncu ampul” zihniyeti “konuşanın ağzına” biber sürüyor. Aynı günlerde NATO’cu cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın kızı Zeynep Özal kendisinden epeyce küçük sevgilisini annesi Semra Özal’la tanıştırdı. 7 yıl küs kalan ana - kız barışmışlardı. Müstakbel damatla “My Pavyon” ‘da doyasıya eğlenmiş, yemiş, içmişlerdi. Masanın üstü içki kadehleriyle doluydu. Hem de “tıksırıncaya kadar için!” diye kendini parçalayan BOP Eşbaşkanı’nın “NATO topraklarında”. Oysa bırakın böyle krallara layık sofralara kurulup hayatın tadını çıkarmayı mum ışığında ders “çalışmaya çalışan” yavrucaklar var “NATO topraklarımızda”! Gaziantep’te elektriksiz, susuz, sobasız bir evde battaniyelere sarınarak ödevlerini yapan 3 miniğin okuma sevgisi yoksulluğun kemirgen, sivri dişli yırtıcılığını galebe çalıyor. Bu ülkenin körpecik sevgili ruhları nasıl da direniyorlar! Onlar gibi daha niceleri var şu pek “muhteşem” BOP Eşbaşkanlığı’nda.
Bir AKP’li iktidar sahiplerinin çocuklarının yaşayışlarına bakın bir de halkın! İnsanlar çıplak doğar çıplak gömülürler. Peki neden giyinikken eşit değiller? Yoksa giysilerimiz vicdanlarımızın, akıllarımızın üzerini mi örtüyor? İnsanoğlu hakikati çıplakken göremiyor zira sistem gözlerini örtüyor. Kodamanlar eşitsizliği “doğalmış” gibi gösteriyorlar. Dolayısıyla Ağaoğlu’nun etrafında kıvıranlar yaptıklarını “normal” görüyorlar. Çünkü Ağaoğlu’ giller buna doğuştan hakları varmış gibi davranıyorlar. Hepsi bu mu? Tabii ki... Hayır! Sistem matruşka bebek gibi: Jetgiller de başka jetlere, “beyaz emperyalist jetlere” biat ediyorlar. Bu iş böyle! Düzen kendini bu minval üzere üretiyor, döndürüyor. Mesela; Suzan Sabancı Dinçer, Kraliçe ll. Elizabeth’in verdiği “Mükemmellik Ödülü” ‘nü Büyükelçi’nin elinden aldı. Mükemmellik ödülü alınca mükemmel olunacağına sadece gariban Pollyanna ile zavallı Kül Kedisi inanır. Ne ki hakikate çıplak gözle bakanlar insanın sıradan olduğunu, “sihirli havuçtan ısırınca” değişmeyeceğini bilirler. Yeryüzünde “kusursuz” kişi yoktur. Olgunlaşmak vardır. Ve olgunlaşmanın ilk koşulu “eşitlik” ilkesini anlamaktır. Ancak eşit olduğumuzu anladığımızda özgürleşiriz. Ne kadar özgürsek o kadar olgunuzdur. Mükemmellik ödülü veren Kraliçe bunu idrak edemediğinden sadece mükemmel derecede hatalı olduğunu kanıtlamıştır. Kusurlu birinin ödülünü kabul edip kendisini “kusursuz” sanan ise bence dört başı mamur bir absürdlüğe imza atmıştır. Ego ödül sever. Ruh ( özümüz) aldırmaz! Ruh ölümsüzdür, “havuçla beslenmeye ihtiyacı yoktur”. Ego ölümlü olduğundan dirimi için önüne geleni yer. Sistem ona havuç bostanını gösterir o da dalar. Hepsi bu!
Son Güncelleme: Salı, 04 Aralık 2012 21:44
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder