4 Oca 2013

Adım adım federasyon (2)


Dün başladığımız “adım adım federasyon” sürecini anımsatmayı, bugün de sürdürüyoruz. Dün eyalet sistemi tartışmalarını, AKP’nin hukuki alt yapı hazırlıklarını anımsatmış ve ABD’nin Irak’a her iki saldırısının da gerçek hedefini saptamıştık. Devam ediyoruz:
Tanıma aşaması ve Kürt açılımı
Artık yeni bir aşamaya geçilecekti. Türkiye Kürdistan’ı resmi olarak tanıyacaktı. Ahmet Davutoğlu bu dönemin işaretini iki yıl önceden vermiş ve “Kürt yönetimini tanımaya hazır olduklarını” söylemişti. (Ruşen Çakır, Vatan, 10 Şubat 2007)
Bu adımı Cumhurbaşkanı Gül atıyor ve öncelikle 8 Mart 2009 günü Tahran yolunda Kürt Açılımı’nı başlatıyordu.
Gül ardından 23 Mart 2009’da ama şimdilik Bağdat’ta, Irak Kürdistanı Başbakanı Neçirvan Barzani ile resmi görüşme yapıyordu. Gül’ün uçakta Irak’ın kuzeyini “Kürdistan” diye tanımlaması bir ilkti. Öyle ki, Neçirvan Barzani “Gül, Kürdistan’ı tanıdı” diyerek meselenin esasını ortaya koyuyordu (NTV, 26 Mart 2009).
Erbil açılımı
Yeni adım, Türk hükümetinin Irak Kürdistanı başkenti Erbil’i ziyareti olacaktı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Erbil’de “Ortadoğu’yu yeniden inşa etmeliyiz. Dağlar bizi ayırmayacak, birleştirecek” diyordu. (Fikret Bila, Milliyet, 31 Ekim 2009) Ki Davutoğlu zaten 2001 tarihli “stratejik derinlik” kitabında, Kuzey Irak’ın Türkiye ile bütünleşmesini istediğini belirtiyordu.
Ardından Türk devleti Erbil’de konsolosluk açtı.
Davutoğlu, bir yandan Türk büyük sermayesine, TÜSİAD’a da mesaj veriyor ve “Sınırlar aşılmalı, Türkiye Kuzey Irak’la bütünleşmeli” diyordu. (Görüş, sayı 63, Ağustos 2010)
Bu arada Gül’ün sözleriyle Kürdistan’ı tanıyan Türk devleti, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun 14 Temmuz 2010 tarihli bir yazışmasıyla da, Kürdistan’ı resmi bir belgeye geçirmiş, yani Kürdistan’ı resmileştirmiş oluyordu.
Oslo mutabakatı
Bu arada AKP’nin 2005’te Emre Taner üzerinden başlattığı PKK’yle görüşmeler, 2009’da Öcalan protokolleriyle ve Oslo mutabakatıyla zirve yaptı.
Başbakan’ın özel temsilcisi Hakan Fidan, PKK yöneticilerine Erdoğan ile Öcalan’ın yüzde 95 anlaştıklarını söylüyordu.
Artık geriye, mutabakatı uygulamak kalıyordu.
Federal meclis, federal konsey
Yüzde 95’lik mutabakatın gereği uygulanacak, kalan yüzde 5’in kavgasıyla da kamuoyu oyalanacaktı.
Başbakan Erdoğan, 12 Eylül 2010 halk oylamasının akşamı partisinin balkonundan “biz ne istiyoruz” diye soruyor ve şu yanıtı veriyordu: “Batı ülkelerini şöyle bir gözden geçirin, orada hep bunları göreceksiniz, federal meclisi göreceksiniz, federal konseyi göreceksiniz.”
12 Haziran 2011 seçimleriyle de artık yeni bir aşamaya geçiliyordu. “Yeni Anayasa” hazırlanacak, yeni yönetim modeline yani “başkanlık sistemine” geçilecek ve yeni Türkiye yani “Federal Türkiye” kurulacaktı!
İlk iş olarak da daha önce TBMM’den geçirdikleri kalkınma ajansları yasasını ilerletmeleri ve bir Kalkınma Bakanlığı kurmaları oldu. Bu bakanlığa bağlı 25 kalkınma ajansı, aslında 25 eyaletli yeni Türkiye’ydi!
Erdoğan, daha 2004 yılında eyalet sistemi ile başkanlık sistemi arasındaki doğal bağı kuruyordu zaten: “Başkanlık sistemi, eyalet sistemi olmadan üstü kaval, altı şişhane olur.” (Kanal D, Teke Tek, 16 Şubat 2004).
Tek yol
İşte Cumhuriyet’i böyle yıkmış ve Türkiye’yi adım adım federasyona bu yollardan getirmişlerdir ve şimdi ilana hazırlanmaktadırlar.
Devrim, tarihsel olarak bu yüzden zorunludur ve tek yoldur.
NOT: İki günde özetlediğimiz bu tarihi sürecin tüm ayrıntıları için Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Büyük Kürdistan” ve “Hükümet - PKK görüşmeleri” isimli kitaplarımızı inceleyebilirsiniz.
30 Mayıs 2012

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu memleketin ekmeğini yeyip halen darbecilerin iftira haberlerini, T. Erdoğan söylemiş süsü vererek yayın lıyorsunuz,halkın bir kesimini di ğer kesimine düşman ederek bölücü lük yap maktan usanmadınız mı,Tay yip Erdoğan'ın annesi gürcüdür,ken disi Ermenidir ,bir başka seçim bölgesinde,Tayyip Erdoğan'ın annesi gürcüdür,kendisi yahudidir gibi ya lan haberlerle halkın kafasını karı ştırıp bölücülük yapıyorsunuz,AKP, CHP,MHP teröre müşterek çözüm getir mesi beraber hareket etmesi gerekti ğini neden yazamıyorsunuz,Doğu peri ncekiniz Öcalan la bekaa da görüşün ce Polise mi teslim etti,şimdi Peri ncek i,darbecileri kahraman ilan etmeye başladınız,sizin kahraman i lan ettiğiniz darbeciler karakollar basılıp 17,33,askerimiz öldüğü,terö ristlerin yakalanmadığı baskınlarda neden basın açıklaması yaparak isti fa etmediler,darbeciler kodese gir ince,görev başındaki darbeci uzantı ları istifa edip,sizlerle beraber halkı yanıltmaya başladınız,utanmaz herifler,Gürcü hiçbir zaman Ermeni olmaz,yahudi olmaz,sizin gibi vatan hainleri yalan haberler ile halkı yanıltmaktadır,iftira haberlerden vazgeçin

Ali Toron dedi ki...

Değerli 'adsız' kardeşim; benim buraya yazılarını beğenerek aldığım hiç bir yazar insanları etnik kökenlerine, dinine,nerede doğduğuna bakmadan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul eder.Eğer aksi bir durum var ise yaz blogumdan çıkarayım birde senden özür dileyeyim.Benim blogumda etnik bölünmeyi savunan yazı bulunmaz.Ama RTE, bak Türkiyeyi kaça böldü Türk, Kürt, Alevi, Sünni,Dindar, Kindar nesil,inananlar,inanmayanlar,dine yalan söyleten dinci'ler, dinsiz görünen müminler. Doğu Perinçek Öcalan'la niye görüştüğünü anlattı. Öcalan'a oynanan oyunu ve bu gidişin sonunun nereye varacağını paylaştı.(Şimdi görüyoruz)Hiç kimse büyük resmi görmüyor. Bu barış görüşmesi değildir. İlerde Türk'üde Kürd'ü de ateşe sürecek ABD oyunudur. Komutanlar PKK ya yenildikleri için değil ABD nin bölgedeki nihai hedefleri görüp ilerde ona ayakbağı olmamaları için içerde tutulmaktadırlar.2012 Yılında terör önemli ölçüde bitme noktasına gelmişti. Yazında bahsettiğin şehit sayısı AKP iktidarı döneminde geldi. İktidar demek bu duruma son vermek demek değilmi? Peki komutanlar PKK ya yenildikleri için mi yatıyorlar yoksa ABD planları gerçekleşsin diye mi? Keşke PKK ya yenildikleri için yatsalardı. Ben bu ülkenin ekmeğini çalışarak yedim.Vergimi verdim. O sebeple ülkemin bölünmesine karşıyım. Bölgemiz küçük, kontrol edilebilir, yönlendirilebilir devletçiklere bölünecek. Yerimizi, cephemizi doğru belirlemezsek göstermelik bir Cumhurbaşkanımız, onu tepesinde ise finans dünyasının seçtirdiği elinde beyzbol sopası olan ABD başkanı