7 Oca 2013

Mal putu


İnsan, yalnız verdiği şeylerin sahibidir; yığdığı şeylerin değil… Ve yalnız paylaşan sahip olur, biriktiren değil. Hz. Muhammed’in, tebliğcisi olduğu Kur’an adına insanlığa öğrettiklerinden biri de, budur.
 
Sonsuz güzelliklerin kaynağı Yaratıcı’ya imanla dolu gönüller, O’na güvenmenin doyumsuz mutluluğu içinde coşar ve sahip olduklarını, O’nun yarattıkları hayrına bol bol dağıtırlar. Paylaşmak, onlar için, Yaratıcı Kudret’e güvenmenin en güzel belirtisidir. Kur’an, bu dağıtma ve kaynaşmaya infak diyor ve ekliyor: “Sevdiğiniz şeylerden bol bol vermedikçe sonsuzluk ve mutluluğa eremezsiniz.” (Âli İmran, 92)
 
Verebilmek ölümsüzleşmenin, sonsuzlaşmanın en emin yoludur. Aşk bir verebilme sanatı olduğu içindir ki, onun defterine yazılabilen bütün adlar ölümsüzdür.
 
Verebilme buysa; hapsetme, yığma, başkalarını mahrum bırakma, ölüme, hiçliğe, iğretiye, sefilliğe, mutsuzluğa mahkûm olmaktır. Böyle öğretiyor Kur’an ve bunu gösteriyor onu tanıtan en büyük insan.
 
HZ. PEYGAMBER’İN BEDDUASI
 
Hz. Muhammed’in en büyük bedduası, mal putuna yenik düşenlere yaptığı bedduadır. Şöyle diyor mal putunun şerir ve azgın kulları için:
 
“Gümüş ve altın paranın, kadifenin, süslü giysilerin kulu-kölesi olan, yüzükoyun yere çakılıp gebersin! Yüzükoyun yere çakılsın da yerlerde sürünsün! Vücudunun her yanına dikenler batsın da o dikenleri çıkaramasın! O öyle biridir ki, bir şeyler verildiğinde hoşnut olur, bir şey verilmediği zaman ise asla vefa göstermez.” (Buharî, cihad 70, rikaak 10; İbn Mâce, zühd 8)
 
Adları bilinenleri ve bilinmeyenleriyle, iyi ve güzel adına bütün mirasımızın babaları olan peygamberler, biliyorlardı ki, paylaşabilmek, güzel bir dünyanın kurulabilmesinin tek yoludur. İmkânları hapsetmekse hayatı cehenneme, mutluluk iksirini zehre çevirir.
 
İmkânlar ve onların paylaşımının sembol ismi ekonomik değer olarak bilindiği için, üzerinde olduğumuz konuda başlık daima mal ve daha sonra para olmuştur. Buna, kısaca, kapital diyelim.
 
TÜM DESPOTLAR MAL PUTUNUN KULUDUR
 
İnsanoğlu, hırsını tatmin için başkaları üstünde hegemonya kurmak istemiş, bunun en geçerli yolu olarak da madde-ekonomi üstünlüğünü görmüştür. Ne ilginç talihtir ki, anılan hegemonyaya karşı çıkanların zafer yolu da, madde-ekonomi üstünlüğünü sağlamaya bağlandı. Böylece, insanlık bünyesinde, ekonominin tarihe ve ideye egemenliği hem hırsına yenik düşenlerce hem de onlara antitez olanlarca, savaş alanının tek gerçeği haline getirildi.
 
Ekonominin tarihe ve ideye üstünlüğünü, şöyle veya böyle kabul, insanlığın bahtını kararttı. Çünkü hırs iblislerinin tek değer ve tanrı haline getirdikleri mal putu, onu yıkmak isteyenlerin de putu oluverdi. Tezin ve antitezin putu, korkunç bir kader oyunuyla aynılaşmıştı. Bugünkü dünyaya bakarsanız, bu putun, komple materyalizm olan komünizmle, pratik materyalizm olan kapitalizmde aynı kudret ve saygınlık burcuna oturtulduğunu görürsünüz. İkisi de insanlık bünyesinde habis birer urdur.
 
Kur’an, kendine özgü üslubu ve yaklaşımıyla, mal putunun kanı durumundaki hırsı insan benliğinden sökmeye çalışırken onun beslediği organların yırtıcı tırnaklarıyla mücadeleyi de ihmal etmez. Ve bu mücadele, Kur’an’a göre, insan onurunun bir gereğidir ve din diliyle, en kutsal ibadettir.

Hiç yorum yok: