En cahil halk bile seçim şansı olduğunda demokrasiyi yeğler,
çünkü cehaletine rağmen sağduyu sahibidir, diye düşünürdüm. Yanılmışım. Osmanlı
dahil tüm varlık tarihinin en büyük komplosuna kurban giden Türkiye’de halkın
böyle bir sağduyusu yokmuş. Ne Türklerin varmış, ne Kürtlerin ve hatta ne de
militan ya da aydın, halk Yönderlerinin.
Cumhuriyet’ten geçtik, azımtrak demokrasi ve özgürümsü
yurttaşlık yıkıldı, yerine istibdat (zorbalık)
ve müstebite (zorbaya) kulluk rejimi kuruldu. Sonuçta ne özgür Kürt
kalacak, ne de Türk. Halkımızda tık yok. Kimi müstebitin ayaklarına kapandı,
elini yalıyor, parsayı kapıp efendisine iltifatlar şakıyor. Ayaklara kapanmayan
da zaten sanal kanallardan sahte kanıtlarla, zindana kapatılıyor.
Türkiye’nin rejimini değiştirelim derken varlığının sonunu
getirecek komplo, içerdeki adamları ve dışardaki planlamacılarıyla, çağın belki
de en büyük dünya komplosu. Son iki darbeden biri, insan hakları savunucusu ÇHD
avukatlarının tutuklanması oldu. Önce altı boşaltılan « hukuk devleti »nin üstü
de böyle çizildi. Hukukçuların da « kul » oldukları dünya aleme ilan edildi.
İkinci ve nihai darbe hazırlık aşamasında: CIA Başkanı
Petraus’un özel istemi, « Terörizmin Finansmanının Önlenmesi » tasarısı TBMM
Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Yasalaştığında, önce içerdeki istibdata biat
etmeyen muhaliflerin, ama sonra… Küresel « efendileri »ne mırın kırın eden
yerel müsdebitin de mal varlığına, « terör örgütü kurmuştu » diye el konulabilecek!
Ülkenin hemen tüm kamu malının şimdiden satıldığını düşünürseniz, gerisini
tahmin zor değil.
Ben bunları öngörmüş
ve « Destina » başlıklı romanımda Türkiye’nin 22.yüzyıla varmadan çöktürülüp
büyük dünya güçleri arasında paylaşılacağını yazmıştım.
Elim kalem tutalıberi yurdumda azınlık olmaya alışık ben,
artık işgal altında bir ülkede yaşadığımı düşünüyorum.
Asıl işgalciler ufukta göründüğünde, içerdeki işbirlikçileri
nasıl ödüllendirecek ya da dolandıracak, çok görmek istiyor, merakla
bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder