Sevgili okuyucularım, hükümet bütün gücüyle Türk Ordusu’nu hadım ediyor, saygınlığını sıfıra indiriyor, en seçkin subaylarını ve komutanlarını tutuklatıyor, hapis cezaları verdiriyor. İnanılır gibi değil!
Terfi sırasındaki subaylar özellikle tutuklanıyor. Böylece ordumuzun gelecekteki komuta kademesi Genelkurmay tarafından değil, özel yetkili mahkemelerin hakim ve savcıları tarafından belirlenmiş oluyor.
Bunlar olurken Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarından ne yazık ki tık yok!
Şimdi Tayyip hidayete erdi, “Böyle şey olmaz, o komutanlar terörist değil” diye rol yapmaya, timsah gözyaşları dökmeye başladı!.. Çünkü altına girdiği yükü ve başına aldığı belayı artık kaldıramaz oldu.
Dün sabah gazeteye geldiğimde, elime bazı havacı komutanların hapishaneden yazdığı bir mektup ulaştı. Altındaki 16 imza Hava Orgeneral Bilgin Balanlı ile başlıyor, pilot general, kurmay albay ve kurmay yarbaylarla devam ediyor:
Rıdvan Ulugüler, Atilla Özler, İsmail Taş, Yalçın Ergül, Erhan Pamuk, Mehmet Eldem, Kubilay Baloğlu, Bülent Kocabuç, Ayhan Gümüş, Cengiz Köylü, Çetin Can, Cenk Hatunoğlu, Süleyman Namık Kurşuncu, Necdet Tunç Sözen, Namık Sevinç, Mehmet Erkorkmaz.
Rıdvan Ulugüler, Atilla Özler, İsmail Taş, Yalçın Ergül, Erhan Pamuk, Mehmet Eldem, Kubilay Baloğlu, Bülent Kocabuç, Ayhan Gümüş, Cengiz Köylü, Çetin Can, Cenk Hatunoğlu, Süleyman Namık Kurşuncu, Necdet Tunç Sözen, Namık Sevinç, Mehmet Erkorkmaz.
Mektubu sizlere aynen iletiyorum. Lütfen dikkatle okuyun, ordumuzun ve Türk Hava Kuvvetleri’nin iktidar tarafından ne durumlara düşürüldüğünü bir kez daha görün.
Mektubun başlığı şöyle: “Türk Hava Kuvvetleri’ne Balyoz… Her Dört Havacı Generalden Biri Tutuklandı. Hava Kuvvetleri Çağın Gerisine İtiliyor.”
İşte, bir ibret belgesi olan o mektup:
“Hava Kuvvetleri insan gücünün muharip unsurunu pilotlar teşkil eder. Hava Kuvvetleri Komutanı da dahil olmak üzere üst düzey yöneticilerin hemen tamamı pilottur. Pilotlar, uçuran ve uçuşu destekleyen diğer unsurlarla işbirliği ve koordine içerisinde, bizzat kendileri göklerde savaşırlar.
Hava savaşları esasen subaylar savaşıdır. Bir hava kuvvetinin gücünün ancak çok iyi yetişmiş, üstün nitelikli ve moral değerleri yüksek insan gücü ile doğru orantılı olduğu tüm dünyada kabul edilen bir gerçektir.
Nitekim Türk Hava Kuvvetleri uzun yıllar seçme, yetiştirme ve yetişen personeli bünyede muhafaza konularında kılı kırk yaran personel ve eğitim politikaları uygulayarak mevcut ve geleceğin komuta kademesini adeta nakış işler gibi oluşturmuş, yılların birikimiyle çağı yakalayan bir Hava Kuvveti olma gücüne bu personeli sayesinde erişmiştir.
Çağı yakalayan Türk Hava Kuvvetleri sadece bölgesel değil, küresel ve saygın bir Hava Kuvveti olma özelliğini kazanmıştır. Barış döneminde varlığıyla caydırıcılık sağlayacak, savaş döneminde sahip olduğu vurucu gücüyle yurt semalarını ve ülke topraklarını savunacak, dünyanın her bölgesinde BM ve NATO kapsamında icra edilen harekâtlarda muharip ve lojistik unsurlarıyla her türlü görevi en etkin şekilde yapacak imkân ve kabiliyete erişmiştir.
Çağı yakalayan Türk Hava Kuvvetleri sadece bölgesel değil, küresel ve saygın bir Hava Kuvveti olma özelliğini kazanmıştır. Barış döneminde varlığıyla caydırıcılık sağlayacak, savaş döneminde sahip olduğu vurucu gücüyle yurt semalarını ve ülke topraklarını savunacak, dünyanın her bölgesinde BM ve NATO kapsamında icra edilen harekâtlarda muharip ve lojistik unsurlarıyla her türlü görevi en etkin şekilde yapacak imkân ve kabiliyete erişmiştir.
Türk Hava Kuvvetleri zaman içerisinde çağıyla yarışan bir güç haline gelmiş, “Çağıyla Yarışıyor”sloganı eşliğinde, Yüzüncü Kuruluş Yılı’nı 1 Haziran 2011 tarihinde idrak etmiştir. Türk Hava Kuvvetleri, yüzüncü yılında ulaştığı seviye itibariyle, devletin önemle koruması gereken Kuvvet özelliğine erişmiştir. Çünkü çağdaş ve güçlü bir hava gücü tek başına savaşın kaderini tayin etme rolü itibariyle ülke savunmasında stratejik önemi olan bir güçtür. Hava gücünde oluşacak en ufak zafiyetin (zayıflığın) “Milli güvenlik” sorunu yaratması kaçınılmazdır.
Üzüntü vericidir ki, Türk Hava Kuvvetleri’nin gelecekteki komutanı ve seçkin personeli, yüzüncü yılını idrak ettiği günlerde arka arkaya tutuklanmıştır. O günlerden bu günlere gelindiğinde Türk Hava Kuvvetleri, “Çağın Gerisine itilen” bir Hava Kuvveti konumuna düşme tehlikesiyle karşı karşıya getirilmiştir.
Devam eden davalarda görüleceği üzere, “Ege’de kendi uçağını düşürerek kargaşa ortamı yaratacaktı”, “Uçan gardiyanlık yapacaktı”, “İstanbul Deniz Otobüslerinin işletmesini üstlenecekti”, “Büyük alışveriş merkezlerini ele geçirecekti” gibi saçma ve düzmece iddialarla bir kısım Hava Kuvvetleri personeli haksız ve hukuksuz bir şekilde cuntacı ilan edilmiştir.
Bu yetmiyormuş gibi bir de İzmir Özel Yetkili Mahkeme’de açılan “Casusluk” davasıyla moral değerlere bir darbe daha vurulmuştur. “Kendi uçağımızı düşüreceklerdi” yalanıyla başlayan itibarsızlaştırma kampanyası, kendilerini “Savaşan Şahin” olarak niteleyen ve bundan gurur duyan F-16 pilotlarına “Sevişen Şahin” yakıştırmasıyla devam etmiştir.
Suriye tarafından düşürülen ve pilotları şehit olan F-4 olayının gizemini koruması, geçtiğimiz yıllarda İç Güvenlik harekâtına katılan pilotların isim listelerinin (mahkeme tarafından) talep edilmesi, basında sürekli yer alan itibarsızlaştırma haberleri, gizli telefon dinlemeleri, görüntü kayıtları ve siyasetçilerin aşağılayıcı tavırları bu ahlaksız sürece katkı sağlamıştır.
Bu iddialara dayanarak açılan ve sürdürülen aşağılayıcı yargı süreci, personelin moral değerlerine büyük darbe vurarak Türk Hava Kuvvetleri’nin önemli ölçüde güç kaybetmesine neden olmuştur. Mavi üniformayı giyen hiçbir kimsenin dikkate almayacağı türden iddialar, mahkemeye resmi raporlar sunularak defalarca yalanlanmış, adaletin tecellisi için sabırla
beklenmiştir. Yargı sürecine müdahale etmeme hassasiyetinde ve adaletin mutlaka yerini bulacağı beklentisinde olan tutuklu subayların silah arkadaşları, mahkemenin cezai hükmü karşısında büyük bir moral çöküntüsüne uğramıştır.
Silah arkadaşlarının (Biz havacıların tabiriyle “Kol” arkadaşlarının) iftiraya uğratılmasına, itibarsızlaştırılmasına, mesleklerinden koparılmasına, adaletsizliğe maruz bırakılmasına, sahip çıkılmayışına an be an şahit olan havacıların nasıl bir moral içerisinde olabileceğini takdirinize sunuyoruz.
beklenmiştir. Yargı sürecine müdahale etmeme hassasiyetinde ve adaletin mutlaka yerini bulacağı beklentisinde olan tutuklu subayların silah arkadaşları, mahkemenin cezai hükmü karşısında büyük bir moral çöküntüsüne uğramıştır.
Silah arkadaşlarının (Biz havacıların tabiriyle “Kol” arkadaşlarının) iftiraya uğratılmasına, itibarsızlaştırılmasına, mesleklerinden koparılmasına, adaletsizliğe maruz bırakılmasına, sahip çıkılmayışına an be an şahit olan havacıların nasıl bir moral içerisinde olabileceğini takdirinize sunuyoruz.
Tüm bu gelişmeler vazifesinin başında olanların sadece moral değerlerine darbe vurmamış, onlar üzerinde endişe, ürkeklik ve güvensizlik duyguları yaratmış, sorumluluktan kaçma ve durumu idare etme davranışına yöneltmiş ve özellikle pilotları süratle sistem dışına çıkma arayışına itmiştir.
Moral değerlere vurulan darbeler, yıllardır Hava Kuvvetleri’nde sorun olan yetişmiş pilot kaybının daha da artarak devam etmesi sonucunu doğurmuştur.
Nitekim bu yıl Ocak-Şubat 2013 döneminde Hava Kuvvetleri’nden istifa ve emeklilik yoluyla ayrılmak için müracaat eden pilot sayısı, yaklaşmakta olan tehlikenin en büyük habercisidir. Ayrılma müracaatında bulunanların genele oranının yüzde 15’e ulaşacağı anlaşılmaktadır ki, bu rakam alarm zillerinin çalması için yeterlidir.
Pilot miktarında oluşabilecek zafiyet, harekat (savaş) esnasında bir miktar uçağın kullanılamayacağı anlamına gelmektedir. Devam eden davalarla tasfiye edilen yönetici ve lider seviyesindeki üst düzey pilot kaybı da göz önüne alınacak olursa sonuç bir felakete dönüşebilecektir.
Gelinen durum itibariyle çağıyla yarışan bir güce ulaşan Türk Hava Kuvvetleri’nin yetişmiş insan gücü heba edilmiştir. Kartalın başı koparılmış, adeta başsız bırakılmıştır.
Kartala baş olmaya aday bir Orgeneral ve dört Korgeneral, yedi Tümgeneral, dört Tuğgeneral olmak üzere 16 general (tutuklanarak ve hapis cezaları verilerek) saf dışı bırakılmıştır.
Diğer bir ifadeyle HAVA KUVVETLERİ’NDEKİ HER DÖRT GENERALDEN BİRİ TASFİYE EDİLMİŞTİR. Bununla birlikte general olmaya aday pilot subaylar da tasfiye listesine dahil edilmiştir. Her biri rol model olan yetişmiş ve üstün nitelikli personel, düzmece belgelerle “Darbeci” ilan edilerek geriye kalanların moral değerleri çökertilmiştir.
Aslında çökertilen Hava Kuvvetleri’nin ta kendisi olmuştur.
Yüzüncü yılında çağı yakalayan Hava Kuvvetleri “Çağın Gerisine” itilmiştir.
Ülkenin her alandaki stratejik planlamasını 2023 ve hatta 2071 yılına göre şekillendirme becerisine sahip olan (!) siyasi kadroların Hava Kuvvetleri’nin insan gücüne vurulan darbenin günümüze ve geleceğe olabilecek etkilerini değerlendirememesi mümkün değildir. Yaşanan milli güvenlik problemini “Zafiyet oluşmamıştır, yerlerine personel bulunur” şeklinde söylemlerle geçiştirmek büyük bir yanılgı ve aldatmacadır.
Tarih bu durumu yaratanları kendi hanesine kaydedecek, ancak kaybolan moral değerler ve onun yarattığı acı sonuçlar kolay kolay telafi edilemeyecektir. Saygılarımızla.”
Hapishaneden yazılan imzalı mektup işte böyle. Türk Ordusu siyasete alet ediliyor, Türk Ordusu hadım ediliyor.
Oyun sadece Hava Kuvvetleri üzerinde değil, öteki Kuvvet’lerin de üzerinden oynanıyor. Hazırlanan düzmece belgelerle TSK mensupları “Terörist, darbeci, fuhuşçu, casus, şantajcı, suikastçı” diye damgalanıyor ve bu büyük yalanlar, iktidarın emrindeki yandaş-yalaka-Fethullahçı-şeriatçı medya tarafından Türk milletine pompalanarak yutturulmak isteniyor.
Oyun sadece Hava Kuvvetleri üzerinde değil, öteki Kuvvet’lerin de üzerinden oynanıyor. Hazırlanan düzmece belgelerle TSK mensupları “Terörist, darbeci, fuhuşçu, casus, şantajcı, suikastçı” diye damgalanıyor ve bu büyük yalanlar, iktidarın emrindeki yandaş-yalaka-Fethullahçı-şeriatçı medya tarafından Türk milletine pompalanarak yutturulmak isteniyor.
Bütün bunlar olurken ne Genelkurmay Başkanı, ne de Kuvvet Komutanları ağızlarını açabiliyor. Onlar, oynanan bu oyunun ve kurulan korkunç tezgahın sadece seyircileri!
Herhalde tepki gösterirlerse kaybedecek bir şeyleri var, ondan korkuyorlar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder