8 Ağu 2013

PKK-El Kaide çatışmasının anlamı

Türk sınırının hemen yanında PKK mi yoksa El Kaide mi egemen olacak diye üç gündür süren bir çatışma var! Kazanan PKK olursa “özerklik” ilan edecek, El Kaide olursa “şeriat devleti” kuracak!
Hiç lafı dolandırmadan belirtelim: Bu rezil tablonun bir numaralı sorumlusu Tayyip Erdoğan’dır!
Bağdat-Şam zayıflarsa Erbil-Kamışlı güçlenir
Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerin nereye uzanabileceği, bu politika değiştirilmezse sürecin nasıl ilerleyeceği, Irak’ın son 20 yılına bakarak bile anlaşılabilir. O yirmi yılın özeti şudur: Bağdat zayıfladıkça, Erbil güçlendi! Saddam zayıfladıkça Barzani güçlendi! BAAS zayıfladıkça PKK güçlendi!
Türkiye’nin komşusunun merkezini zayıflatan politikalar üretmesi ya da emperyalizmin komşusunu hedef alan planlarına alet olması, komşunun kenar kuşağını önce istikrarsız hale getirdi, sonra da merkezden fiilen kopardı!
Şimdi aynı süreç Suriye’de yaşanıyor. Irak’ta Saddam Hüseyin’i hedef alan ABD emperyalizmi, 2,5 yıldır fiilen Beşar Esad’ı hedef alıyor. Üstelik bu kez düne göre ABD’nin planlarına tam uyumlu bir Türkiye başbakanı var! Esad’a meydan okuyan, onu yıkacağını belirten, 15 gün süre tanıyan, “Emevi Camisi’nde namaz kılacağım” diyerek açıkça işgale soyunduğunu gösteren bir başbakanımız var!
2,5 yıllık sonuç? Şam zayıfladıkça, Kamışlı güçleniyor!
AKP’nin desteğinde özerklik
Kuşkusuz bu tablo Aydınlık okurları için hiç sürpriz değil. En başından beri uyarıyoruz. ABD’nin Kürt Koridoru planını, Irak’ın kuzeyini Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açma projesini, Diyarbakır başkentli olarak Büyük Kürdistan’a dönüştürme hedefini sık sık yazıyoruz.
ABD’nin Kürt Koridoru ve Büyük Kürdistan planının Irak, İran, Suriye ve Türkiye’yi hedef aldığını, planın gerçekleşmesi için bu dört ülkenin parçalanması gerektiğini hep vurguluyoruz.
Üstelik bu dört ülke içinde en çok Türkiye’nin tehditle karşı karşıya olduğunu belirtiyoruz. Çünkü diğer üç ülke bu plana karşı konumlanabiliyor ama Türkiye maalesef yöneticilerinin aynı zamanda planın taşeronu olması nedeniyle süreci çaresizce izliyor!
Bu çaresizlik içinde şunlar yaşandı:
1. Sınır kontrolü: Türkiye Suriye sınırını Nusra’ya (El Kaide) teslim etti. Böylece sınırdan Suriye’ye terör ihraç edilebildi. Sadece El Kaide militanları değil, İhvan’a bağlı örgütler, selefi gruplar, CIA eğitimli Çeçen ve Boşnak örgütler, Kaddafi’ye karşı kullanılan Libyalılar, hatta Pakistan Talibanı bile Türkiye üzerinden Suriye’ye girdi.
2. Alan kontrolü: Bu gruplar çoğaldıkça, Batı tarafından silahlandırıldıkça, CIA tarafından eğitildikçe ve Türkiye’nin himayesinde terör estirdikçe Suriye’nin kuzeyi Şam’ın kontrolünden adım adım çıktı. Şam’ın otoritesi zayıfladıkça, bölgede başka otoriteler oluşmaya başladı. PKK Kürt ağırlıklı bölgelerde hâkimiyet kurmaya başladı.
Ankara kurtarılacak ABD planı bozulacak
Ancak bu tablo değişecek, değişmeye de başladı. Esad yönetimi, Şam’ın dış mahallelerine kadar gelen terörü adım adım merkezden kenara doğru itmeye başladı. Önce Halep ve çevresi terörden arındırıldı, şimdi de Humus ve çevresi temizleniyor...
Esad’a karşı aynı cepheye sürülmüş kuvvetler, şimdi Türkiye’nin desteğinde Suriye’nin kuzeyinde kendi denetiminde bölgeler oluşturmaya çalışarak Şam’a karşı mevzileniyorlar. Ve sürecin aleyhlerine geliştiğini gördükçe, acele ediyorlar!
İki gündür süren çatışmalar işte bu gerçekler ışığında yaşandı!
Bu somut gelişmeler bile izlenecek dış politikayı çırılçıplak ortaya koyuyor. Türkiye, Irak ve Suriye üçgeninde Diyarbakır-Erbil-Kamışlı eksenli bir tehdit varsa, açık ki o tehdide karşı Ankara-Bağdat-Şam ekseni kurulmalı. İçerideki üçgenin dışarıdaki üçgeni parçalaması ancak böyle önlenir!
Madem Bağdat zayıfladıkça Erbil güçleniyor, madem Şam zayıfladıkça Kamışlı güçleniyor o zaman Ankara, Bağdat ve Şam’ı hedef almaktan vazgeçecek! Çünkü Erbil ve Kamışlı’nın güçlenmesi demek, aynı zamanda Ankara’nın zayıflaması demek!
Ancak her şey gelip Ankara’yı kimin yöneteceği sorusunda düğümleniyor!

Hiç yorum yok: