Balta Limanı Antlaşması |
Osmanlı İmparatorluğunun siyasal çöküş ve parçalanma sürecinde başına gelenler ile, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin karşılaştığı sorunlar, çok büyük bir benzerlik göstermektedir. Osmanlı İmparatorluğu 1830’da Amerika ile bir “Ticaret ve Seyrüsefer Antlaşması” imzaladıktan sonra, İngilizlerle Gümrük Birliği benzeri 1838 Balta Limanı Antlaşmasını imzalayarak yarı sömürgeleşme sürecine ‘resmen’ girmiş; Avrupa Uyum Yasaları benzeri 1839 Tanzimat Fermanı'yla çürüme hızlanmış, 1854’ te yabancı devletlerden borç almaya başlayan Osmanlı, kısa sürede yabancı güdümünde bir yarı sömürge devlet konumuna düşmüştü. 1945 sonrasını çok andıran bu çözülüş ve çöküş sürecini daha iyi kavrayabilmek için,1789 Fransız Devrimi’nden sonra Avrupa ve Rusya’da olup bitenleri Osmanlıyla ilişkisi içerisinde değerlendirmemiz gerekiyor. Başlangıçta Osmanlı İmparatorluğu 1789 Fransız Devrimi’ni umursamamıştı. Fakat, daha sonra Fransa’nın cumhuriyetçi düşünceler yayarak krallıkları devirmeye, Avrupa’ya ve dünyaya egemen olmaya kalkışmasını kaygıyla izleyecekti. Dönemin Dışişleri Bakanı (Reis-ül-küttap) Ahmet Atıf Efendi, Fransız Devrimi ve Cumhuriyetçilik üzerine 1798 baharında yazdığı
“Avrupa Politika Dengesi” başlıklı raporunda, şöyle diyordu: "Osmanlı, Fransız Cumhuriyeti’ne başlangıçta dostluk göstermiştir. Devrim günlerinde yiyecek sıkıntısı ve kitlesel açlık baş gösterdiğinde, Osmanlı ülkesi bol yiyecek göndererek Fransızları açlıktan ölmekten kurtarmıştır. Buna karşılık Fransa Cumhuriyeti ve Fransız Generalleri, Osmanlı’nın Hıristiyan uyruklarını ayartmaya çalışmaktan geri durmadılar. Fransa “ dinsizliği yayan”, “halkı hayvan düzeyine indirgeyen , “İnsan Hakları" diye bir başıbozukluk bildirisi yayınlayıp yeryüzündeki bütün dillere çevirterek yeryüzündeki bütün halkları uyruğu oldukları hükümdarlara karşı ayaklandırmaya kışkırtan” bir ülke olup çıktı. Osmanlı devleti öteki devletlerin karşı karşıya bulundukları tehlikenin içindemidir, değilmidir, sorusu düşünülmeye değer. Bütün devletlerin Fransa’ya karşı birleş- meleri gerçekleşirse, bu ittifakın asıl amacı, Fransa devletini savaştan önceki durumuna getirmek ve zorla aldığı bütün toprakları eski sahibi olan devletlere geri vermek ve böylece devletler arası dengeyi sağlamak olmalıdır. Osmanlı Devleti, Fransız Devrimi ve onu izleyen benzeri hareketlerin ezilmesine var gücüyle çalışmalıdır.”
Reis-ül-Küttap Ahmet Atıf Efendi’nin bu değerlendirmesi, Bakanlar Kurulunda görüşülmüş, tartışılmış; ve sonunda, bir yandan Fransa’ya dost görünürken öte yandan Fransız yayılmacılığından zarar gören devletlerle güç birliği yapmaya karar verilmişti (‘Tarih-i Cevdet Üçdal Cilt 3 Sf 1645)
Bundan bir kaç ay sonra Napolyon komutasındaki Fransız ordusu Osmanlı toprağı Mısır’ı işgal edecek; bunun üzerine Osmanlı, ‘eski dost’ Fransa’ya karşı, ‘eski düşman’ İngiltere’yle ittifak yaparak, Fransa’yı Mısır’dan kovacaktı.
Viyana Kongresi |
Fransanın Mısırı İşgali (M.Ali Paşa) |
Gerek Fransa, gerekse Rusya, şunun şurasında çok değil daha 15 yıl önce 1800 yılında Osmanlı’yı aralarında paylaşmak üzere gizli yazışmalar yapıyordu. Napolyon, 1800 Yılı Mayısında Dış işleri Bakanı Topal şeytan Talleyrand’a yazdığı mektupta: “Osmanlı İmparatorluğu uzun süre yaşamayacaktır. Rus Çarı I. Pol’ün dikkatini bu yöne çekiniz, Osmanlıyı paylaşılmakta ortak çıkarlarımız vardır,” diyordu.
Hasta Adam Osmanlı |
Aleksandros İpsilantis |
ASILACAKSAN İNGİLİZ SİCİMİYLE ASIL!
Gelgelelim Fransa’nın ve Rusya’nın Osmanlı’yI parçalama tasarıları İngiltere’nin o anki çıkarlarına ters düşlüyordu. Rusya’nın ele geçirmeyi düşlediği Afganistan, İran ve Hindistan İngiliz egemenliği altındaydı ve İngiltere buraları Rusya’ya bırakamazdı. Fransa’nın ele geçirmeyi düşlediği Akdeniz, Mısır ve Süveyş ise İngiltere’nin Fransa’ya bırakamayacağı, yaşamsal çıkarları olan bölgelerdi. Fransa, İngiltere ile savaşmaksızın buralarda egemenlik kuramazdı. İstanbul ise monarşist Avrupa Birliği üyelerinin hepsinin göz koyduğu, hiç birinin diğerine bırakmayı düşünmeyeceği değerdeydi. Rusya ile Fransa’nın Osmanlı’yı paylaşım tasarıları İngiltere’nin çıkarlarına taban tabana aykırı düştüğünden, Osmanlı’nın devlet olarak varlığını ve toprak olarak bütünlüğünü sürdürebilmesi için yapabileceği tek şey İngiltere’nin bir dediğini ikiletmeyerek onun aracılığıyla monarşist Avrupa Devletler Birliği’nde haklarının savunulmasını sağlamaktı. Monarşist Avrupa Devletler Birliği’ne girmek, bölünüp paylaşılacak ülke konumundan çıkmak demekti.Öyleyse Osmanlı ne yapıp etmeli, İngiltere’yle işbirliğini, İngiltere tarafından Avrupa Devletler Konseyi’ne üye edileceği düzeye çıkartmalıydı. İşte Avrupa Devletleri ve Rusya’nın 1814’te Viyana Kongresi’nde bir araya gelip monarşilerin yasallığını ve toprak bütünlüğünü güvence altına alacak Avrupa Devletler Birliği kurmaya yöneldikleri II. Mahmud döneminde; Osmanlı Devleti’ne egemen olan anlayış, buydu: Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl!
BÖLÜNECEKSEN İNGİLİZ BIÇAĞI İLE BÖLÜN
Rusya, Yunanistan’ı Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopartmak üzere 1814’te Odessa’da kurulan Filiki Eterya örgütünün başına Rus Çarı’nın İmparatorluk Muhafızı General Alexandr Ypsilanti’yi getirerek 1821’de ayrılıkçı Yunan ayaklanmasını başlatınca, Osmanlı yöneticileri, çıkarları Rusya ile uyuşmaz olan İngiltere’nin buna kesinlikle engel olacağını düşünüyordu. Ancak böyle olmadı. George Finlay1861’de yayımlanan Yunan Ayaklanmasının Tarihi adlı kitabında 1821
ayaklanmasını şöyle anlatacaktı:1821 Nisanı’nda, 20000’e yakın bir Müslüman nüfus, Yunanistan’da dağınık olarak yaşıyor ve tarımda çalışıyordu. [Ayaklanma çıkmasının üzerinden] Daha iki ay geçmeden bunların çoğu kıyımdan geçirildiler; adamlar, kadınlar, çocuklar, hiç acımadan ve sonra da pişmanlık duyulmadan öldürüldüler. Yaşlı Yunanlılar, hâlâ, taş yığınlarını parmakla gösterip, gezginlere, "İşte şurada Ali Ağa'nın pyrgos'u, kulesi, vardı; burada hem onu,hem eşlerini ve hizmetkârlarını öldürdük" diye anlatırlar.
Rusya’nın kendi gücünü salt Akdeniz’e yaymak için Yunanistan’ı Osmanlı’dan ayırıp kendi güdümünde bir uydu devlet yapmak istediğini;Yunanları bu nedenle ayaklandırdığını; Osmanlı’dan kopup Rusya’nın güdümüne girecek bir Yunanistan’ın Rusya’yı Akdeniz’e çıkartmaktan başka bir işe yaramayacağını; bunun da İngiltere’nin Akdeniz’deki egemenliğini sarsacağını; bu nedenle İngiltere’nin Rus güdümlü Yunan ayrılıkçılığına engel olması gerektiğini savunan Osmanlı yöneticileri, İngiltere’den şu yanıtı alacaklardı: Yunan ayrılıkçılığının ardında Rusya’nın olduğunu biliyoruz. Rusların amacının Yunanistan üzerinden Akdeniz’e açılmak ve Akdeniz’deki İngiliz etkisini kırmak olduğunu da biliyoruz.Gelgelelim bu ayrılıkçı hareketi bastırmaya çalışıp Yunanların düşmanlığını kazanmak yerine onu Ruslardan daha çok destekleyerek, kurulacak olan Yunanistan’ı Rus güdümünden kurtarıp İngiliz güdümüne alacağız. Böyle olunca Yunanistan bir Rus uydu devleti değil, bir İngiliz uydu devleti olacak ve Rusya’nın Akdeniz’e açılmasına
engel olacaktır. Siz de kurulacak olan Yunanistan’da Rusya’nın egemenliği yerine İngiltere’nin egemenliği olmasını destekleyin ki Rusya Osmanlı topraklarında daha çok yayılamasın...
Filiki Eteria |
İngiliz amiral Codrington kumandasındaki Fransız, İngiliz, Rus birleşik donanması, Navarin limanında demirli Osmanlı Mısır gemilerini “amacımız savaşmak değil”diye diye kuşatmış
ve Amiral Codrington’un Osmanlı ve Mısır askerlerinin Yunanistan’dan çekilmesi isteği reddedilince, donanmamız top ateşine tutulmuş; 50’yi aşkın gemimiz batırılmış, 6000 dolayında askerimiz şehit olmuştu.
Navarin Baskını |
Viyana Kongresi Kutlama |
cengizozakinci@butundunya.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder