2 Kas 2011

Yeryüzünün önderleri...


(Kasas Suresi 5. Ayet) Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim.
Yeryüzünün ezilenleri ve devleri...
Kur'an sizlere sesleniyor. Yeryüzünün ezilenlerini öncüler yapalım diyor. Siz ne dersiniz ?
Bizim maslahatçı mollaya soruyorum; "var mısın ?"
Ayete dikkat ediniz. Yeryüzünün dindarlarını, iman sahiplerini demiyor. Ezilenlerini diyor...
Ezilenler, yeryüzünün doğal önderleridir. Lakin, tarihsel "şirk" yani mala tapma dini, ezen sınıfı kadim, ezilenleri hadım etmiştir. Dün yaptığımız Ezber Bozan programında (Her Cuma 24:00'te, Ulusal kanal'da); Orhan Gökdemir muhteşem bir ifade kullandı. Tüylerim diken diken oldu!
Ezilenler, dine ve cumhuriyete sahip çıksın. Ezenlerin eline geçmemesi için...
Orhan Gökdemir, bu muhteşem tespiti yaparak, aslında bir sorunumuzu da gündeme getirmiş oldu.
Ezilenlerin dini
İdeolojiler, ezilenler ile kurduğu ilişki üzerinden meşru kılınabilir...
Yani bir düşünce, ideoloji, din; eğer yetimi korumuyor, yoksulu gözetmiyorsa, boştur; afyondur!
Şimdi bakınız güzel dinimiz İslam ne diyor:
Nisa Suresi. 2. Ayet: “Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtır.”
Nisa Suresi, 10. Ayet: “Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.”
Bu meseleyi içselleştiren en ideal örnek konumundaki Hz.Peygamberimiz’e bakalım:
Peygamberimiz’i nasıl severiz?
“(Ey Âişe! Cennette) Benimle olman seni mutlu edecekse dünyada bir yolcunun azığı kadarı ile kifâyet et. Sakın zenginlerle sohbet arkadaşlığı etme. Bir elbiseye yama vurmadan eskimiş sayma.” (Aişe’den; Tirmizî, Libâs 38, (1781)
“Ey Allah’ın Resûl’ü! Ben seni seviyorum’ diyen bir adama ‘Ne söylediğine dikkat et!’ dedi... Adam ‘Vallâhi ben seni seviyorum!’ deyip bunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine adama: Eğer beni seviyorsan, yoksulluk için bir zırh hazırla. Çünkü beni sevene yoksulluk, hedefine koşan selden daha süratli gelir.” (Abdullah İbn Muğaffel’den; Tirmizî, Zühd 36, (2351)
Hedefine koşan selden daha süratli gelen yoksulluk, bir değişim sürecini anlatır. Toplumda var olan dikey hiyerarşik ilişki biçiminden doğan sınıfları lağvetmek için sınıf intiharı (rüku) etmek gerekir. Velev ki bu süreç; varlıklı kişinin imtiyazlarını terk etmesi, yoksullaşması demektir.
Ancak, ayet ve hadislerde önerilen yoksullaşma, aç kalmak demek değildir. Zenginlikten aşağı inmek demektir. Yine hayatını idame ettiren, makbul, düzenli, muntazam yaşayan, ama 88 dairesi olup onu kiraya vermeyen bir tipoloji çizilir.
Gemicik-yat-kat ve İslam...
“Ey Ensar topluluğu! Siz cahiliye devrinde Allah’a kulluk yapmazken, üzerinize düşeni yapar, malınızı doğru yolda harcar, misafirlere ikramda bulunurdunuz. Fakat Allah size hak dini ve Resûl’ünü gönderdikten sonra, artık mallarınızı biriktirmeye mi başladınız? Mallarınızdan infak ediniz. Zira insanların yırtıcı hayvanların ve kuşların yediği mallarınız sebebiyle size ecir verilecektir.” Bunun üzerine oradakiler dağıldılar ve herkes bahçesini çeviren duvarları yıkarak insanların ve hayvanların geçebileceği geçitler yaptı. (Et-Terğib; 4/156)
Bu hadise dikkat ediniz. Allah elçisi, Müslümanların iktidarı ele geçirdiğinde yaşadığı yozlaşmayı nasıl da eleştiriyor. Hadisi, “Ensar topluluğu” ibaresini çıkarıp günümüzde bu işi yapan odakların isimlerini yazarak çok daha iyi anlarsınız.
Allah Peygamberi mülkiyete karşıdır!
İslam dininde “havaic’i asliye” denilen asli ihtiyaçlar dışında mal edinimi “haramdır”.
“Havaic’i asliye” ise fıkhen şu şekilde izale edilebilir:
“Kâbe’nin Rabb’ine yemin olsun, onlar zararda! ‘Ey Allah’ın Resûl’ü, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir?’ dedim. Dedi ki: “Onlar mal yığanlardır!” Ancak -eliyle ön, arka, sağ ve sol taraflarını göstererek- ‘Şöyle şöyle bol bol verenler müstesna’ dedi ve hemen ilâve etti: Böyleleri ne kadar az!” (Ebuzer’den: Müslim, Zekât, 301, (590); Buhârî, Eymân 3, Zekât 43; Tirmizî, Zekât 1, (617); Nesâî, Zekât 2, (5, 10-11)
“Bir evin gölgesi, katıksız ekmek ve ademoğlunun avretini örten şeyden ötesi fazladır. Ademoğlunun onda hakkı yoktur.” (Tırmızi; Zühd, 9/206)
İşte ezilenlerin önder olması bu çerçevede incelenmelidir. Bugün Arap Baharı olarak bilinen, sözde ezilenlerin önderlik ettiği ama “ezen-ezilen” çelişkisine dem vurmayan hareketler, bu ruhtan uzaktır.
Zaten şirk, tevhid elbisesi giymek sureti ile aldatır...
Toplumun helakı...
“Gerçekten de bu altın ve gümüş sizden önce gelen ümmeti helak etti. Cimrilik, hırs ve övünmeden kaçınmadığınız takdirde bunlar sizin de helak sebebiniz olur.” (Tırmizi; Zühd 16, Muslim; Zühd 1)
Bu durum, katman yaratma eğilimini üretir. Artırdıkça, övündükçe; başkalaşır ve yabancılaşırsınız. Helak eden şey, biriken mallar değildir, bu yabancılaşmadır. Bu yabancılaşma, sizi böler, parçalar...
Lakin, bugün bizzat bu yaşanmaktadır. Arttırma yarışı, çoğaltıp biriktirme sevdası, bizi birbirimize yabancılaştırmıştır...
Ancak Kur’an’dan aldığımız feyz ile söylüyoruz:
Yaşasın “ezilenlerin” iktidarı...
Esenlikle...

Hiç yorum yok: