2 Kas 2011

İlk kıssa, kaç hisse?


29 Ekim gecesi, Taksim’de bir sabahlama eylemine katıldım. Eylem, evsizlerin; açların ve yoksulların halini anlama, taleplerini dile getirme adına yapıldı. Biraz da “Cumhuriyet’in gerçek sahiplerini, yani köylülerini ezilenleri temsil etmek için yapıldı.” Aklıma Kur’an’ı Kerim’in Kalem Suresi’nde yer alan bir kıssası geliverdi. Lakin, çok uyuyordu... O kıssa aynen şu şekildedir;
17. Biz, vaktiyle “bahçe sahipleri” ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) dev şireceklerine yemin etmişlerdi.
18 Onlar istisna da etmiyorlardı.
19. Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de,
20.Bahçe kapkara kesildi.
21.Sabah olurken birbirlerine seslendiler.
22. “Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin!” diye.
23. Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlard ı.
24. “Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın”diye.
25.(Evet yoksullara yardıma) güçleri yetti ği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
26. Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.
27. Yok yok, doğrusu biz mahrum bı rakılmışız!
28. ıçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size “Rabbinizi tesbih etsenize” dememi ş miydim?
29. Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.
30. Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
31. (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.
32. Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi( O’nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz. 33. ışte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!” (Kalem, 68/1733)
Bu kıssada geçen bahçe sahipleri ismi “ ashabel cenneti” olarak geçer. Yani bahçe sahiplerine Allah, cennet ashabı diyor. Fakat öldükten sonra cennete girecekleri için söylemiyor. Mevcut durumda cennet ashabı olduklarını ifade ediyor.
Nedir o mevcut durum?
Birileri bahçeyi ekiyor. Yoksullar gelip, ihtiyaçları kadar alıyor. Hiç kimse buna tepki göstermemekle birlikte, bunun bir alışkanlık ya da ilişki biçimine dönüştüğünü görüyoruz...
Kıssanın eleştirisi bir cümlede başgöstermektedir ; Rabbinizi tesbih etsenize...
Kuşlar ve mülkiyet
(NÛR suresi 41. ayet) Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyle bilir.
Sevgili dostlar. Bu gibi ayetlere mistik bir anlam yüklemek, sapıklıktır. Bu ayette size sesleniyor; “kuşların teşbihini göremiyor musun ?”
Yani gizemli bir şey yok. Kuşların yaşam tavrına tesbih diyor.
Çünkü kuşlar, tabiata itiraz etmeksizin, tabiatın koşullarına göre yaşarlar. Erzak biriktirmez, kan dökmez, petrol kuyusu için can almazlar...
Lehulmülk şiarına en uygun davranış biçimi, kuşlarda açığa çıkar.
Bahçe sahipleri ile ilişkisi de şöyledir;
Kuşlar bir yerde erzak tespit ettiğinde, kendi ihtiyacı kadar alır. Hatta diğer ihtiyaç sahiplerini de uyarıp oraya çağırarak yararlanmalarını da sağlar...
Bunun adı Allah’ın tesbih etmekdir!
Bahçe sahipleri hissesi...
İşte o ortamda da, bahçe sahipleri tutmuş; biz emek veriyoruz, enayimiyiz neden verelim deyip bahçenin etrafını çit çevirmiş. Çitler, sınırlar, kalın duvarlar; yoksulların, mahsüle, kaynağa ulaşmasına engel olmuş...
Ve bu durumdan doğan “çelişkiler” bahçeyi yerle bir etmiş...
Demek ki, ülkemizin kaynaklarının başına çöreklenerek, halkı bunlardan mahrum etmenin sonucu olarak “sorunlar yaşıyoruz.” Bu kıssadan çıkabilecek “tek sonuç” budur...
Yaşadığımız sorunlar, bahçenin/ülkemizin etrafına çit çevirmek, kaynakları “mahrumlardan” esirgemek, yoksul ve miskinler ile diğerkam olmamaktır.
Evet!
Kur’an’ın derdi budur..
Temel meselesi budur...

Hiç yorum yok: