30 Oca 2012

Hrant suikastini yapan örgütü perdeleme suçunu işlemeyin


Mc Donalds’ın bombalanması
Rahip Santoro cinayeti
Malatya Zirve Kitabevi cinayeti
Danıştay yargıcının katledilmesi
Türkiyemizi hedef alan bu terör eylemlerinin ortak paydasında hangi gerçekleri buluyoruz?
BİRİNCİ GERÇEK
Failler polis istihbarat elemanları
Bu cinayetler polis istihbarat elamanları veya polisle ilişkili failler tarafından işlenmiştir. Resmi belgelerle ve sağlam kanıtlarla saptanmış olan çarpıcı gerçek budur.
Polis istihbarat elemanları meğerse terör elemanları imiş.
Bağlı olduğu polis yetkilisinin denetimi dışında eylem yapan bir istihbarat elemanı görülmüş müdür? Böyle bir olasılığa kanacak budala var mı?
İKİNCİ GERÇEK
İstihbarat elamanlarını örgütleyen ve istihbaratı gizleyenler F sicilli polisler
Trabzon merkezli terör eylemleri yapan, Erhan Tuncel ekibidir; mahkeme de bunu saptamış bulunuyor.
Erhan Tuncel’i polis istihbarat elamanı olarak örgütleyen Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, Fethullah sicillidir ve Emniyet Genel Müdürünün 2008 yılı başında hazırladığı “Polis İçindeki Fethullahçılar” listesinin başlarındadır. Hrant Dink’in katledileceği bilgisini Emniyet’ten gizleyen yine ünlü bir polis şefidir. O zaman Emniyet Genel Müdürlüğü C Şubesi Müdürü olan Ali Fuat Yılmazer’in suça iştiraki Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuyla saptanmıştır. Ali Fuat Yılmazer’in ismi de Emniyet Genel Müdür Vekilinin hazırladığı Fethullahçı Polisler listesinin başlarında yer alıyor.
Danıştay suikastının hemen ilk günlerinde ortaya dökülen Bulgaristan MOSSAD bağlantılarını örtbas edenler ve soruşturmayı  başka yöne çevirtenler de, Ankara Terörle Mücadele Şubesine müdahale eden F tipi kadrodur. Bu gerçek, daha o zaman basın toplantılarıyla açıklanmış ve Ergenekon davasında da dosyaya girmiştir.
ÜÇÜNCÜ GERÇEK
Faillerin hepsi BBP ve Alperenler militanı
Ergenekon  davasında da belirttik ve 19 Ocak 2012 günü bu köşede yazdık: Yukarıda sayılan cinayetlerin  faillerinin hepsi, istisnasız BBP ve Alperen Ocakları militanıdır. Bu gerçek de belgelidir. Çevreleri de BBP ve Alperen Ocakları. Orada tanışmış, orada birbiriyle ilişki kurmuşlar.
İdil Biret konserini basmak tarzında kışkırtıcı eylemlerde de hep bu örgüt görülüyor.
BBP ve Alperen Ocakları Türkiye’yi karanlık bir yatağa sürükleyen cinayetleri işleyenlerin fideliği olmuş, ama bu konuda ne ceza yargısında ne de Siyasal Partiler Hukuku açısından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma var.
Niçin, niçin, niçin?
DÖRDÜNCÜ GERÇEK
Hrant Dink cinayetini gizleyenler ve Ergenekon Tertibini kuranlar aynı polisler
En tipik örneği Ali Fuat Yılmazer
Hrant Dink’in katledileceği bilgisini gizliyor. Sonra İstanbul’a atanıyor. Hakimleri, savcıları gemiye bindirip “bilgilendiren” emniyet yetkililerinin başında yine o var. Fotoğrafları bile çekilmiş. Ayrıca polis, Beşiktaş yargısında davalar açılırken hakimlere “brifingler” veriyor. Yeni tür önceden “brifinglendirilmiş” bir yargıç tipi üretiliyor. O “brifinglerde” yine aynı kadro baş rolde.
Bu süreçte İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın başında ise Fethullah sicilli Ramazan Akyürek var.
BEŞİNCİ GERÇEK
Ergenekon soruşturmalarında sahte belge üreten ve gizli tanık ayarlayan merkez: F Tipi
Ergenekon-Balyoz-Poyraz-Kafes-Islak İmza soruşturmalarında, sahte belge üreten, sahte yoğun diskler hazırlayan bir merkezin varlığı apaçık ortaya çıktı. Yüzlerce sahte belge var, ispatlandı.
Bu delil üretme merkezindeki görevlilerin güvenilir cemaat mensupları olduğu yönünde ciddi bulgular var. Polislere “delillendirin” talimatını veren ise o zaman Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı olan Abdullah Gül’dür (İsmet Berkan, Radikal, 4 Temmuz 2008).
Sahte belgeleri basına servis edenler ve yayınlayanlar ise; hep cemaat basını veya Taraf gibi cemaatin beslediği yayın organlarıdır.
ALTINCI GERÇEK
Cinayet failleri Işık Evleri ve Nur Evleri eğitimli
Hrant Dink-Danıştay cinayetleri dizisinde rol alan faillerin hepsi, istisnasız Işık Evleri ve Nur Evlerinde eğitilmiş, o tezgahlarda “ilim ve irfan” almışlardır.
YEDİNCİ GERÇEK
BBP ve Alperen Ocakları AKP’nin ve Fethullah Gülen’in yan örgütleri
BBP’nin tarihini inceleyin, başından beri Fethullah, sonra AKP ilişkilidir. Nusret Senem’in “Fethullah ve Susurluk” kitabını okuyunuz, bu gerçek ispatlanıyor. Ergenekon davaları klasörleri, bu konuda sayısız kanıt ve belgelerle doludur.
Seçimlerde, halk oylamalarında, siyasal faaliyette AKP’nin hemen yanı başındaki parti, her zaman BBP’dir.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun da ikinci partisi AKP idi. AKP, Yazıcıoğlu’nun cenazesini bir gladyo töreni olarak düzenledi. Abdullah Gül, hem de Almanyalardan Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmasını yönlendirdi.
Bugün BBP Genel Başkanı Mustafa Destici için belirtilen, “gizli AKP’li” olduğudur.
Alperen Ocakları’nın tasfiyesinin gündeme gelmesi ise, hem bir suç itirafıdır; hem de AKP-BBP’nin ortak kararıdır. Bu örgüt tıpkı diğer suç kanıtları gibi şimdi ortadan kaldırılmaktadır.
SEKİZİNCİ GERÇEK
Ergenekon tertibini Fethullah Gülen başlattı ve F örgütü yürütüyor
Unuttunuz mu?
Ergenekon tertibinin işaret fişeğini atan Fethullah Gülen’dir.  2005 yılı sonunda “Ulusalcı dalgayı aşacağız” dedi. (Aktüel, 16 Ekim 2005). Arkasından cinayetler sökün etti. Ve kime yaradı bu cinayetler?
Düğmeye ise, 5 Kasım 2007 günü ABD  Başkanı Bush bastı. Talimatı alan: BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Fehmi Koru, Kanal 7, 28 Ocak 2008; Yeni Şafak; 1 Şubat 2008)
DOKUZUNCU GERÇEK
Hrant Dink yürüyüşü’nün sözcüleri ile  Fethullah Gülen, Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik aynı ağızdan konuşuyorlar
Yukarıdaki saptamalar, Hrant Dink-Danıştay-Malatya Zirve cinayetlerini işleyen örgüt konusunda şüpheleri aynı merkez üzerinde topluyor. Bu merkez Fethullahçı Gladyo ve yan kuruluşlarıdır.
Hele Hrant Dink dava dosyasını bilen avukatlarının, Hrant Dink ailesinin ve olayı izleyen dürüst insanların, şüphelenecekleri bir örgüt varsa, artık apaçık ismiyle cismiyle resmi belgeleriyle ortadadır.
Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’in isimlerini sayıp okları “Ergenekon Örgütü” adı altında Atatürk Devrimcilerine çevirme, ancak yönlendirilen insanların yapabileceği bir iştir.
Hasan Cemal, Nagehan Alçı, Nazlı Ilıcak ve Derya Sazak gibi gazeteciler de isimler vererek; büyük yalanın hizmetine girmişlerdir ve ileride yazdıklarından çok utanacaklardır. 12 Eylülde yazdıklarından utandıkları gibi.Cumartesi, 21 Ocak 2012 04:29

Hiç yorum yok: