30 Oca 2012

Tayyip Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli Paris’e gitmeli


15 Ağustos 2005 tarihinde Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal’a yaptığım çağrıyı bugün aynen Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’ye tekrarlıyorum.
7 yıllık tecrübe, bu davanın teslimiyetle başarıya ulaştırılamayacağını göstermiştir. O zaman yaptığımız çağrı bugün de geçerlidir. Okumanızı özelikle diliyorum:
Esas hedefleri kukla devleti Diyarbakırımıza doğru genişletmek
1. ABD eyaletleri ve Avrupa ülkeleri parlamentolarının Ermeni soykırımını kabul eden kararları, önümüzdeki dönemde Ermeni sorunuyla ilgili bir hazırlık değil. Bu konu, ABD’nin Kuzey Irak’ta kurduğu İkinci İsrail’i, vatanımızın bir parçası olan Diyarbakır’a doğru genişletme harekâtı sırasında gündeme getirilecektir. Türkiye, vatanını savunmak için, haklı olarak askerî uygulamalara giriştiği zaman, ABD ve Avrupa, “Bakın Türkiye yine soykırım yapıyor” diye dört koldan kampanya yürütecektir. Hatta beşinci kollarını da kullanarak, bizim bugünden elimizi kolumuzu bağlamak istiyorlar. Bizi Talat Paşa ürküntüsü içine sokmak istiyorlar. Türkiyemizi savunmak, onlara göre en büyük suç. Ülke bütünlüğünü her olanağı kullanarak savunma kararlılığımızı kırmak peşindeler. Yani yine bölücülüğe malzeme atma hazırlığı içinde yakalanmışlardır.
Mürekkeple yazılmadı
2. Lozan Antlaşması, mürekkeple kazanılmamıştır, kanla kazanılmıştır; İstiklâl Savaşımızın ürünüdür. Bugün Lozan Antlaşması’nı uygulatmak, yeniden “Ya istiklâl ya ölüm” kararlılığını gerektiriyor. Türkiye’yi Avrupa Birliği kapısına bağlatan iktidar sahipleri, Lozan Antlaşması’nı uygulatmaktan vazgeçmişlerdir; hatta Sevr Antlaşması’nı uygulatmak için, çıkarlarını müstevlilerin emelleriyle birleştirmişlerdir. AB’ye üye olacağım demek, başkentim Brüksel olacak demektir, yani millî devletten vazgeçmektir. O nedenle Lozan’ı uygulatmak için, millî devleti sürdürme iradesi gerekir; başka deyişle millî bir hükümet!
Devletsiz milletler ayak altında kalır
3. İktidar sahipleri, Türkiye’de yaşayan Türkleri korumuyorlar ki, Batı Trakya’dakini veya Kerkük’tekini veya Talafar’dakini koruyabilsinler.  Türkü korumanın birinci şartı, Türk milletini devletsiz bırakmamaktır. Çünkü çağımızda her millet, kendisini devletiyle koruyabilir.  Devletsiz milletler, ayak altında kalırlar. Zenginleşmenin ve özgürleşmenin biricik siyasal kurumlaşması, çağımızda millî devlettir.  Türkiye’nin açmazı, Türk devletinin yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin AB kapısında yabancılara terk edilmesidir. Kemal Derviş olayından beri çarpıcı biçimde yaşıyoruz, Meclis dışardan gönderilen kanunlara el kaldırıp el indiren bir jimnastik salonuna döndürülmüştür. Türk devleti patlamış bir futbol topu gibi söndürülmektedir. 21. yüzyılda devletsiz kalmayacağız, kendi kanunlarımızı kendimiz yapacağız kararını almak ve uygulamak, çıkmazdan kurtulmanın ilk şartıdır.
Tehdidin kaynağı
4. Tehdit Ermeni diasporasından gelseydi, konuşmaya değmezdi. Ermeni soykırımı kararlarının hepsi ABD merkezli. ABD Temsilciler Meclisi gündeminde bir örnek karar var bu konuda. Bütün ABD eyaletlerinin meclisleri ve Avrupa parlamentoları, o kararı kopya ediyorlar. İsviçre de, baktı ki, Türkiye hükümetsiz, tarafsız olduğunu unuttu. ABD’nin yönlendirmesiyle bu kararı alma cüretini gösterdi.  O nedenle tehdidin nereden geldiğini iyi saptamamız gerekiyor. Kuzey Irak ve Kıbrıs üzerinden bizi tehdit eden Atlantik’in ötesindeki süper devlet, aynı zamanda Ermeni soykırımı yalanını dayatıyor. Avrupa’nın silahı yok, alet konumunda. Amaçları, soykırımla kurulduğu gerekçesiyle Cumhuriyetimizi gayrimeşru göstermek ve vatan savunmamızı zaafa uğratmak. Tıpkı Birinci Dünya Savaşı’ndaki durumla karşı karşıyayız.
AKP ve CHP milletvekilleri engellendi
5. AKP lideri, Lozan 2005 çalışmasına AKP milletvekillerinin katılmasını engelledi. CHP milletvekillerinin katılımını yasaklayan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da aynı tavır içindeydi.
Savunma mevzilerini Avrupa başkentlerinde kurduk
6. O ki Batı devletleri, bize bu baskıları yöneltiyor. Biz de saldırılarını, Batı başkentlerinden taarruzla karşılama planını uygulamaya başladık. Avrupa’daki 5 milyon yurttaşımızı seferber etmek için harekete geçtik. İlk taarruzumuz, çok başarılı oldu. İsviçre, 23 Temmuz’dan beri Ermeni soykırımı yalanını tartışıyor. Gazetelerde her gün çok sayıda yazı çıkıyor.  Bir klasör doldu. İsviçre Senatosu Dışişleri Komisyonu, Ermeni katliamını gündemden kaldırdı. Türkiye için büyük fırsat doğdu. Yakında Savcının daveti üzerine yeniden Lozan’a gidiyorum. Bu Ermeni katliamını kabul eden İsviçre Meclis Kararını, o engizisyon kararını, İsviçre topraklarında çiğneyecek, çiğneyecek ve yerle bir edeceğiz. Bunu yapmakta kararlıyız ve göreceksiniz, kısa zamanda, İsviçre Meclisi bu kararı kaldıracaktır. Almanya, Belçika ve Fransa da gündemimizde. Bu sürecin daha da hızlanması için, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve diğer partilerin liderlerini İsviçre’ye giderek, bu konuda basın toplantıları, konferanslar yapmaya ve Ermeni soykırımı yalanı konusunda, İsviçre kamuoyunu aydınlatmaya davet ediyorum. Dışişleri Bakanlığı da, görevini yapmalıdır. Büyükelçilerimiz, konsoloslarımız, üniversitelerimiz, araştırma kurumlarımız vb, seferber edilmeli ve İsviçre’deki tartışmaya aktif olarak müdahale etmeliyiz. Şu anda ne yazık ki, Dışişleri Bakanlığı bu tartışmayı seyrediyor. Tek bir açıklamasını görmedik.

Hiç yorum yok: