“Modern devletin ve toplumun kurucuları olarak İttihatçılara saldırmak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’e de hücum etmek anlamına geliyor”
Dr. Arda Odabaşı uzun yıllardır İttihat ve Terakki dönemini inceleyen ve önemli çalışma olan araştırmacılarımızdan. Odabaşı’nın en son Kaynak Yayınları’ndan “Osmanlı’da Sosyalizm, Türkçülük ve İttihatçılık- Rasim Haşmet Bey” kitabı yayımlandı. “İttihat ve Terakki” özellikleri son yılların yoğun tartışma alanlarından. Hemen her kesim olumlu ya da olumsuz İttihat ve Terakki’nin bir tarafı durumunda. Özellikle bugünlerde İttihat ve Terakki’nin gerici ve neoliberallerin neden bu kadar çok gündeminde olduğunu Dr. Odabaşı ile konuştuk.
Son zamanlarda herkes İttihatçıları suçluyor. İttihatçılar çok mu kötüydüler? Eskiden de suçlanırlar mıydı?
Odabaşı: İttihatçılar mütemadiyen suçlanmıştır ve zaman zaman da bu suçlama şiddetlenir. Bugünlerde yeniden şiddetlendiği görülüyor. Politik mücadelelerin tarihsel uzantıları var. O nedenle günümüzdeki bir politik, ideolojik kavga tarihe atıflarla yürüyor. Kimileri öyle sunuyor olsa da İttihatçılar, Türkiye ve halkı için kötü değillerdi. Ama bir programları, projeleri, ütopyaları vardı ve bu program da kimilerince hiç hoş karşılanmamıştır ve halen de karşılanmamaktadır. İttihatçıları suçlamak aslında nesnel olarak belirli bir konum almak, belirli bir mevzie girmek demek. İttihatçılar daha 1900’lerden itibaren “günâh keçisi” hâline getirildiler. Fransa’da Jakoben devrimcilere yapıldığı gibi... Şöyle diyebiliriz: İyilik ve kötülük göreceli ve tarihseldir. İttihatçılar Türkiye halkı için kötü değillerdi.
İttihatçılar Ortaçağ zihniyetini yıkmak istedi
Sizin sorunuza cevap vermek için öncelikle İttihatçılar ne yapmak istediler ve ne yapmaya çalıştılar sorusuna yanıt aramak lazım. Böylece karşıtlarının kim olduğu, ne yapmak istedikleri ve neyi yaptırmak istemedikleri hakkında da bir fikir edinebiliriz.
En genel hatlarıyla özetleyecek olursak, İttihat ve Terakki’nin iki şey yapmaya çalıştığı söylenebilir. Bir kere, çağdaş bir devlet ve toplum kurmaya giriştiler. Diğer bir deyişle, toplumu Ortaçağ’dan, Ortaçağ ilişkilerinden kurtarmak en temel hedeflerindendi. Bir ulus yaratmaya koyuldular. Yani Ortaçağ’ın kulunu, kölesini, müridini ulusal bilince sahip vatandaşa dönüştürmeye çalıştılar.
İkincisi, bağımsız bir devlet arzuluyorlardı. İttihatçıların “devleti kurtarma” amacı dillere pelesenk olmuştur. Ama bunun ne tür bir devlet olduğu üzerinde pek durulmaz. İttihatçılar çağdaş ulusal bir devlet inşa etmeye girişmişlerdir ve bunun olmazsa olmaz şartı da bağımsızlıktır. Bu niyetlerini daha 1908’de dışa vurdular. Unutmayalım, kapitülasyonları İttihatçılar kaldırdı. Türkiye’nin bağımsızlık savaşı Dünya ve hatta Balkan Savaşı ile başladı.
Bu iki hedefi yan yana koyunca aslında ne demiş oluyoruz? Şunu: Devrim! Türk Devrimi’nin özüdür bu.
“Şimdi bu tablo bize İttihatçılardan kimlerin nefret ettiğini gösterir. Ortaçağ’ı temsil eden güçler; ağa, bey, şeyh, padişah takımı İttihatçıları suçlar çünkü onların düzenine İttihatçılar son vermişlerdir. İkinci olarak, Türkiye’nin başı dik, bağımsız olmasını istemeyen emperyalist devletler ve onların içerideki uzantıları ve en başta da liberaller İttihatçıları hiç sevmez.
Bakın bizim tarihimizde bir “31 Mart Olayı” var ki çok iyi incelenmesi şarttır. “31 Mart” karşı devrimci bir kalkışma idi. İyi incelenirse saflaşmalar, ittifaklar net olarak görülür. 31 Mart’ın arkasında İngiliz emperyalizmi ile onunla işbirliği içinde olan muhafazakâr ve liberal kesimler vardır. Yani emperyalizm ile Ortaçağ’ın ittifakı söz konusu. Karşıda ise Türkiye halkı ve Türk Devrimi var. İttihatçılar, Türk Devrimi’nin temsilcileri olarak emperyalistler, dışa bağlı liberaller ve muhafazakârla cephe cepheye gelmiştir.
Kemalistler de İttihatçıydı İttihatçılar, Türk Devrimi’ne neler kazandırdılar?
Odabaşı: Türk Devrimi’nin kökleri 1860’lara, ‘Yeni Osmanlılar’ hareketine, yani Namık Kemallere kadar uzanıyor ama büyük atılım 1908 Temmuzunda yaşandı. 1908 Jön Türk veya Hürriyet Devrimi ezilen dünyanın ilk demokratik devrimlerindendir. İttihatçılar, Türk Devrimi’nin baş aktörleriydiler. Onların açtığı yoldan Millî Mücadele, Kemalist Devrim, Cumhuriyet geldi. Zaten Kemalistler de, en başta Mustafa Kemal olmak üzere, İttihatçı veya İttihatçı kökenlidirler.
Kemalist Devrim’in gerçekleştirip de İttihat ve Terakki döneminde olmayan hiçbir şey bulamazsınız. Bunları uzun uzun anlatmak gerekir aslında ama şu kadarla yetinelim isterseniz: Vala Nurettin 1954’te çok isabetli bir tespitte bulunur. Mealen söylüyorum, der ki “1908 olmasaydı geniş halk tabakalarında vatan ve millet fikri yayılmayacak, memlekete ve halka padişahın malı gibi bakılacaktı. Kapıda bekleyen muazzam uluslararası badireler de milletimizi hazırlıksız yakalayacağından, halkta Milli Mücadele’de gördüğümüz kahramanlıklar belirmeyecekti. Kuvvetle muhtemelen Türkiye, Cumhuriyet Türkiyesi olmayacak, sultanlık, beylik veya karmaşa içinde sıkışıp kalacaktı.” Çok önemli bir tespit.
Şunu belirtmek gerekiyor: Emperyalizmin Türkiye’ye abandığı, ulusal devletini çökerttiği, halkını böldüğü bugünkü koşullarda ulusal, bağımsız, modern devletin ve toplumun kurucuları olarak İttihatçılara saldırmak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’e de hücum etmek anlamına geliyor. Çünkü orada tarihsel bir süreklilik var. İttihatçılara hücum daha kolay tabii, o nedenle tercih nedeni.
Kısacası İttihatçılar üzerinden hedefte Türk Devrimi, Türkiye’nin bağımsızlığı ve aydınlanması, Türküyle, Kürdüyle, Ermenisiyle Türkiye toplumu var. Altı çizilmesi gereken budur. İttihat Terakki’ye yönelik saldırılar kurbanın suçlanmasının tipik örneğidir aslında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder