29 Oca 2012

Popoyu Kurtarmanın adı "Devlet Kapitalizmi" oldu


The Economist “devlet kapitalizmi” ni dünyada yükselen akım olarak niteledi
İngiliz dergisi, küresel ekonominin yeni güçlerini “gelişmekte olan ülkeler” in oluşturduğunu teslim ederken bunu “devlet kapitalizmi” diye etiketlemekten kendini alamadı
     
İngilizlerin saygın ekonomi dergisi The Economist yeni sayısını “devlet kapitalizmi” ne ayırdı.
Kapakta Rus Devriminin lideri Lenin’in eline üstünde dolar işareti olan puro tutuşturulmuş bir görseline yer veren dergi, konuya ayırdığı dosyada 1990’ların “asgari devlet” şampiyonluğunun yerinde yeller estiğini, şimdilerde öne çıkmış anlayışın “devlet kapitalizmi” olduğu ana fikrini çeşitli yönleriyle işliyor. Liberal ekonomistlerin piyasalarda “görünmez el”in hüküm sürdüğü görüşüne değinen The Economist, “devlet kapitalizmin” de piyasaya “görünen bir el”in müdahale ettiğini yazıyor.
 
Dergide, “devlet kapitalizmi” örnekleri olarak gelişmekte olan ve “yükselen ekonomiler” diye anılan ülkelerin ekonomik düzenleri anılıyor. Çin’in yanı sıra Brezilya, Rusya, Hindistan ve
Singapur özellikle anılırken Güney Afrika’nın da son zamanlarda bu yöne doğru bir kayış içinde olduğuna dikkat çekiliyor.
 
Davos’ta küresel ekonominin önde gelen siyasal yetkilileri ile ekonomistlerin, girişimcilerin buluştuğunda Batılı ülkelerin özel sektör temsilcileri ile kamu temsilcilerinin farklı hatta kimi konularda birbirine ters görüşler dile getirdikleri; buna karşılık “devlet kapitalisti” ülkelerden gelenlerin ister kamu, ister özel firma temsilcileri olsun benzeri görüşleri seslendirdikleri vurgulanıyor.
 
Dergide altı çizilen bir başka husus da devlet mülkiyeti altındaki kapitalist şirket fikrinin hiç de yeni bir şey olmadığı, söz gelimi İngiltere’nin Doğu Hint Şirketi’nin 18. Yüzyılda Hindistan’da hayli başarılı işler yaptığı. Devlet mülkiyetindeki şirketin serbest piyasada verimli çalışamadığı yargısının yaygın olduğuna ve bunu doğrulayan pek çok örneğin varlığına işaret edilen dergide buna rağmen Avrupa’da ve ABD’de ağır ekonomik kriz dönemlerinde “kurtarıcı bir çözüm formülü” olarak “devletleştirme ” ye  sarılındığı ancak ekonomi düze çıkınca yeniden özelleştirildiği belirtiliyor.
 
1980-90’lardaki “özelleştirme” dalgasının da “devletçi ekonominin Avrupa’da hantal ve verimsiz” olmasından kaynaklandığı belirtiliyor. Ancak şimdilerde de ABD, Avrupa ve Japonya’da liberal ekonomiler ciddi bir finansal ve ekonomik krizle yüz yüze bulundukları bir sırada ciddi bir ekonomik atılım içindeki gelişmekte olan ülkelerin bunu “devlet kapitalizmi ”ne borçlu oldukları yazılıyor.
 
Rusya ve Çin bu bağlamda dergi yazarlarının en çok gönderme yaptıkları ülkeler arasında
Yer alıyor.    Özellikle Çin özel firmalarının gerek Çin’de gerekse dünyanın dört bir yanında çok başarılı işler yaptıklarına işaret edilen dergide bunun Çin devletinin gözetimi ve etkin desteği altında olduğu da   vurgulanmadan geçilmiyor.

The Independent

Batı basınında “Türkiye ile ilgili olarak ekonomik alarm veren ve hemen yanında Ankara’nın “Kürt sorunu ve Kıbrıs” gibi konularda vaatlerini yerine getirmediğine işaret edilen değerlendirmelere bir yenisi eklendi. İngiliz Independent gazetesinde yayınlanan bir yorumda, Türkiye`de “korkunç bir ekonomik balonun” büyümekte olduğu ve sonucun Yunanistan ve İrlanda`dakine benzer bir hayal kırıklığı olabileceği ileri sürüldü.
 
Independent on Sunday gazetesinin dünya sayfalarında yer alan, Patrick Cocburn imzalı yorum yazısının başlığı: “Türkiye`nin ekonomik mucizesi sona ermek üzere mi?” Bu soruya cevap aranan yazının alt başlığında ise “İslami demokrasiye model olarak gösterilen Türkiye, komşularının bocalamakta olduğu bu dönemde, aşırı kendine güvenin kurbanı olabilir” deniyor.
 
İrlanda ve Yunanistan gibi
Türkiye’nin “aşırı kendine güveninin, korkunç ekonomik balonlar yarattığı” görüşünde olan
 Cocburn, Yunanistan ve İrlanda`da balonların patladığını hatırlatıyor ve Türkiye’nin de benzeri bir yazgıyı paylaşacağı tahmininde olduğunu yazıyor.
Türkiye ekonomisinin yabancı sermaye girişiyle büyüdüğünü belirten Cokburn kısa süre içinde bu akışın sona erebileceğini ve dış siyaset alanında da sorunlu bir dönemin başlayabileceğini ifade ediyor.
AB sürecinin durmasıyla reformların sona erdiğinin, Kürt meselesi ve Kıbrıs konularının çıkmaza girdiğinin altını çizen Cocburn, AB`nin Türkiye için halen en büyük ticaret ortağı olduğunu da hatırlatıyor.

Hiç yorum yok: