5 Mar 2012

Kindar nesil!


Pek sayın muhterem mütedeyyin Başbakanım. Evvela malum rahatsızlığınızdan ötürü Allah’tan sağlık dilerim. Allah, gözlerinize, kulaklarınıza ve gönlünüze şifa versin...
Size unuttuğunuz bir isimden bahsedeceğim. İmam’ı Gazali...
Muhterem dindar nesliniz bu abide ismi ne çabuk unuttular ? Yoksa siz mi unutturdunuz?
Bakınız ne diyor Gazali:
Küfür ile imanın mahiyetlerini, hakikatlerini ve tariflerini, hak ile dalaletin sırlarını kalpleri mal ve makam sevgisi ile kirlenmiş ve paslanmış olan kimseler idrak edemezler.
İlahları heva heves, mabudları amirler, kıbleleri maddi menfaat, yöntemleri benlik, arzuları makam ve şehvet, ibadetleri zenginlere hizmet, zikirleri vesvese ve desise, hazineleri kurnazlık, düşünceleri meşrep ve menfaatlerinin gerektirdiği şekilde hilebazlık olan kişilerin hakikate ulaşmaları mümkün değildir.
Çünkü böyle olanların meselesi hakikati anlamak değil, içinde bulundukları durumu her ne olursa olsun kendi lehlerine çevirmektir. (İmam Gazali, İslam’da Müsamaha, 8-9)
Eyvahlar olsun!
İlim abidesi Rahmetli İmam Gazali, ne kadar da marjinal değil mi ?
Öyle ya, sizler “İman Ya Rabbi” lafzından, “İmar Ya Rabbi” lafzına transfer olduğunuz günden beri, hakikatten dem vuran her gönül eri “marjinal” oluverdiler...
Lakin!
Sözün başına dikkat ediniz. Üstad Gazali’nin itham ettiği zümre’i zerzevat; Küfür ile imanın hakikatlerine malum olma iddiası güden bir camia’dır.
Ne yazık ki, Gazali; zamanın ruhuna okkalı bir tokat sallıyor. Zümre’i zerzevatınızın “din’ü dünya’sını” yerle bir ediyor...
Eyvahlar olsun muhterem Başbakanım.
Bilmez misiniz ki; Allah’ın elçisi “Bedir” sahasına geldiğinde “müşriklerin çetebaşı Ebu Cehil” ellerini havaya kaldırıp;
“Ey Allah’ım; bu mal-mülk düşmanı kafirlere karşı bizi güçlendir” diye dua etmişti...
O zalimler Allah diyordu. Cukkayı doldurup, zahmete “rahmet elbisesi” giydiriyorlardı...
Bana sizin ortaya koyduklarınız ile onların ki arasında 7 fark gösterin Başbakanım. 6 Olsa da kabulüm...
Pek muhterem Başbakanım;
Allah’a, Ahiret gününe ve Resulüne iman eden biri; şirk mabudlarının niyaz’ı küfr’ü ile amel eder mi ?
Allah elçisinin “müşriklerin sözüyle hareket ettiğine dair” tek bir deliliniz var mı ?
Peki o halde, nasıl oluyor da; Allah’ı, Resulü’nü, sahih fukaha’yı terk edip; dolar, Beyaz Saray ve Pentagon istikametinde yol alan biri “nasıl dindarlık iddia eyler ?”
Resul’ü Ekrem, “servet ve refah sahiplerinin makam, mal rüşvetlerine karşı;
“Bir elime güneşi, ötekine ay’ı verseniz davamdan dönmem” demedi mi ?
Peki sizlere ne oluyor da; O’nu terkettiğiniz halde, O’nun isminden nemalanmaktasınız ?
Piyasaya saldığınız müteahhitlerinizin “müminin uykusunu kaçıran melanet dolu işleri” sizleri memnun etmekte iken, nasıl oluyor da; iman lafzının ardına sığınabiliyorsunuz ?
Ne çabuk unuttunuz, Suffa ehlini. 3 gün peş peşe arpa ekmeğiyle karnını doyurmamış bir Resulün, şatafatlı sofralarda işkembesini dolduran ümmeti olmaya neden meylettiniz ?
Şu hastalık günlerinizde “halen akletmez misiniz ?”
Allah, size, dalkavuklarınıza, yardakçılarınıza ve kindar neslinize “basiret ihsan eylesin..

Hiç yorum yok: