Amerikan devlet aygıtının ünlü politika yapıcılarından eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Washington Post’a “Suriye’ye müdahale küresel düzeni çökertme riski taşıyor“ başlıklı bir makale yazdı. (Henry Kissinger, Syrian intervention risks upsetting global order, Washington Post, 2 June 2012)
Kissinger, makalesinde Suriye’ye müdahale risklerine dikkat çekiyor ve ülkesini uyarıyor.
ABD’nin müttefik sorunu
Henry Kissinger‘ın öncelikle ortaya attığı şu soru anlamlı: “ABD, uluslararası sistemi ayakta tutmak için şimdiye kadar önemi sayılanlar dâhil, demokratik olmayan herhangi bir hükümete karşı her halk ayaklanmasına destek vermeye kendisini mecbur mu hissediyor? Örneğin Suudi Arabistan, yalnızca topraklarında halk ayaklanması başlayana kadar mı müttefiktir?”
Kisisnger’ın, yanıtı içinde barındıran bu sorusu, aslında Suriye’yi değil, Mısır’ı ilgilendiriyor. Ve Kissinger’ın, Mübarek’i koruyamayan ABD’yi eleştirdiği anlaşılıyor.
Henry Kissinger’ın, Suriye’ye müdahalenin sonuçlarını tartıştığı yazısında, ikinci bir eleştirisi daha dikkat çekiyor: “Müdahale sonucu, insani durumu ve güvenlik durumunu iyileştirecek mi? Yoksa Sovyet işgalcisiyle savaşsın diye ABD tarafından silahlandırılan ama sonra bize karşı bir güvenlik sorununa dönen Taliban’la yaşadığımız deneyimi yineleme riskine mi düşüyoruz?”
Bu uyarı, özellikle ABD Kongresi’nde de yoğun olarak paylaşılıyor. Kongre üyeleri, Suriye’de rejim muhaliflerine dağıtılacak silahların, bir gün ABD’ye çevrileceğinden endişeli.
Henry Kissinger’ın üçüncü olarak dile getirdiği uyarı ise Suriye’ye müdahalenin yeni Amerikan stratejisiyle çelişecek olması: “ABD, Irak ve Afganistan’daki askeri müdahalelerden çekilişi hızlandırırken, aynı bölgede yeni bir askeri müdahalesi, nasıl haklı görülebilir? Diplomatik ve ahlaki meselelere daha bir odaklı, stratejik ve askeri niteliği daha az belirgin bu yeni yaklaşım, Irak’taki ya da Afganistan’daki geri çekilmeyle ve bölünmüş bir ABD’yle neticelenen ikilemleri çözer mi?”
Kissinger’ın dikkat çektiği dördüncü uyarı ise ABD’nin Suriye’ye müdahalesinin Suriye’yle sınırlı kalmayacağı gerçeği: “... ki bunun da benzer meydan okumalarla yüz yüze gelmesi ihtimali var.”
Henry Kissinger, beşinci olarak Suriye’ye müdahale konusunda uluslararası bir oybirliği bulunmadığına ve Çin ile Rusya’nın direncine dikkat çekmektedir.
ABD’nin çaresizliği
Altıncı olarak, Kissinger’a göre askeri müdahalenin iki ön şartı vardır: “Birincisi, statükonun devrilmesinden sonraki yönetim üzerinde oybirliği sağlanması can alıcıdır. Şayet amaç, bir yöneticinin indirilmesiyse, sonuçta ortaya çıkacak olan boşlukta yeni bir iç savaş patlak verecektir. Zira silahlı gruplar başa geçmek için yarışa girecek ve diğer ülkeler farklı tarafları tercih edecektir. İkincisi, siyasi amaç açık ve dayanılır bir sürede ulaşılabilir olmalıdır.”
Yedinci ve son olarak Kissinger, en önemli saptamasını yapıyor ve ABD’nin gücünün bu işe yetmeyeceğini vurguluyor: “Suriye meselesinin bu kriterleri karşıladığından şüphe ediyorum. Gittikçe mezhepçi bir karaktere bürünen bir çatışmada tanımlanmamış bir askeri müdahalenin içinde çareden çareye koşuşturmaya gücümüz yetmez.”
Son Güncelleme: Çarşamba, 06 Haziran 2012 18:39
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder