8 Haz 2012

Rehine TÜSİAD, Rehine Medya…


Cumhuriyet 08.06.2012
PARA-META-PARA
Mustafa Sönmez


RTE’nin kürtaj ve sezaryen ile ilgili sözleri en geniş katılımlı mitinglerde protesto edilirken kadınlar, bugüne kadar görülmedik bir eylemlilik içine girdiler. Kendisi de bir kadın olan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, olan bitenler karşısında ağzını açmadı. TÜSİAD’ın eski başkanlardan Güler Sabancı ağzını açmadı. Neden? RTE’den zılgıtı yememek,“Sen kendi işine baksana” azarını duymamak için mi?
AKP-Cemaat koalisyonu, MÜSİAD’da, TUSKON’da örgütlenmiş organik sermayedarlarının desteğinin yanına, rehin aldıkları büyük sermayenin de desteğini ekleyerek icraatlarına devam ediyorlar. Çoğu TÜSİAD üyesi patronları rehin almak o kadar da zor olmadı. Bir yandan içlerinden birine, duayenlerden Aydın Doğan’a, ibreti âlem olsun diye vergi sopası ile yapılacaklar yapıldı ve “Sizin de başınıza gelebilir” tehdidi savrulurken kimse o dayağı yiyeni kolundan tutup kaldırmaya bile gidemedi. Öte yandan, çoğu TÜSİAD üyesi patron, AKP neoliberallerinin uzattığı zokayı yutmakla rehine durumuna düştü. 2002 sonrasının likidite bolluğunu fırsat bilip borçlandıkça borçlanan ve o borçla büyüyen, o borçla özelleştirmeden milyarlarca dolarlık KİT’leri alanlar (Koç’un Tüpraş’ı, OYAK’ın Erdemir’i alması gibi) ekonomik ve siyasi kırılganlığa hiç tahammülü olmayan bir yapının parçası oldular.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 sonunda dış borç 130 milyar dolardı ve üçte ikisi, çoğu IMF’ye olmak üzere, devlet borcuydu. AKP iktidarında özel sektör borçlandıkça borçlandı. 2011 sonuna geldiğinde özel kesim borç yükü 203 milyar doları ve toplam 307 milyar dolarlık borcun üçte ikisini buldu. Bu, AKP iktidarında özel borçların yüzde 372 artması demekti.
Sırtına yüklediği devasa borç yükü ile büyüyen TÜSİAD üyesi sermayenin, düşük kur politikası çıkarınaydı ve bu politikayı sürdüren iktidara mahkûm hale gelmişlerdi. Kimler yoktu ki bunların arasında? 3 Haziran tarihli Milliyet’te Zeynep Aktaş’ın haberi, yabancı para pozisyonu ekside olan 177 firmanın ilk 30’unun büyük holdinglerin firmaları olduğunu ortaya koyuyordu. Bu firmaların başında 6 milyar TL ile Koç’un Tüpraş’ı, 5 milyar TL. ile Türk Telekom geliyor. AKP muhibbi Zorlu’nun enerji firması, Migros, Oyak’ın Erdemir’i, Aksa Enerji, Ak Enerji, Tofaş, Efes, Turkcell, Torunlar, Vestel, Coca-Cola, THY, Acıbadem Sağlık, Arçelik,Boyner- Altınyıldız, döviz borcu olan ve olası bir döviz şokunun kâbusunu yaşayan, ekonomide istikrarsızlık olmasın diye, AKP rejiminin her hukuk dışılığını, siyasi cüretini görmezden gelip sineye çeken TÜSİAD üyesi bazı grup şirketleri…

Zamanında ilanla Ecevit iktidarını deviren, 12 Eylül cuntasının darbesine duacı olan, hükümet kurup hükümet deviren TÜSİAD üyesi büyük sermaye, bugün kuyruğunu kıstırmış durumda. İnşaat odaklı rantçıbüyümenin yarattığı devasa dışa bağımlılığı, balon yaratan kırılganlığı çıkıp eleştiremiyorlar. İstanbul rantı ile betondan büyümenin ülkeye rekabet gücü, ihracat kapasitesi kazandırmadığını, tersine dış kaynağa daha çok bağımlı hale getirdiğini, sanayileşmeyi körelttiğini, istihdamı sağlıklı biçimde büyütmediğini, sosyal adaletsizlikleri çoğalttığını ve daha kırılgan bir toplum yapısına yol açtığını ifade edemiyorlar.
Ağzını açacak gibi olan, azarı işitince onuruyla cevap veremiyor. Çünkü arkasında örgüt bulamıyor. Yüzünü AB’ye dönmek, seküler, güçler ayrımına saygılı, hukukun üstünlüğünü her şeyin üstünde tutan AB değerlerini paylaşmak kaygısı, büyük burjuvaziden şimdi iyice uzakta. O değerler sahipsiz bırakıldı. Büyük burjuvazi, örgütlü davranmak yerine, tek tek RTE ile iyi geçinmenin, dağıtılan ihalelerden paylar alıp çeşme akarken testiyi doldurmanın yoluna baktı. Doğuş Grubu patronu Ferit Şahenk ve kadrosu, geçen gün İstanbul’da yapılan ve“Yerli Davos” olarak nitelendirilen Dünya Ekonomik Forumu’nda “Son 10 yılda…” diye başlayan her cümlelerini iktidara şükranla bitiriyorlardı. Aynı konuşmanın ardından Şahenk’in TV kanallarında, Doğuş İnşaat’ın İstanbul Büyükşehir’den aldığı metro inşaatının temel atma töreninin duyurusu düşüyordu ekranlara…
Rehin alınmış ya da rehine düşmüş büyük sermayenin teslimiyetçiliğini, rehine düşmüş medya tamamlıyor. Ona da yarın devam ederiz…

Hiç yorum yok: