31 Tem 2012

CHP ve Kürt Sorunu


Cumhuriyet 31.07.2012

Çözüm, öncelikle sorunun doğru tanımlanmasına ve bu tanım üzerinde görüş birliği olmasına bağlıdır. Bu yapılmadığı sürece çözüm yaklaşımları ve önerileri de farklı olacak ve çözümsüzlük sürecektir.

Muktedir olan-iktidarın bir sorunu çözmeyi düşündüğünde, ancak sayısının yetmemesi veya ulusal uzlaşı gerektirmesi nedeniyle muhalefete gitmesi, siyasetin temel ilkesidir. Muktedir olmayan muhalefetin bunu yapması ise en azından alışılmışın dışında bir davranıştır ve çoğu kez de sonuç vermez. Bu gerçeği bir an için unutup Kürt sorununu çözmek muhalefetteki CHPnin işi midir” haklı sorusunu bir yana bırakarak, “Sorunu nasıl çözecek” veya Sorunun çözümüne nasıl bir katkıda bulunacak” sorularına yanıt aramaya kalktığımızda daha da yaşamsal ek sorularla karşılaşmak kaçınılmazdır.
Çözüm, öncelikle sorunun doğru tanımlanmasına ve bu tanım üzerinde görüş birliği olmasına bağlıdır. Bu yapılmadığı sürece çözüm yaklaşımları ve önerileri de farklı olacak ve çözümsüzlük sürecektir.
Bu açıdan bakıldığında, sorunun parçası ve yaratıcısı olmayanların değil böyle bir sorunu ısrarla ve yıllardır gündeme ve dile getirenlerin, diğer bir deyişle, BDP ve PKKnin sorunu nasıl tanımladıklarına bakmak gerekir. Onlar bu tanımı, son on yıldır, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkla, her platformda ve fırsatta dile getirmektedirler. Bu açık duruşta AB ve ABDnin özendirici, cesaretlendirici tutumları kadar hatta belki daha da ağırlıklı olarak, AKPnin izlediği politikaların etkisi vardır.
Sorun, önceleri yerel özerklik olarak ifade edilmiş olsa da başından beri,ulus oluşturma” ve ulusal bağımsızlık-ayrılıkçılık”, diğer bir deyişle, aşamalı da olsa Kürt ulusu” ve Bağımsız Kürdistan beklentisidir.
Sorunu yaratanların ve istedikleri yönde sonuçlandırmaya çalışanların bu yaklaşımları AKPnin bilmediği bir husus değildir. PKK ile yakın geçmişte sürdürüldüğü bilinen temaslarda, PKKnin beklentisinin bu olduğunun, bu temasları yürüten üst düzey istihbarat yetkilileri tarafından da doğrulandığı sır değildir.
Sorun bir tarafça böyle tanımlandığına göre, çözümün ancak bu beklentilerin karşılanması halinde geçerli olması da normal mantığın gereğidir.
O halde CHPnin, Kürt Sorununun çözümü için yola çıkarken şu iki temel sorunun yanıtını da biliyor olması beklenir:
1. CHP, ilk aşamada -yeni anayasa- Türkiye Cumhuriyetinin iki ayrı ulustan oluşan bir devlet olduğunu kabul edecek midir?
2. Son aşamada, ülkenin bölünerek, bağımsız bir Kürdistan kurulmasını veya ülkenin bir bölümünün ayrılarak, Kuzey Irakta kurulacak belki Suriyenin bir bölümünü de içine alacak bağımsız bir Kürt devletine katılmasını kabul edecek midir?
Eğer CHP, sorunu içinden çıkılmaz hale getirdiği için bunalan AKPye, bulunmaz bir fırsat ve soluk alma olanağı tanıyan girişimini başlatırken bu soruların yanıtları saptamışsa bunları öncelikle kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Yok eğer, kurulmasını önerdiği Akil Adamlar Grubu bu sorulara yanıt aramak içinse CHPnin, bu girişimden ne çıkacağını bilmek için dünyanın, özellikle belli bölgelerinin yakın hem de çok yakın tarihine bir göz atmasında yarar vardır. Bu arada, Namybiada başlayan, Bosna Hersek ve Kosova ile devam eden, Batının, yaşamayacak devletler yaratma uzmanı” Ahtisaarininbaşarılarını!” hiç aklından çıkarmamalıdır.
Kısacası, yaratıcılarının tanımladığı niteliği ile Kürt Sorunu”, yıllardır bu tanımdan yana olmuş bir milletvekili ile iyi niyetli bir emekli diplomatın öncülüğünde, Türkiye Cumhuriyetinin temel yapısını değiştirmeyi göze almak gerekebileceğini bildiği için, genel başkanının kellesine bile mal olabileceği daha başından gören muhalefetteki bir CHPnin çözebileceği veya çözümüne katkıda bulunabileceği bir sorun değildir.
Ne yazık ki CHP “cini şişeden çıkarmıştır”.Bundan sonra geri adım atması veya Türkiye Cumhuriyeti’nin temel yapısından ödün vermemeye kalkışması halinde, sadece BDP’nin ve AB ile ABD’nin değil, işbirliği önerdiği ve kapısına gittiği AKP’nin de ağır eleştirilerine hedef olmaktan kurtulamayacaktır. Leyla Zana’nın “Sorunu Erdoğan çözebilir” açıklamaları ve AKP saflarından bu açıklamalara verilen destek, CHP’nin girişiminin daha şimdiden önünün kesildiğini ve gereksiz bulunduğunu göstermektedir. Korkarım sonunda, 1999 yılında neredeyse bitirilmiş bir terör olayını, birkaç yılda, teröre ek olarak büyük bir siyasi sorun haline getiren AKP’nin yanlışı, unutulmak bir yana yüceltilecek, “günah keçisi” ise CHP olacaktır. Sayın Erdoğan’ın bu konudaki yeteneği göz ardı edilemez.

Hiç yorum yok: