28 Tem 2012

Suriye Krizinde Gelinen Nokta


Cumhuriyet 28.07.2012


Basında yer alan haber ve görüntülere göre Suriyede yangın tüm şiddetiyle sürüyor. Ülkeye tam bir kaos havası hâkim. PYD, El Kaide, Özgür Suriye Ordusu ve Beşşar Esad yönetimine ilişkin ülkemizde ve Batıda çıkan haberlerin gerçekleri tam olarak yansıtmadığını, manipüle edildiğini, saptırıldığını, filtre edildiğini bölgeye gidip gelen muhabir arkadaşlarımızdan ve Suriyedeki dostlarımızdan öğreniyoruz.
Ancak eksik, yanlış-doğru, abartılı-abartısız, yanlı-yansız gelen haberlerin olası varlığına rağmen Suriyede yaşanan gelişmelerin ülkemizi yakından ilgilendirdiği bir gerçek. Suriyedeki oluşumlara baktığımızda şu an için ilk sırada bir Kuzey Suriye gerçeğinin olduğunu söyleyebiliriz.
Batı Kürdistan dedikleri Kuzey Suriyede PYD, silahlı güçlerini Kuzey Suriyeye yığıyor. Suriye bayraklarını indirip yerine Kürt bayraklarını asıyor.
Suriye sınırında özerk bir Kürt bölgesinin oluşması Büyük Kürdistan hayalini canlandırıyor. Irakta olduğu gibi Suriyede de aynı şekilde Araplar birbirlerini kırarken, Kürtler bir anlamda kıllarını bile kımıldatmalarına gerek kalmadan bağımsız devlet olma yolunda otonom bölge oluşturmaktalar.
Türk hükümeti, izlediği politikalar sonucu adeta kendim ettim kendim buldum durumunda; tedirgin ve şaşkın.
Barzani bölgeye iki bin askerini ve iki TIR dolusu silah yolluyor. Peki Barzaninin bu hamlesinden ABDnin haberinin olmama ihtimali var mı? Böyle bir ihtimalin son derece zayıf olduğunu biliyoruz. Fakat stratejik ortağımız(!) Amerika, PKKnin Kuzey Suriyeye yerleşmesi karşısında sessiz kalıyor, çünkü parçalanmış bir Suriye, hem İsrailin ve hem de ABDnin çıkar ve menfaatine son derece uygun.
AKP hükümeti Esadın gideceğini, Suriyenin parçalanmayacağını, Müslüman Kardeşlerin yönetime geleceğini düşünürken, tahminlerini ve planlarını bu yönde şekillendirirken, aslında gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel olmasına rağmen nasıl oluyorsa hiç beklemedikleri bir senaryoyla karşılaştılar. Esadın bölgeden çekilirken arkasında bıraktığı boşluğun Kürtlerin ve El Kaidenin eline verilebileceği gibi sokak aralarında bile konuşulan bir ihtimali öngöremediler.
Ve bu şekilde yeni bir güney komşusuna sahip olabileceğimizi de! 400 kilometrelik halihazırda kontrolü zor Kürdistan sınırımızın 1200 kilometreye çıkabileceğini de
Şimdi Dışişleri Bakanı DavutoğluBarzaniyle görüşmeye gidiyor. Umudumuzu bağladığımız Barzaniyle kumar masasına oturmaya hazırlanıyoruz.
Suriye krizinin daha derinlerden doğru gelen bir de Alevi boyutu var. Suriyede muhaliflerin elindeki bölgelerde Hıristiyan ve Alevi kesime yapıldığı yönünde kanıtlar olan kötü muamelenin, gelecek günlerde bölgedeki Sünni çoğunluk tarafından daha da ileriye taşınarak katliam noktasına ulaşması karşısında neler olabilir?
Bu arada bölgede Hıristiyanlar Lübnana, Aleviler tabuta gibi tüyleri diken diken edici sloganların yükseldiği yönünde gelen haberler var.
Ciddi bir Alevi nüfusa sahip ülkemizde, Alevilerin tepkisini çekmemek için Suriyedeki Aleviler Türkiyede Nusayri olarak gösterilmeye çalışılıyor.
En nihayetinde şu anda ortada, Sünni Araplar, Alevi Araplar, Kürtler ve Hıristiyanlar arasında parçalanmış bir Suriye gerçeği var.
İkinci boyut, ülkemize sığınan ve sayıları 50 bini bulan Suriyeli muhaliflerle ilgili.
Mülteci kamplarında çıkan olaylar, polislere saldıran, onları rehin alan, Türk bayraklarını aşağıya indirip kendi bayraklarını asan, etrafı yakıp yıkan Suriyeli muhalifler tam bir huzursuzluk ortamı yaratıyor. Kamplara giriş-çıkış bizim kontrolümüz altında mı yoksa Suriyeli muhaliflerin elinde mi, belirsiz.
Van depreminden sonra depremzedelere sağlayamadığımız imkânları en hızlı şekilde sağladığımız, kendileri için kimsenin almadığı riskleri alarak çok kısa sürede kamplar kurduğumuzkardeşlerimizin” bize zarar vermeye başlamalarını nasıl açıklamalıyız? Ayrıca insani yaşam koşullarının ve gıda yardımlarının yetersizliği konusunda BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine şikâyet edildiği de gelen haberler arasında
Krizin bir başka boyutu da Suriye ile olan ticaret ilişkimiz. Ticaretle siyasetin iç içe olduğu, birbirini şekillendirdiği bir dönemde yaşıyoruz. Bugün Suriyede yaşanan kriz sonucunda bu ülkeyle var olan ve 2010 yılında zirve noktasına ulaşan ihracat ve sınır ticaretimiz tepetaklak oldu. Suriye’de yaşanan iç karışıklık ve Türkiye ile ilişkilerinin bozulmasıyla birlikte iki ülke arasındaki ticaret hacmi, sıfır sorun politikalarının bir sonucu olarak sıfıra indi.
Suriye etnik, inançsal, mezhepsel ve ideolojik olarak parçalanmış durumda. Gelişmeler iç açıcı değil. Akıllardaki kuşku dolu sorular birbirini kovalıyor. Olaylar ve ihtimallerin hepsiyle birlikte Suriye krizi bütünüyle ülkemizi olumsuz yönde etkileyecek, kaosa sebep olacak bir eşikte. Bölge halkları tedirgin.
Mesele Esadın gidip gitmeyeceği meselesini çoktan aştı; artık çok daha derin ve geniş çaplı.
Ortadoğunun sınırları meselesi, içinde yaşadığımız yüzyılın en temel sorunları arasında. Suriye üzerinde başlayan oyunlar ve Suriyenin geleceği bu meselenin en el yakıcı noktasında duruyor.
sadik.celik.gorus@gmail.com

Hiç yorum yok: